Fenerbahçe Beko Başantrenörü Dimitris Itoudis, Fenerbahçe TV’de yayınlanan 40+ programına konuk oldu.
Mesleği ve kişiliğiyle ilgili sorulan sorulara içtenlikle yanıtlar veren Itoudis, transfer çalışmalarıyla ilgili de bilgiler aktardı.
Itoudis’in açıklamaları şu formda:
“Bu kulüpte emeği olan herkese teşekkür ediyorum”
Konuk olduğu programın taraftarlara ve topluluğa ileti verme ismine taşıdığı ehemmiyeti, “Benim için hem sizinle konuşmak hem de sizin aracılığınızla Fenerbahçe taraftarıyla konuşmak çok hoş. Bu türlü bir program yapmayı da bekliyorum,” diye tabir eden Başantrenör Itoudis, başta Jan Vesely ve Ahmet Düverioğlu olmak üzere Fenerbahçe basketboluna katkı yapan herkese teşekkür ederek kelamlarını şöyle sürdürdü:
“Öncelikle oyunculardan başlayarak Jan ve Ahmet’i Fenerbahçe’ye yaptıkları katkılardan ötürü ve getirdikleri şampiyonluk için tebrik etmek istiyorum. Dönemi çok hoş bir biçimde bitirdiler. Tıpkı vakitte antrenörlere, Djordjevic’e, ondan evvel Kokoskov ve Obradovic’e, Fenerbahçe Spor Kulübü’nü bu düzeye getirdiği için ve bu kulüpte emeği olan herkese teşekkür ediyorum. Birebir vakitte yalnızca başantrenörleri değil lakin bütün asistanlar, işçi, taraftarlar olarak birlik halinde yapılan bir katkı bu ve kıymet biçilmez katkısı var.”
İsminin Yunan mitolojisindeki karşılığına dair soruya ise, “İsmim ‘toprak ana’ manasına geliyor. Bizde isimler şu biçimde, Yorgos mesala Yorgiya olunca dişi oluyor, Dimitris Dimitriya olunca dişi oluyor.” yanıtını verdi.
“Müziksiz bir hayat düşünemiyorum”
Futbolla başlayan basketbolla devam eden mesleğinde müziğin de değerli bir yer tuttuğunu lisana getiren Itoudis, “Futbol oynadım ancak âlâ ki oradan ayrılıp basketbola başladım ve basketbol antrenörü oldum. Babam nitekim çok uygun bir futbolcu ve hala de çok yeterli Buzuki çalıyor ancak oğullar, babalarının tam karşıtını yapmak istediği için ben daha çok gitar ve armonikaya yöneldim ve müzik da söylüyorum. Müziksiz bir hayat düşünemiyorum, müzik hayatımın çok kıymetli bir kesimi. Bandırma’da misyon yaptığım vakitlerden bu yana akustik olarak Türkiye’de çok hoşuma giden şeyler var. Kulağıma ne güzel gelirse onu dinliyorum. Güzel gelen her şeyi de seviyorum. Natürel öteki yeteneklerim de var fakat sizin onları değerlendirmeniz lazım (Gülüyor).” dedi.
Dimitris Itoudis, geçmiş yıllarda Türkiye’de misyon yaptığı devir çok hoş vakitler geçirdiğini, bunun da ötesinde Türk ve Yunan halklarının çok fazla misal özelliklere sahip olduğunu şu halde anlattı:
“Bandırma’da 3 yıllık bir mutabakatım vardı fakat CSKA’dan ötürü erken bitmek zorunda kaldı. Orada bana yaklaşımlarından ötürü çok teşekkür ediyorum ve minnettarım. Orada inanılmaz bir sevgi var ve kendimi daima onların bir modülü üzere hissettim. Bana çok yakındılar ve çok hoş vakitler geçirmiştim. Yalnızca iş ortamında değil dışarıda da herkes bana karşı çok düzgündü. Türklerin o kadar hoş özellikleri var ki… Misafirperverlik aslında en kıymetli özelliklerinden biri. Nereye giderseniz gidin beni tanıdıkları anda Yunan bir başantrenör olduğum için çabucak Yunan müzikleri çalmaya başlarlardı. Bu şekil şeyler çok hoş. Yemek konusuna gelince de tabiattan gelen her şeyi çok seviyorum, o yüzden mutfaklarımız da çok benziyor. Ağır yemekler de tercih edebiliyorsunuz, doğal şeyler de… Çok benzediğimiz şeyler olduğunu söyleyebilirim. Bunlar iki ülkeyi birbirine yakınlaştıran şeyler. Bilhassa de Girit’e gittiğiniz vakit birini tanımıyorsanız bile bir restoran kapısında karşılaştığınızda çabucak sizi içeri davet ederler.”
