Edirne Cezaevi’nde tutuklu bulunan eski HDP Eş Genel Lideri Selahattin Demirtaş, İz Gazete’den Pınar Teke’nin sorularını yanıtladı. HDP’nin cumhurbaşkanlığı seçimleri için ortak adaya kapılarını kapatmadığını belirten Demirtaş, “Top Altılı Masa’dadır” dedi.
Muhalefeti hamasetten ve geleceği birlikte inşa etme anlayışından mahrum bulduğunu söyleyen Demirtaş, “Sadece seçimi değil, büyük demokratik geleceği de kazanmaya odaklanmalılar” sözlerini kullandı.
‘HDP KAPILARI TÜMDEN KAPATMADI’
Cezaevindeki hayatına dair ayrıntılar da paylaşan Demirtaş’ın röportajı şöyle:
Bu seçimlerde de yeni bir beste ile seçmenlerle buluştunuz. İçerideyken nasıl bu kadar dışarıda olabiliyorsunuz?
Ben daha birinci günden beri içeride olmayı asla kabul etmedim, içerideymişim üzere davranmadım, düşünmedim. Dışarının dinamizminden tek bir an bile kopmadım. Bu hiç de kolay olmadı fakat beni burada yalnız bırakmayan milyonların takviyesiyle ruhum daima dışarıda gezip durdu. Mahpusa atılınca bittim, tükendim diye düşünmedim, ah vah etmedim, her gün saatlerce çalıştım, çalışıyorum. Zira bizim gibiler halkına daima borçludur, bu borcu ödemenin tek yolu da moralle, motivasyonla çalışmaktır.
Bir de şu var açıkçası, ben mahpustan çıkmak için uğraşmadım, o uğraşı avukat arkadaşlarım verdiler. Ben istesem bir günde buradan çıkarım, fakat onurumu yitirerek, boyun eğerek çıkmış olurum ki, o denli bir şey yapmaktansa burada ölmeyi tercih ederim. Hasebiyle bu durum, birçok siyasi tutsak için olduğu üzere benim için de cezaevini uğraş alanına dönüştürdü.
HDP’nin hesaplarına bloke konulmasını nasıl yorumluyorsunuz? ‘HDP parasız kalırsa, barajı geçemez’ diye mi düşünülüyor? Seçmenlere bu hususta da bir davetiniz olur mu?
Hesaplara bloke konulması açıkça bir siyasi tehdittir, şantajdır. HDP bu tıp şeylere pabuç bırakmaz. Biz 7 Haziran 2015’te yüzde 13.2 ile barajı geçtiğimizde tek kuruş Hazine hissesi almıyorduk. Gerekirse motamot o günlerde olduğu üzere büyük bir halk dayanışmasıyla seçim kampanyası yürütülür. Halkımız da bu hususlarda hassas olacak ve partisine sahip çıkacaktır, bundan kimsenin kuşkusu olmasın.
HDP’nin aday çıkaracağını açıklamasının akabinde, EMEP ve TİP üzere Emek Özgürlük İttifakı Bileşenleri yine ‘ortak aday’ vurgusu yaptı. Nasıl bir süreç işlerse ortak aday ihtimali yükselir?
Altılı Masa’nın adayı HDP’yi ve Emek Özgürlük İttifakı’nı ziyaret eder, ülkenin geleceğine dair açık, şeffaf bir müzakere yürütürse ve oradan bir uzlaşma çıkarsa ortak adayla seçime gidilebileceğini tüm HDP sözcüleri açıkladılar aslında. Bu türlü bir şey olmazsa da HDP mecburen kendi adayıyla ve tezli formda seçim yarışına girecek. Yani ortak aday için HDP kapılarını tümden kapatmadan, kendi adayı için ciddiyetle hazırlık yapıyor. Durum şimdilik budur. Top da Altılı Masa’dadır.
İz Gazete, İzmir’de yayın yapıyor. 21 Ocak’ta toplumsal mevzulara şimdiki bir hafıza olarak gördüğümüz ‘İz Bırakanlar Ödülleri’ni vereceğiz. Siz olsaydınız, bu yıl İzmir’deki hangi olaya, gelişmeye ya da bireye ‘İz Bırakanlar’ mükafatı vermek isterdiniz? Ve neden?
