Enflasyon bir kenara ilk çeyrekte gelen büyüme rakamları ekonomide pozitif gelişmelerin habercisi oldu. Kanal 7 Ankara Temsilcisi ve Yenişafak Yazarı Mehmet Acet, konuyla ilgili değerlendirmeleri köşe yazısında aktardı:
Geride bıraktığımız hafta, ekonomiyle ilgili önemli bir takım verilerin açıklandığı bir hafta oldu.
Bilindiği üzere hükümet, bir süredir ‘büyüme’ odaklı/hedefli bir ekonomi programı uyguluyor.
2021 yılı toplamında yüzde 11’in üzerine çıkan büyüme performansıyla dünyada en hızlı büyüyen ülkeler arasında yer aldık.
2022 yılının ilk çeyrek rakamları, geçen yıl yakalanan ivmenin devam edip etmediğini göstermesi bakımından önem taşıyordu.
İlk çeyrekte yakalanan yüzde 7,3’lük büyüme oranı ile dünyada 6’ıncı, Avrupa’da 3’üncü olduk.
Bir başka sevindirici husus, büyüme kompozisyonunun da gayet sağlıklı olması.
7,3’lük büyümenin yüzde 47’si dış talep yani, ihracat üzerinden geldi.
Hafta içi açıklanan rakamlara göre, Mayıs ayında yüzde 15,22’lik artışla (19 milyar dolar) tüm zamanların en iyi aylık performansı sergilendi.
Ve dün, bardağın boş tarafında olup da, ekonominin negatif yönünü temsil eden enflasyon rakamları açıklandı.
Buna göre aylık bazda yüzde 2,98, yıllık olarak yüzde 73,50’ye yükselmiş olan bir enflasyonla karşı karşıyayız.
Şimdi de bu verilerin, su işleri iyi bilen bir isim tarafından yorumlanmasına sıra geldi.
Halen Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanlığı görevini yürüten AK Parti Bingöl milletvekili Cevdet Yılmaz, geçmişte AK Parti hükümetlerinde bakanlıklar yapan, ondan da önce ekonomi programları hazırlanırken ‘mutfakta’ önemli görevler üstlenen tecrübeli bir isim.
Kendisi aynı zamanda ekonomiye dair bu türden verileri, objektif, soğukkanlı ve gerçekçi bir şekilde konuşabileceğiniz bir isim.
Cevdet Yılmaz’la yaptığım telefon görüşmesinde kendisine önce büyüme rakamlarını sordum.
Yılmaz, “Çift haneli büyümenin üstüne büyümek daha anlamlı bir başarı” dedikten sonra, ileriye dönük olarak biraz ihtiyatlı bir dil kullanıp şu eklemeleri yaptı:
“Bir önceki çeyreğe göre büyüme rakamları iyi geldi. Büyüme ve istihdam tarafı hakikaten iyi gidiyor Türkiye’de.
Tabi, bundan sonraki çeyrekleri izlemek lazım. Dünyadaki büyüme tahminlerinin aşağı doğru revize edildiği bir dönem yaşıyoruz. Bu bir miktar bizi de etkileyebilir. Önümüzdeki süreçlerde aynı hızlarda gidemeyebiliriz. Savaşlar, Rusya’ya yaptırımlar vs. büyüme tarafını olumsuz yönde etkileyebilir.”
ENFLASYONUN ÜSTÜNDE BÜYÜME
Bu enflasyon ortamında büyüme öyle gelmiş, böyle gelmiş ne fark eder diye düşünenler için, önemli bir bilgiyi paylaşalım.
TÜİK öteden beri büyüme rakamlarını ‘enflasyon etkisinden arındırılmış’ haliyle açıklıyor.
Bu ne demek?
Cevdet Yılmaz’ın izahatıyla şu demek:
“Enflasyon kadar artmışsa ekonomik bir büyüklük hiç olmamış demektir. Enflasyonun üstünde bir artış varsa, reel bir artış var demektir. TÜİK bizim büyüme rakamlarını hep enflasyondan arındırarak açıklar. Diğer türlü zaten anlamlı olmaz.”
-Peki, bu rakamlar halkımız için ne anlama geliyor?
-İstihdam tarafı çok kıymetli. Büyüme demek, istihdam artışı demek. Üç milyon istihdam, üç milyon haneye dokunulduğu anlamına gelir. Ama gelir dağılımına bakmak lazım tabi. Büyümeden sonra öncelikli olarak gelir dağılımına bakmak gerekiyor. Onun sonuçları, daha gecikmeli çıkıyor. Ekmeğiniz büyümeden mevcudu paylaşmakla bir yere gidilemiyor.
Pastayı büyüteceksiniz ki onu daha adil şekilde tartışabilesiniz.
BU VERİLER SABİT VE DAR GELİRLİLERİN ENFLASYONA KARŞI KORUNMASI İÇİN ÖNEM TAŞIYOR
Büyüme rakamının iyi gelmesi, bütçede gelirlerin artmış olması anlamına geliyor.
Bu da sabit ve dar gelirlilerin enflasyona karşı kollanması anlamında önem taşıyor.
Malum, Temmuz ayında emekli ve çalışanların gelirlerini artırmaya dönük olarak bir takım çalışmalar yürütülüyor.
Cevdet Yılmaz’a, ekonomideki büyümenin sabit ve dar gelirlilerin enflasyona ezdirilmemesi yönünde katkısı ne olur diye sordum, şöyle bir cevap aldım:
“Bence iyi olur. Büyüme olunca, refah payı sağlamak da mümkün oluyor. Büyümenin olmadığı yerde birine verdiğinizi başkasından almak zorundasınız. Ama büyümenin olduğu ortamda, büyümenin ilave getirdiği katkıyı, toplumun daha geniş kesimleriyle paylaşma imkanınız oluyor.”
Cevdet bey, ekonomide en yakıcı sorunumuz olan enflasyonla ilgili olaraksa ihtiyatlı bir dil kullanıyor.
Yılsonu için şu anki şartlarda ilerlenmesi halinde yüzde 55-60 bandında bir enflasyonla karşı karşıya olabileceğimiz yönünde bir tahminde bulunuyor.
“Şu anki şartlar” ifadesinin tekrar altını çizelim.
Örneğin inşallah olmaz ama kurda yeni bir atak karşımıza çıkarsa, bunun enflasyonu artırıcı yönde bir etki üretmesi kaçınılmaz.
Yılmaz’ın işaret ettiği gibi döviz kurlarında yüzde 10 oranında bir artış, enflasyonda üç, dört puanlık artışa sebebiyet veriyor.
Yılmaz, yükselen enerji maliyetleri ve cari açığın finansmanı meselesinde ise, kötümser bir yerde durmuyor.
Türkiye’nin gerek kamu borcu, gerek toplam dış borcunun abartılacak düzeyde olmadığını, borçlanma maliyetleri biraz artsa da, bunun sürdürülemez noktada olduğu anlamına gelmediğini söylüyor.