Bahçeli partisinin Meclis Küme Toplantısı’nda yaptığı konuşmada CHP Genel Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun, “Türk Ocakları’nın Kuruluşu’nun 110. Yılında; İslam Dünyasında Problemler ve Tahlil Yolları Sempozyumu”na katılmasını eleştirerek, “Türk Ocakları 110 yıl önce millet zillete düşmesin diye kurulmuştu, lakin 110 yıl sonra zillete mesken sahipliği yaparak geçmişine kalın bir sünger çekmiş, bizim de ciğerimizi dağlamıştır.” dedi.
-“HALBUKI TÜRK OCAKLARI GÖZ NURUMUZDU”
Bahçeli, Yasal Sultan Süleyman’ın, bir gün sarayın bahçesinde dolaşırken meyve ağaçlarının kimilerinde çürüme fark ettiğini ve üzerlerinde karıncalar gördüğünü, ağaçları ilaçlamak için hocası Ebussuud Efendi’ye günahı olup olmadığını sorduğunu, “Yarın Hakk’ın divanına varınca, Süleyman’dan hakkın alır karınca” karşılığını aldığını anlattı.
MHP Genel Lideri Bahçeli, kelamlarını şöyle sürdürdü:
“Türk Ocakları’nın Kuruluşu’nun 110. Yılında; İslam Dünyasında Sıkıntılar ve Tahlil Yolları Sempozyumu’nda CHP Genel Lideri Kemal Kılıçdaroğlu ile İstanbul Büyükşehir Belediye Lideri’nin konuşmalarını dinleyince, hele hele devlete seri katil diyen bir müfterinin, bir cürümlünün anılan sempozyumda olduğunu öğrenince bu his ve fikirler kapladı ruhumu.
Halbuki Türk Ocakları göz nurumuzdu, bir nevi mektebimiz, mefkuremizdi. Birinci sevdamızdı, fikirlerimizin sistemleşip sadırdan satıra döküldüğü ideal membamızdı. Türkçülüğün birinci sancağı Türk Ocağı’nda kaldırılmıştı. 1931’den 1949 yılına kadar kapalı olduğu 18 yıllık bir periyodu kenara koyarsak, fiilen kurulduğu 3 Temmuz 1911’den, resmen kurulduğu 25 Mart 1912’den itibaren Türk’ün, Türkçülüğün ve Türk milliyetçiliğinin beşiğiydi. Türk Ocakları, Ahmet Ağaoğlu’ndan Yusuf Akçura’ya; Mehmet Emin Yurdakul’dan Ahmet Ferit Tek’e; Hamdullah Suphi Tanrıöver’den Osman Turan’a varıncaya kadar kaç fazıl, inanmış ve davasına baş koymuş büyüklerimiz vasıtasıyla kollarını açıp uçurumların önüne set çekmişti.”
-“BEN ÇOK ÜZÜLDÜM, DALIP DALIP UZAKLARA GITTIM”
12 Eylül 1980 darbesinin akabinde talimatla açılan “MHP ve Ülkücü Kuruluşlar” davasının iddianamesinin, MHP ve ülkücü kuruluşları, “1912’de Türk Ocakları’nın kuruluşuyla faaliyete geçen bir cürüm örgütü” olarak yaftaladığına işaret eden Bahçeli, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Şimdi herkes elini vicdanına koyup düşünsün, Kemal Kılıçdaroğlu’nun ‘Türk Ocakları’nın Kuruluşu’nun 110. Yılında; İslam Dünyasında Problemler ve Tahlil Yolları Sempozyumu’nda’ ne işi vardır? Biz bu dokunaklı görüntüyü nasıl okuyalım? Neye yoralım? Nasıl yorumlayalım? Davet ede ede, hem de böylesi bir periyotta Kılıçdaroğlu mu davet edilmiştir?
“HİÇ Mİ VİCDAN AZABI ÇEKMEDİNİZ?”
Benim kelamım Türk Ocakları’nın üç-beş yöneticisinedir. Ya bunu nasıl yaptınız? Nasıl bu türlü bir yanılgının faili oldunuz? Bu gaflete nasıl kapıldınız? Kılıçdaroğlu’nun ‘din halkın afyonudur’ diyen, üstelik İslam dünyasıyla ilgili bir sempozyumda, Karl Marx’tan alıntı yaparak salonda hazır bulunanlara hitap etmesine nasıl katlandınız? O salondan mesela Ziya Gökalp, mesela Erol Güngör, mesela Mehmet Eröz’ün yerine Marx’ın görüşlerinin kamuoyuna yansımasını içinize nasıl sindirdiniz? Bunu nasıl hazmedebildiniz? Ben çok üzüldüm, dalıp dalıp uzaklara gittim, sanki Türk Ocakları idaresi hiç mi rahatsız olmadı? Hiç mi vicdan azabı çekmedi? Türk milletinin kurşun üzere ağır günlerden geçtiği bir periyotta bu Türk Ocakları ne yapar, ne arar, neyle meşgul olur? Ebussuud Efendi’nin yanıtını bir defa daha haykırıyorum: Yarın Hakk’ın divanına varınca, Süleyman’dan hakkın alır karınca. Bizim asıl ocağımız, teslim olmuş bir ocak değildir. İsmi ve unvanı da tertemiz ideal erlerinin inancıyla, şehit ve gazilerimizin kahramanlığıyla bayraklaşan İdeal Ocakları’dır. Kaynağını Türk-İslam idealinde bulmuş Türk milliyetçiliği bizim damarlarımızda dolaşan kanımız, dünyaya Türkçe bakışımızın fikir namusudur. Türk Ocakları 110 yıl önce millet zillete düşmesin diye kurulmuştu, fakat 110 yıl sonra zillete mesken sahipliği yaparak geçmişine kalın bir sünger çekmiş, bizim de ciğerimizi dağlamıştır.”