İz Bırakanlar Mükafatları için bir ortaya gelen tüm dostlara, bedelli heyet üyelerine ve emeği geçen herkese Edirne Cezaevinden yürek dolusu sıcak selamlarımı, sevgilerimi gönderiyorum. Özgür ve hoş yarınlarda bir ortada olabilmeyi umuyor, mükafata layık görülenleri de kutluyorum. Elbette ki heyetin değerlendirmesine hürmet duyarak, sorduğunuz için naçizane kendi fikrimi söylemek isterim. Bence geçen yıl İzmir’e damgasını vuran şey asbestli gemi protestolarıydı. Bu yalnızca bir etraf hassaslığı değildi, kentlilik şuuru ile temel hak ve özgürlüklerin birbiriyle nasıl irtibatlı olduklarını göstermesi bakımından değerli bir kitlesel hareketti. Halkın talebi ve baskısıyla çok farklı siyasi yapıların demokratik bir talep için bir ortaya gelebileceğini gösteren başarılı ve sonuç almış bir halk hareketiydi. Sanırım bu tarafıyla takdir edilmeyi hak ediyorlar, ben de kendilerini kutluyor, selamlarımı gönderiyorum.
Cezaevinden çıktığınızda birinci nereyi ziyaret etmeyi düşünüyorsunuz?
Aklımda daima ben buradayken yitirdiklerimiz var, birinci fırsatta onların mezarlarına gitmek isterim. Ve umarım en son ben çıkarım buradan lakin çıktığımda hala içeride olan arkadaşlarım olursa ailelerine gitmek benim için borçtur.
Cezaevinde bir gününüzü nasıl geçiriyorsunuz?
Çok standart aslında. Okuyoruz, yazıyoruz, televizyonda haber ve tartışma programlarını, bazen de sinema izliyoruz. Avukat ziyareti, yemek, bulaşık derken gün bitiyor esasen. Sonraki gün tekrar benzeri bir gün oluyor, sonra yine… Farklılığı yazdıklarımızla, yaptıklarımızla yaratıyoruz.
‘BIRAKIR, MERAK ETMEYİN’
Erdoğan’ın seçim kaybettiğinde iktidarı bırakmayacağı söyleniyor. Sizce mümkün mü?
Bırakır, bırakır, merak etmeyin. Aksini kimse düşünmesin.
Türkiye’nin birinci yüzyılını beş unsurda özetleseniz bunlar neler olurdu?
1- Birlikte verilen mükemmel Kurtuluş Savaşı.
2- Birlikte kurulan yeni Cumhuriyet.
3- Seçkinlerin Cumhuriyete el koyması.
4- Devletin halkları yok sayması, yok etmeye çalışması.
5- AKP ile yıkılış ve kapanış.
İkinci Yüzyıl’dan beklentilerinizi sıralasanız bunlar neler olurdu?
1- Birlikte verilen mükemmel bir çaba ve seçim zaferi.
2-Birlikte tekrar inşa edilen Cumhuriyet.
3- Halkın yerelden genele her yerde idarede kelam sahibi olması.
4- Devletin herkesin ve her kesitin ortak devleti haline gelmesi ve demokrasi ile buluşup yoluna devam etmesi.
5- Yoksulluğun, işsizliğin, sömürünün, bayan soykırımının, tabiat katliamların yaşanmadığı barış, refah ve huzur içinde bir yüzyıl.
‘SİZİ HİÇ MAHCUP ETTİK Mİ?’
Partiniz HDP, İzmir’de çok farklı çevrelerden de oy alıyor. Bilhassa barajı geçmesi için de HDP’ye oy veren geniş bir etraf var. Esasen CHP kökenli olan bu seçmene seslenseniz ne demek isterdiniz?
Yine oy verin, vallahi pişman olmazsınız. Sizi hiç mahcup ettik mi?
İzmir’e geldiğinizde en çok nereye gidiyordunuz yahut gitmek istiyordunuz?
İnciraltı ve Buca benim öğrenciliğimin yerleri olduğun için kesinlikle İnciraltı Yurduna ve Buca Yerleşkeye giderim.
