Edirne F Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan eski HDP Eş Genel Lideri Selahattin Demirtaş, kaleme aldığı “Türkiye partisi” başlıklı yazıda HDP üzerine yapılan tenkitlere dikkat çekti. Demirtaş, “HDP iğneyi kendisine batırıyor, batırmaya devam da edecek. Lakin çuvaldızı da hak edenlerden esirgemeyecek elbette. Herkes HDP’ye iğneyi görüyor da kocaman çuvaldızı kimse görmüyor nedense. Artık biraz da çuvaldız zamanı” tabirlerini kullandı.
Demirtaş’ın Diken’de yayınlanan yazısının tamamı şöyle:
“Eğer ki bir siyasi parti, bu topraklarda Kürtlere, Alevilere, Ermenilere yapılan zulümleri, haksızlıkları, hukuksuzlukları lisana getirip ayırım yapmaksızın herkesin hakkını savunuyorsa o parti için “Türkiye partisi değildir” deniyor.
Bir parti, devletin vatandaşına çektirdiği acıları, köy yakmaları, faili meçhulleri, azapları lisana getirip “Bunlarla yüzleşilmeli, hesaplaşılmalı” diyorsa o parti için “Türkiye partisi değildir” deniyor.
Dış siyasetteki yanlışlarda, hükümetin yanında yer almıyorsa bir parti, o partiye “Türkiye partisi değildir” deniyor.
Son terörist öldürülünceye kadar” değil de “Sorunları kimse kimseyi öldürmeden, konuşarak çözelim” diyorsa yeniden Türkiye partisi olamıyor, o parti.
Tek lisan, tek millet anlayışına karşı çıkıp “Hayır, bu topraklarda farklı lisanlar, kültürler, halklar var, birlikte barış içinde yaşayabilmek için bunların tanınması gerekir” dediğinde bir parti, “Sen Türkiye partisi değilsin” deniyor.
Amma velakin;
Belediyelerden Saray’a, kamu şirketlerinden bakanlıklara kadar her yerde halkın parasını milyon dolarlarla cebe indirerek devleti soyup soğana çevirenlere rahat rahat “Türkiye partisi” deniyor.
“Bu memlekette Türk’ten diğer millet, Türkçeden öteki lisan yoktur” diyenler epey hayli Türkiye partisi olabiliyor.
“Kürt’ün, Alevi’nin yemeğini yemeyin” diyenler, “Onlardan alışveriş etmeyin” diye bildiri dağıtıp pankart asanlar ziyadesiyle Türkiye partisi olabiliyor.
Türkiye’nin bütün kaynaklarını, taşını toprağını bazen Batılı şirketlere, yeri geldiğinde Arap sermayesine peşkeş çekenlere “Türkiye partisi” denebiliyor. Hem de ‘en Türkiye partisi.’
Devleti mafyaya, çetelere teslim edip uyuşturucudan silaha kadar her türlü ahlaksızlığı devlet eliyle örgütleyip trilyonları götürenlere “Türkiye partisi” denmesinde bir sakınca görülmüyor.
Tarımı, hayvancılığı bile bile bitirip ülkeyi dışa bağımlı hale getirenlere, maden için ormanları talan edenlere, altın uğruna derelere siyanür akıtanlara, bayan katliamlarına içten içe oh çekenlere, Soma’da madenci yakınlarını, Galatasaray Meydanı’nda Cumartesi Anneleri’ni tekmeleyenlere “Türkiye partisi” deniyor.
Simdi soruyu direkt soralım; Türkiye’yi yağmalayanlar, talan edenler, Cumhuriyet tarihi boyunca devlet ismine işlenen bütün hatalara ortak olanlar, sessiz kalanlar Türkiye partisiyse hangi Türkiye’nin partisidirler?
Evet, tam da bu Türkiye’nin partisidirler.
Bu Türkiye’yi yönetmek için kendi ortasında kayıkçı hengamesi yapan iki çizgi var. Sırayla iktidarı devralıp Türkiye’yi sömürüp tüketip duruyorlar.
İşte biz bu Türkiye’nin partisi değiliz, olmayacağız. Bu nedenle üçüncü yol diyoruz kendimize.
Bizim hedefimizdeki Türkiye’de tüm ezilenler, halklar, inançlar, kimlikler, işçiler, bayanlar devletin gerçek sahibidirler. Devlet halkın efendisi, gardiyanı, işkencecisi, hırsızı değil, hizmetkarıdır. Tek lisanın, tek kimliğin değil, her eşit yurttaşın devletidir.
Bir değil iki Türkiye var.
İlki ırkçıların, soyguncuların, talancıların Türkiye’si.
İkincisiyse halkların, işçilerin, bayanların Türkiye’si.
Eğer siz birinci Türkiye’nin resmi ideolojisine uymayı, günahlarına ortak olmayı kabul etmiyorsanız Türkiye’nin her yerinde de olsanız, Türkiye’nin tüm sıkıntılarına tahlil de üretseniz, birileri size asla “Türkiye partisi” demeyecektir.
İkinci yüz yılında Cumhuriyet’i demokratikleştirme tezinde olan herkesin radikal demokrat çizgiyi içselleştirmesi, Türkiye’nin gerçek ve biricik kurtuluşunun buradan geçtiğini görüp buna nazaran bahadır bir değişime yönelmesi kuraldır. Devletin çatlaklarını sıvayla kapatıp üstüne pembe boya çekince onu zelzeleye güçlü hale getirmiş olmuyorsunuz.
Biz ikinci Türkiye’yi, Cumhuriyet’in ikinci yüz yılında inşa etmeye çalışan ve bu Türkiye’nin partisi olmaya uğraş eden bir siyasi hareketiz. Bizi öbür Türkiye partileriyle karıştırmayın sakın.
Biz kim miyiz? Doğal ki Halkların Demokratik Partisi, HDP’den kelam ediyorum. Her türlü baskıya karşın halkın takviyesiyle dimdik ayakta olan, iğneyi kendisine batırma olgunluğuna sahip HDP’den.
HDP iğneyi kendisine batırıyor, batırmaya devam da edecek. Lakin çuvaldızı da hak edenlerden esirgemeyecek elbette.
Herkes HDP’ye iğneyi görüyor da kocaman çuvaldızı kimse görmüyor nedense. Artık biraz da çuvaldız vakti.”
YAZININ TAMAMI