“Rüyalarınızın peşinde koşup çok çalışırsanız hiçbir şey imkansız değildir”
Deneyimli hoca, 1987 yılında Yunanistan’ın mesken sahipliği yaptığı EuroBasket’in basketbola bakışında meydana getirdiği değişikliği şöyle özetledi:
“O periyot 17 yaşındaydım ve tertibi takip ediyordum. Hatta Selanik’te bir arkadaşımla birlikte izlemiştim. Kazanıldığında binlerce kişi sokağa çıkmıştı. İnanılmaz bir ortamdı. Yunanistan basketbolu ismine bir ihtilal üzereydi diyebilirim, tarihini değiştirdi. Beşerler hakikaten basketbola ilgi duymaya başladı. Ben daha çok ilgi duymaya başladım ki biraz oynamışlığım olmasına karşın daha ciddiye aldım. Bu nesle şunu gösterdiler, ‘rüyalarınızın peşinde koşup çok çalışırsanız hiçbir şey imkansız değildir.’ işte bunu gösterdiler.”
“Her şey için çalışıp hak etmem gereken bir ortamda büyüdüm”
Genç yaşta bir antrenör olarak Zagreb’den bir teklif aldığının hatırlatılması üzerine Başantrenör Dimitris Itoudis, “Düşündüğünüzde aslında çok karma bir şey, çok kolay değildi. Ben, çok varlıklı bir aileden gelmiyordum ve her şey için çalışmamız gerekiyordu. Örneğin bir ayakkabı istediğimizde biz çabucak gidip onu alamıyorduk ve babam kaygısı ki ‘Bir hafta çalışmamız lazım, tahminen alabilme imkanımız olabilir,’ diye. Ben bu türlü yetiştirildim ve her şey için çalışıp hak etmem gereken bir ortamda büyüdüm. Zagreb benim için gerçek manada bir hayat okuluydu, üniversite üzereydi. İnanılmaz hocalarım vardı ve çok hoş dostluklar edindim. Orada arkadaşlarımın hepsi antrenör, kondisyoner, futbol antrenörü oldular ve farklı kollarda çok düzgün durumdalar. 21 yaşında basketbol oyunculuğunu bıraktım, hiçbir vakit yüksek düzeyde bir oyuncu değildim. En değerli hocalarımdan, öğretmenlerinden biri de Dušan Ivković oldu. 1989-1990’lı yıllardan itibaren onunla devam eden bir dostluğumuz var ve birebir biçimde Zeljko Obradovic üzere, Božić üzere… Bunlar daima birlikte çalıştığım beşerler ve gurur duydum. Ben aslında bir bilgi mıknatısı gibiyimdir. Bu türlü insanlardan bir şeyler öğrenebildiğim için çok şanslı ve onurluyum.” dedi.
“İyi bir aile ve takviye olmadan başarmak sahiden imkansız”
Bilhassa aile dayanağının ehemmiyetinden kelam eden Itoudis, “Bu dalda çalışan insanların aileleri sahiden verdikleri dayanaktan ötürü birer kahraman! Eşim Maria ve kızım Aleksandra’nın inanılmaz takviyeleri var. Annem ve babamın benim bu mesleğe başladığımda verdikleri öğütler, kazandığım her kuruşu nasıl harcamam gerektiği, yurt dışında okumam için verilen destek… Bunlar çok büyük şeyler ve çok değerliler. Uygun bir aile ve takviye olmadan bunları başarmak hakikaten imkansız. Bir toplum var ve herkes o toplumda kıymetli olmak istiyor. Lakin ortak anlayış ve hürmet olmadan bu mümkün değil. Doğal basına yansımayan büyük uğraşlar var. Örneğin bizim koçların odasında yaşananlar dışarı yansımıyor. Bunlar çok değerli fakat sinerjiyi bulduğunuz vakit da başarılı olabiliyorsunuz.” formunda konuştu.