Ketıl’dan artık karikatürler de çıkıyor. Hikaye, şiir, beste, karikatür… Daha nasıl sürprizler duyacağız? Yoksa bir ketıl fakat bu kadarına mı kâfi?
Bizim ketılı ketıl olduğuna pişman ettik vallahi “Benden bu kadar” diyor artık. Su kaynatmaya başladı ki asıl fonksiyonu bu esasen.
‘YENİ BİR HİKAYE KİTABIM YAYINA HAZIRLANIYOR’
Yeni bir kitap çalışmanız var mı? Varsa biraz bahsedebilir misiniz?
Evet, yeni bir hikaye kitabım yayına hazırlanıyor, şubat başında çıkacağı söylendi bana. Kendi kendime yazdığım hikayeler işte. Edebiyatta hala çok argümanlı değilim lakin geliştiğimi fark edebiliyorum. Yazmaya devam edebilirsem bir gün edebi açıdan daha argümanlı eserler de ortaya çıkarabileceğime inanıyorum. Lakin tesis yok, alt yapı yok. Altı yıldır 12 metrekarelik hücrede yazıyorum sonuçta. Bu son derece kısıtlayıcı ve engelleyici bir olgu natürel.
‘CESARETTEN MAHRUM VE YETERSİZ’
Muhalefetin Kürt problemine ve HDP’ye tavrını nasıl değerlendirirsiniz?
Cesaretten ve geleceği birlikte inşa etme anlayışından mahrum, yetersiz bir politik tavır olarak değerlendiriyorum. Siyasi partiler ve bilhassa de muhalefet “terörle çaba personeli” değildir. “Terör” olarak tanımlasa bile problemlere siyasi, barışçıl tahlil bulmak siyasetin işidir. Lakin Türkiye’de kelam konusu Kürt sorunu ve HDP olunca herkes kendini özel harekatçı üzere konumlandırıyor. Devletin resmi ideolojisi ve yüz yıllık kusurlu siyasetleri beyinleri öylesine zehirlemiş ve teslim almış ki, sivil düşünebilen, devlet aklıyla değil de kendi aklıyla problemlere yaklaşabilen muhalefet çok hudutlu ne yazık ki.
Düşünün ki ben bir Kürt olarak “dilim” dediğimde “terörörö” diye üstümüze bir dolu hakaret, tehdit boca ediliyor. “Kimliğim” dediğimde “Önce terörü kına” diye linç ediliyorum. “Barış” dediğimde “Savaş mı var barış olsun, terör var terör!” denilip lafım ağzıma tıkılıyor. E ben de o vakit dönüp diyorum ki “Buyurun o vakit terörle gayret edin” Bu uğraşta 40 yıldır başarılı olamayınca bu kez yine bana dönüp bağırıyor, azap ediyor, beni mahpusa atıyor, öldürüyor. “Niye bu türlü yapıyorsun?” diye sorsak “Sen bize terörle gayrette yardım etmiyorsun, o yüzden sen de teröristsin” diyor. Yeterli de kardeşim, daha en başta sana demedim mi, ben terörle gayret çalışanı değilim, siyasi tahlil arayan siyasetçiyim, sen de JÖH, PÖH üzere davranmak yerine siyasetçi üzere davransan oturup konuşacağız ve kimse ölmeden, öldürmeden, memleket bölünmeden sıkıntılarımızı çözeceğiz. Fakat yok. Maalesef muhalefetin bir kısmı bir türlü JÖH, PÖH üniformasını çıkarıp da siyaset yapamıyor hala. Biz de bu acı gerçeği değiştirebilmek için sabırla uğraşıp duruyoruz işte.
‘DEMOKRATİK GELECEĞİ KAZANMAYA ODAKLANMALILAR’
CHP başta olmak üzere Altılı Masa’dan tam olarak beklentiniz nedir?
Sadece seçimi değil, büyük demokratik geleceği de kazanmaya odaklanmalılar. Bunun için de çok daha geniş siyasal, toplumsal kısımlarla iş birlikleri, diyalog ve uzlaşma tabanı yaratmalılar. Altılı Masa diyalog için kıymetli ve değerli bir tecrübedir lakin yetmez, kimsenin dışarıda bırakılmayacağı bir demokratik Cumhuriyet için daha gözü pek olmak gerek. “AKP-MHP’nin trolleri saldıracak, oy kaybedeceğiz” diye korkmak büyük kaybettirir. Genişlemek oy da kazandırır, aydınlık yarınları da.
