Cumhuriyet muharriri Zülal Kalkandelen, Cumhurbaşkanlığı seçimleri yaklaşırken bugünkü köşe yazısında partilerin ittifak kararlarını kıymetlendirdi. Kalkandelen, “Sosyalist Güç Birliği” başlıklı yazısında, Menzil ve Işık Cemaatlerinin Cumhur ve Millet İttifaklarını desteklemesine sessiz kalınmasını eleştirdi.
Yazısının devamında, “AKP ve MHP, TBMM’de kümesi bulunan HDP’lileri terörist olmakla suçlarken şeriatçı ve Hizbullah’a yakınlığıyla bilinen HÜDA PAR’la ittifak yapıyor.
Yeniden Refah Partisi Genel Lideri Fatih Erbakan, “İl lideri, MKYY, vilayet sorumluları, hanım temsilcilerimizle geniş kapsamlı istişare yapıldı. Yüzde 60 oranında istenmedi, yüzde 40 olabilir dendi” diyerek Cumhur İttifakı’nı reddedip cumhurbaşkanı adayı oluyor, sonraki gün bunu söylememiş üzere ittifaka giriyor.” Kelamlarına yer veren muharrir, bu dönüşümleri midesizlik olarak değerlendirip, “Sosyalist Güç Birliği’nin prensiplerine sahip çıkıp tertip siyasetinden başka bir güç olarak” bulunduğunu vurguladı.
Kalkandelen, yazısına şöyle devam etti;
“SGB’nin birinci imzacılarından biri olarak geçen yıl kuruluş kademesinde yazdığım yazıda, imzaladığımız metni okuyucularıma duyurmuştum. SGB’nin maksadı, “Yarınlarımızı sermaye çetelerinin, tarikatların, bir avuç haraminin ve emperyalizmin pençesinden hakikaten kurtararak işçilerin laik, demokratik, bağımsız cumhuriyetini kurmanın yolunu” bulmak için birlikte uğraş edecek bağımsız bir sosyalist odak oluşturmaktı.
Sonuçta herkesin bir yere savrulduğu bu devirde SGB savrulmadı; anti-emperyalizme, laiklik savunusuna ve planlı-kamucu bir iktisada vurgu yaptı.
BAĞIMSIZ SOSYALİST BİR İTTİFAK
12 Mart’ta bu köşede Türkiye Komünist Partisi’nin (TKP) Türkiye’deki bütün sol-sosyalist-komünist güçlerini bağımsız bir seçim ittifakı oluşturmaya çağırdığını yazmıştım. Bu davet istenen sonucu vermedi. Nedenini TKP’nin açıklamasından şu satırlarla anlatmak mümkün:
“Bu davetin istenen sonucu vermemesinin temel nedeni, HDP’ye ait kıymetlendirme farklılıklarıdır. Çok bileşenli bir yapıya sahip olan bu partinin NATO, Avrupa Birliği, emperyalizmin bölgesel planları, tarikat ve cemaatler, TÜSİAD sermayesi ve gibisi mevzulara dair ve ülkemizin en hassas ve kritik tarihi devri olan 1919-1924 yıllarına dönük yaklaşımı TKP açısından bir siyasal işbirliğini olanaksızlaştıran içeriktedir.
AKP iktidarının HDP’ye dönük hukuksuz ve vakit zaman şantaj kokan saldırganlığı; bu saldırganlık ve zorbalığın ortaya çıkardığı dayanışma sorumluluğu, kelamını ettiğimiz siyasi ayrımları ortadan kaldırmıyor.”
Bunlar, hiçbir unsurlu sosyalistin ödün vermeyeceği ve seçim hesabıyla öteleyemeyeceği hususlardır.
Çünkü Türkiye Komünist Hareketi’nin (TKH) açıklamasında altını çizdiği üzere…
“Hiçbir partinin ya da ittifakın yancısı ve destekçisi değiliz, olmayacağız.
Biz komünistiz, kelamımızı söylemekten çekinmeyiz!
Biz devrimci siyasetten, emeğin iktidarından, sosyalist Türkiye’den yanayız!”
Geldiğimiz noktada, İhtilal Hareketi ile Türkiye Sosyalist Emekçi Partisi’nin de bileşeni olduğu SGB, cumhurbaşkanlığı seçimlerinde bir oyu Erdoğan gitsin diye kullanırken milletvekili seçimlerinde seçime katılma yeterliliği olan TKP, TKH ve Sol Parti adaylarını destekleyecek; bu partiler seçimlere SGB ittifakı içinde lakin kendi isim, aday ve programlarıyla katılacak.
SGB kurulurken seçime yönelik prensipsiz hareketler yapmayacağını bildiğim için imza vermiştim. Başımız öne eğilmedi!”