“Obradovic, çok kıymetli bir insan”
Itoudis, Fenerbahçe’ye EuroLeague şampiyonluğunu yaşatan eski başantrenör Zeljko Obradovic ile uzun yıllardır devam eden dostluklarını ise şöyle anlattı:
“Profesyonel de olsa özel de olsa alakalar daima kuşkuyla başlar. Yanlışsız insan mıdır? Dost olmak için yanlışsız mudur? Daima bir kuşku oluşur ancak uzun süren ve çok sayıda pürüzü aştığımız ve zorlukları aşarak ortaya çıkan bağlar gerçek bağlardır. Obradovic, basketbol ismine, Fenerbahçe ismine ve benim hayatımda çok değerli bir insan. Panathinakos’ta 13 yılımızı birlikte geçirdik. Amsterdam’da tanıştık ve tanışmamız bir Noel turnuvasında oldu. O periyot ben Zagreb’in koçuydum o da Badalona’nın koçuydu. Ivkovic bize vesile oldu, zira O’na bir zarf vermemi istedi ve hala o zarfın içinde ne olduğunu bilmiyorum(Gülüyor) fakat o vesileyle tanışmış olduk. O günden bugüne, farklı yerlerde de olsak daima fikir alışverişi yaptık. Daha sonra 1999’da ulusal kadroya geldiğinde tekrar konuştuk ve o devir Aris’ten bir teklif vardı fakat Ivkovic yeniden bizi bir ortaya getirdi. Sonrasında da Panathinaikos için Giannakopoulos aradı ve biz Haziran 1999’da Panathinaikos ile imzaladık, çok hoş 13 yıl geçirdik. Ekibin büyümesine yardımcı olduk, kupalar kazandık fakat daha da kıymetlisi kazanma kültürü yarattık. İnanılmaz bir basketbol ortamı oldu. Çok değişik kuşaklardan çok uygun oyuncular yetişti. Ancak en değerlisi Giannakopoulos ailesinin finansal dayanağının yanında etik takviyeleri, taraftarın desteği… Aslında bir makine üzeredir ve hepsi bir ortada olunca çalışır. Sinerji olmadan muvaffakiyet olmuyor. Farklı yollar seçsek de değişik yerlere gitsek de bağlarımız çok güçlü olduğu için dostluğumuz daima devam etti. Bir telefon uzağımda yani… Ivkovic’i de anmadan bir şey söylemek istemiyorum, ortamızda değil lakin her vakit kalbimizde…”
CSKA Moskova günlerini de kısaca kıymetlendiren tecrübeli koç, “Moskova’yı çok seviyorum. Kent olarak çok hoş bir yer. Yapısal olarak da inanılmaz pak bir kentti. Orada çok hoş vakitler geçirdim. Bir espri vardır, ‘Moskova’nın kışları nasıldır?’ diye. ‘Yeşil olan mı beyaz olan kışı mı?’ diye derler (Gülüyor). Orada daima kış olduğu için… Orada Andrey Vatutin’e, Natalia’ya çok teşekkür etmek istiyorum. Birlikte çok hoş şeyler yaşadık, birlikte büyüdük. Çok hoş taraftarlar vardı ve CSKA’daki yıllarımız hoştu. Basketbol koçu olarak da çok şanslıyız alışılmış zira açık alanda değiliz. Ne yağmur ne de kar probleminiz var. Futbol antrenörü olmak çok sıkıntı bir şey. Bir ülkenin kültürü çok değerli. O yüzden onu öğrenmek, oradaki alışkanlıkları görmek, hürmet duymak, tarihini öğrenmek… Benim her vakit bir öğrenme isteğim ve hırsım vardı. Kendimi çok genç gördüğüm için hala de öğrenmeye çok açığım.” diye konuştu.