Deniz Poyraz davasının seyrini nasıl görüyorsunuz? Deniz Poyraz davaları ile ilgili İzmirlilere nasıl bir davetiniz olur?
Deniz Poyraz arkadaşımızı bu vesileyle yine rahmetle, hasretle anıyorum, bedelli ailesine ve tüm dostlara selamlarımı iletiyorum. Dava çarçabuk sonuçlandırıldı biliyorsunuz. Katliamı yapan aşağılık herif ceza aldı lakin ardındaki asıl güçler saklandı, korundu. Biz bunun peşini bırakmayacağız ve ardındaki tüm odaklar ortaya çıkarılıp yargı önünde hak ettikleri cezaları bulana kadar siyasi ve türel gayretimizi sürdüreceğiz.
Başta İzmir Büyükşehir Belediye Lideri olmak üzere, (HDP’li Belediyelere kayyum atandığı için maalesef belediyeniz kalmadı) muhalefetin belediye liderlerini nasıl görüyorsunuz?
Evet ne yazık ki, neredeyse tüm belediyelerimize kayyım atanarak halkın iradesi gasp edildi. Kayyım mağduru bir siyasetçiyle, Diyarbakır Büyükşehir Belediye Lideri Dr. Selçuk Mızraklı ile birebir hücreyi paylaşıyoruz. Bu vesileyle onun da selam, sevgilerini iletiyorum. Muhalif tüm belediyeler üzerinde ağır baskılar, engellemeler, kumpaslar olmasına karşın yeniden de başarılı bir performansları olduğunu düşünüyorum. Sayın Soyer ile tanışma fırsatımız olmadı lakin kendisini buradan ilgiyle ve takdirle izliyorum. Çok kıymetli işler yaptığını, değerli anlarda demokratik tavır ve tutum sergilemekten geri durmadığını görüyorum. Kendisine de muvaffakiyet dileklerimizi, selam, sevgilerimizi gönderiyoruz. Neptün Hanım’ı anmadan geçersem haksızlık olur. Neptün Hanım da bayan kimliği ve ekoloji merkezli duruşuyla önemli bir gayret sürdürüyor. Selçuk Mızraklı ile birlikte onu da ayrıyeten kutlamak isteriz.
Tunç Soyer’in yılbaşı konuşmasında yaptığı ‘Bir şey değişecek, her şey değişecek’ halindeki seçim odaklı çıkışına ne demek istersiniz? (Sizce o bir şey nedir?)
Tabii ki Tunç Beyefendi neyi kast etmişse odur. Onun kelamlarını çeviri etmek hakikat olmaz. Ancak benim kendi yanıtım şu olur: RTE.
Sizce neler değiştiğinde her şey ya da çok şey değişecek?
Zihniyet değiştiğinde, insan çeşidi olarak bırakın bu ülkenin, kainatın bile tek sahibi, hükümdarı olmadığımızı, canlı ve cansız tüm varlıklarla birlikte tabiatın kesimi olduğumuzu, kendimizi abartmanın alemi olmadığını idrak edip haddimizi bildiğimizde değişim başlayacak, daha var o günlere.
Bu röportaj gazetemizde manşet olarak yayınlanacak. Manşeti siz atsaydınız bu ne olurdu?
DEMİRTAŞ ÇOK SEVDİĞİ İZMİR’E GELİYOR! (Çıkınca)
Son olarak size sempati duyduğu için sevgilisiyle limoni olan İzmirli gençler ve limoni sevgililerine ne dersiniz?
Manyak mısınız lan siz? Diğer derdiniz mi yok? Ben diyorum “Geceler kısa, dört nala sevişmek gerek” siz neyle uğraşıyorsunuz! Haydi bir çiçekle kapısına gidip yalvarın malvarın, bi’ şeyler yapıp barışın. Seçim yaklaşıyor, bir oy da bir oydur. Bakın ben her hafta görüşte sevgilime yalvarıyorum, ayıp değil, bi’şey değil yani Selamlar, sevgiler, görüşmek dileğiyle.
KAYNAK