Önce şunu belirteyim.
Başlığa bakıp, bunu bir siyasi tercih tabiri olarak kabul etmeyin.
Hayır…S iyasi değil, sosyolojik bir başlık bu…
Bu başlık aklıma dün Millet İttifakı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Çanakkale’de 6 bin şahsa verdiği iftar yemeğinin manzaralarını izlerken geldi.
BİRİNİN AKLINA DRONE’LA İMAJ ALMAK GELMEDİ Mİ
Şunu merak ettim;
Acaba Kılıçdaroğlu’nun grubundan birinin aklına bu iftar yemeğinin dronelarla yukardan çekilmiş manzaraları almak geldi mi?
Çünkü bu iftarı o haliyle gösterecek bir kare, bir Paris Match mecmuasının çift sayfa fotoğrafı üzere çok şey anlatabilirdi hepimize…
Neyse…
Bir dahaki sefere inşallah…
İKİ SOPA ORTASINA GERİLMİŞ SECCADE
O sofrada çekilmiş bu iftar fotoğrafını aldım…Yanına, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geçen Pazar Pendik mitinginde çekilmiş bir fotoğrafı koydum.
İki sopanın ucuna pek özensiz biçimde, alelade bir propaganda pankartı üzere bağlanmış seccade bütün miting boyunca o denli asılı tutuldu.
İçimden, “Seccadeye ayakkabı ile basılmayı” problem yapan insanların, tıpkı seccadenin alelade bir propaganda pankartı haline getirilmesini içlerine nasıl sindirdiğini sordum.
O SECCADENİN ASIL AMACININ KİM VE NE OLDUĞU O KADAR BELİRLİYDİ Kİ
Aptal değiliz.. Hepimiz anladık.
Seccadenin amacı besbelliydi…
Adı açık konmasa da amacın Kılıçdaroğlu’nun aidiyeti olduğu öylesine sırıtıyordu ki…
Aidiyeti, toplumun bir kısmına, gitgide sırıtan ölçüde “Gammazlanıyordu…”
İşte o nedenle seccadenin bu türlü bir niyete alet edilmesine çok üzüldüm.
Onun yanında Kılıçdaroğlu’nun iftar yemeğindeki tablo vardı…
İnsanları barış içinde sofra başına oturtan bir iftar…
İşte o nedenle bu başlığı attım.
TÜRKİYE WASP’ININ AŞILMASI OLACAK
Eğer millet Kılıçdaroğlu’nu lider seçerse, yüzyıllardır ülkemizin, bu seccade pankartında açıkça okunan bir ayrımcılığı elinin zıddı ile bir kenara itmiş olacak.
Tıpkı Amerikan halkının, seçim öncesi Obama’nın kimliğine, babasının, dedesinin kimliğine, derisinin rengine yönelik o ayrımcı nefreti elinin zıddıyla kenara itmesi üzere bir şey olacak.
Çünkü o seçim, Cumhuriyetçilerle Demokratlar ortasında siyasi bir tercih değildi.
Aynı vakitte ülkeyi daha güzel, daha adil, daha şeffaf yöneteceğine inanılan insanı seçme hürriyetinin sözüydü.
Bir insanı tercih ederken onun aidiyetine değil, liyakatına bakan bir tercihti.
Ve ABD’de, “Kurucu Babalar” devrinden beri yürümekte olan bir “WASP” ‘Beyaz-Anglo Sakson- Protestan” ayrımcılığının kırılması demekti..
BÖYLE BİR ÖZGÜRLEŞMEYE AKP’NİN DE MUHTAÇLIĞI VAR
Bir çeşit rahatlamaydı bu…Özgürleşmeydi.
Bu rahatlamaya yalnızca toplumun “muhalif” denilen kısmının muhtaçlığı yok.
AKP’nin de genişlemek, şu an içine düştüğü sıkışıklıktan kurtulması, artık gerçek bir merkez parti haline gelmesi için çok yararlı bir gelişme olacaktır.
TOPLUMUN YÜZDE 40’I ‘YA GİDERSE’, YÜZDE 60’I YA KALIRSA KORKUSUNDA
14 Mayıs’a giderken hepimiz şunun farkındayız.
Toplumun yüzde 40’ı, “Ya Tayyip giderse” tasası ile yaşarken, yüzde 60’a yakın kısmı de “Ya kalırsa” korkusunu yaşıyor…
Arkadaşlar biz 14 Mayıs’ta ne yapacağız? Daha doğrusu yapmalıyız?
Yapacağımız iş, bir lider adayına “Ülkeyi 5 yıl yönetme yetkisi” vermekten ibaret.
O da Anayasa ve kanunlarda bağlı kalma kaidesi ile yönetme yetkisi…
Yani memleketin mülkiyetini vermeyeceğiz bir tek insana…
ARTIK ERDOĞAN DA BİR BAŞKANLIK REVİZYONUNA MUHTAÇLIK VAR DİYOR
Ama bu yetki, şu anki çok yetkilerle yozlaşarak, bir “Tek adam rejimine” dönüşmüşse…
Bir önemli bir zihniyet ıslahatına muhtaçlığımız var demektir.
Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan bile “Revizyondan” kelam etmeye başladı.
Ama revizyon yetmez artık…Ciddi, çok önemli bir zihniyet ihtilali lazım.
Tıpkı Amerika’daki üzere bir “Obama” devrimine…
İşte o nedenle dün Çanakkale’de Kılıçdaroğlu’nun 6 bin şahsa verdiği iftara bakıyor bakıyor ve şu söylüyorum:
“Kılıçdaroğlu seçilirse bu Türkiye için bir Obama İhtilali olacaktır…
Çünkü bunun AKP üzerindeki “Aidiyetçi baskıyı” da kaldıracağına inanıyorum.
Belki o vakit, geçmiş 20 yılda çok hoş şeyler yaptığına inandığım, bunu açık açık söylediğim için kendi mahallemden ağır tenkitler aldığım, AKP’ye de ilerde oy verebilecek kadar hür olacağım.
Yeter ki Türkiye’nin Türk ve Kürt seçmeni bir ihtilal yapsın ve şu kahrolası “Etnik ve inanç aidiyeti” takıntısı artık bir seçim materyali olmaktan çıksın bu ülkede.
İKİNCİ YAZIM: AKP SEÇMENİ İLE KÜÇÜK BİR DERTLEŞME
Bu ortada AKP’nin sağduyulu beşerlerine da şunu söylemek isterim.
Dün açıklanan seçim bildirgesinde yeni bir şey göremedim.
Özellikle bir şeyi bekledim ve ne yazık ki onu hiç göremedim.
Hani nerede o 2 yıl evvel Külliye’de büyük tezlerle açıklanan “Adalet Reformu…
İfade ve fikir özgürlükleri…”
Sadece “İşe girişte mülakatı kaldıracağız” demek, partizanlığı, “Kartal İmam Hatip Yoldaşlığını” bitirmeye yetiyor mu?
AKP’NİN DE KENDİ İÇİNDE BİR ‘OBAMA DEVRİMİ’ VAKTİ GELDİ
Bence artık AKP’nin de kendi içinde bir “Zihniyet Devrimi” yapma vakti geldi.
“Biz 2002’de ne dedik ve ne yaptık ki bu kadar başarılı olduk, oylarımız arttı.
Sonra ne yanılgılar yaptık ki, bugün birinci çeşitte seçilememeyi bir muvaffakiyet ölçüsü haline getirecek duruma düştük?
Ne oldu da neredeyse bütün büyük kentleri kaybettik?”
Bunu sorma vakti gelmedi mi?
Odatv.com