“Fenerbahçe’den gelen teklif benim için büyük bir teklifti, onurluyum”
Kulübümüzün teklifinin akabinde geçen süreci anlatan Itoudis, “Teklif birinci geldiğinde CSKA ile 1 yılım daha vardı. Fakat teklif geldiği devirde hem ülkede (Rusya) hem kulübümüzde kimi sorunlar vardı. Oyuncular gitmeye başlamıştı. Ben hiç orayı bırakmam gerekecek bir duruma geldiğini düşünmemiştim zira her şey devam ediyordu. Lakin geminin hafif hafif batmaya başladığını hissedince kaptan olarak birinci atlayan olmak istemedim ve elimden geldiği kadar devam ettim. Lakin bu türlü bir teklif geldiğinde de CSKA idaresiyle konuştum, değerlendirdik. Onlar da hürmet duydular. Orada yaşadıklarım ve başarılarım için çok onurluyum. Fenerbahçe’den gelen teklif benim için büyük bir teklifti, onurluyum. Ben her vakit yeni yollar, yeni heyecanlar ve yeni muvaffakiyetler peşinde koşan birisiyim. O yüzden Fenerbahçe’nin yapısı benim için çok hoştu. Liderimiz Ali Koç, Yöneticimiz Sertaç Komsuoğlu, Maurizio Gherardini, Derya Yannier yani hepsine teşekkür ederim. Hepsiyle konuştuk ve gayelerimiz açısından birebir sayfadayız, bu çok değerli. Koç idaresi için de şunu söyleyebilirim, ‘Her gün bu kulübün taraftarı onlarla nasıl gurur duyabilir?’ çalışılıyor. Taraftar bu hususta çok rahat uyuyabilir.” diye konuştu.
“Burada muvaffakiyete aç olacak oyuncuları araştırıyoruz”
Taraftarlarımıza transfer çalışmalarıyla ilgili bilgiler aktaran tecrübeli çalıştırıcı “Çok net olacağım. Jan’la konuştum. Artık bir ortam değişikliği istiyordu, bir aile kararı oldu. O yüzden ona hürmet duymamız gerekiyor. Geldiğim günden beri bir bilgi bombardımanına uğruyorum; kimler geliyor, kimler gidiyor, mevcut durumlar vs… Wilbekin’a çok yakınız. Birebir halde Nando ile görüşmelerimiz devam ediyor, kendisi de kalmak istiyor. Melih’i, Motley’i, Samet’i açıkladık. Taraftarlarımızın sabırlı olmasını rica ediyorum. Paniğe kapılmasınlar. Şu an basketbol pazarında kimler uygun, kimler alınabilir ve kimya oluşturabilecek bireyleri araştırıyoruz. Kim uygunsa ona nazaran yanlışsız kararları vermeye çalışıyoruz. En değerlisi de Fenerbahçe taraftarının karşısına Fenerbahçe formasını giymeye ve burada muvaffakiyete aç olacak oyuncuları araştırıyoruz. Bu çok kıymetli. Bu güne kadar başarılı oldukları için bütün koçları hem ferdi olarak hem de takım olarak tebrik ediyorum. Türk oyuncu bazımız çok güzel fakat araştırmaya da devam edeceğiz zira biliyorum ki Türkiye’de çok güzel Türk oyuncular var. Bir sorum var. 80 milyon popülasyonu olan bir ülkede neden altyapılar bu kadar az ve daha az oyuncu çıkıyor öbür ülkelerle kıyaslayınca. Örneğin Hırvatistan, Slovenya, Yunanistan, Karadağ, Sırbistan üzere daha az popülasyonu olan ülkelerde daha fazla oyuncu kazandırılıyor. Bu bahiste da çalışmamız lazım ve bu yetenekler desteklenmeli. İkinci ekibimiz var, onlar da büyük muvaffakiyet elde ettiler. Onların da takviyeleriyle altyapıyı güçlendirmemiz lazım.” sözlerini kullandı.
Son olarak rekabet etmenin kıymetine değinen Dimitris Itoudis, “Çok çalışmak gerekiyor. Fenerbahçe üzere, Real Madrid üzere büyük kadrolarda aslında çok çalışmanız lazım. Kıymetli olan rekabet etmeye hazır mısınız? Benim için en değerli şey rekabet edebilmektir. Oyuncularım şunu düşünmeli; benim potansiyelim var ve depoda çok fazla yetenek var. Bununla rekabet etmeye hazır mıyım? En değerli şey bu. Zorluklar, hayal kırlıkları olabilir, memnun olmadığımız anlar olabilir. İdman seçmeden, maç seçmeden her vakit Fenerbahçe’yi temsil ettiğimizi hatırlayarak ve buraya bilet alarak gelen, televizyonda izleyen taraftarları düşünerek her gün tıpkı formda rekabet eforuyla çıktığımız sürece tahminen kupa kazanamayabiliriz, şampiyon olamayabiliriz lakin birebir sayfada olduğumuz vakit başarılı olabiliriz. Değerli olan bu, rekabet etmeye hazır olmak.” diyerek kelamlarını tamamladı.