İstiklal’deki bombalı akın, tahıl koridoru, Amerika Birleşik Devletleri Lideri Joe Biden ile görüşme ve iç siyaset…
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan G20 tepesi için gittiği Endonezya’da gazetecilerin gündeme dair sorularını yanıtladı.
Erdoğan’ın açıklamalarını ziyareti takip eden NTV Ankara İstihbarat Şefi Ahmet Ergen aktardı…
İstiklal Caddesinde hain terör saldırısı gerçekleşti ve bu hepimizi derinden etkiledi. Türkiye olarak birlik ve beraberlik iletisi verdik kuşkusuz. Lakin daha evvelki taarruzlarda olduğu üzere, tekrar CHP başta olmak üzere muhalefet partileri, terör örgütünü kınamak, lanetlemek yerine “hükümete yarıyor” kanısıyla bir manada devleti suçlayan bir tavır sergiledi. Birtakım basın kuruluşlarından da misal yaklaşımlar kelam konusu oldu. Bu mevzudaki görüşlerinizi merak ediyoruz.
”O gün akınla ilgili bütün gelişmeleri yakından takip ettik. 81 yaralı bilgisi geldi. Vefatlar noktasında çok telaşlıydık. Maalesef 6 vefat oldu. Ki bunların ikisi çocuktu. Rabbim her birine rahmet eylesin. Şu anda 5 vatandaşımız hala ağır bakımda. Yaralıların sayısı 25’e indi, öbürleri taburcu edilmiş vaziyette. Şunu bütün samimiyetimle, açık kelamlı olarak söylemem gerekir. Bütün bunlara karşın muhalefetin her vakit olduğu üzere bu olayların acısını hissetmeyişine biz aslında alıştık. Bu muhalefet, teröristlerle kol kola Ankara’dan İstanbul’a yürüyen muhalefettir. Biz bu muhalefete yabancı değiliz”
”Bunların hallerine da yabancı değiliz. Şu anda bunlar PKK’nın parlamentodaki uzantısıyla aslında birlikte hareket etmiyorlar mı? Birlikte hareket ediyorlar. Kaldı ki bunların şu anda kendi içinde aslında terör telaffuzlarını tabir eden şahıslar yok mu? Var. Gerçekten artık bunlardan kimileriyle ilgili dokunulmazlıklarının kaldırılmasına yönelik parlamentoda çalışmalar da devam ediyor. Bunlara alıştık. Burada bilhassa muhalefetin içinde, CHP’yi bir kenara koyalım, 6’lı masanın hepsini söylememe gerek yok, lakin İP’in (İyi Parti’nin) bunlarla birebir çizgiye düşmesi alışılmış düşündürücü. Onlar niçin bunlarla birebir masaya düşüyor yahut tıpkı pozisyona geliyor? Bu olağan düşündürücüdür. Hele hele bu türlü bir periyotta. Temenni ederiz ki bunlar da bir dönüşüm yapmak suretiyle gerek bu masayı terk etmek gerekse ulusal ve yerli bir duruş sergilemek üzere pozisyonunu yine gözden geçirir”
İstiklal Caddesindeki saldırıyı ‘seçim yaklaştıkça yapılabileceği konuşulan provokasyonlardan biri’ olarak tabir edenler var. Siz bu saldırıyı seçimle ilişkilendiriyor musunuz? Bu çeşit taarruzların olabileceğini düşünüyor musunuz?
”Bir kez şunu peşinen söyleyeyim; biz hiçbir provokasyona Allah’ın müsaadesiyle pabuç bırakmayız. Gereği neyse bunun gereğini yaparız ve yapacağız. ‘Bu atak yaklaşan seçimlerle bağlantılıdır’ üzere bir söz de terör örgütünün yaymaya çalıştığı dehşet senaryosunun bir modülü. Ancak benim milletimin, benim vatandaşımın feraseti çok yüksektir. Hiçbir vakit bu oyunlara gelmez. Seçime yönelik herkes esasen heybesinde ne varsa ortaya koyacak. Biz de koyacağız. Benim milletim de o yüksek ferasetiyle sandıklarda bunlara gereken karşılığı verecektir. Terörün dini, lisanı, ırkı yok. İşte orada 15 yaşındaki bir yavrumuz da şehit oldu. 3-4 yaşlarında bir yavrumuz da yaralandı. Dünya hoşu bir yavru… Süleyman Bey’le konuştuk, tıbbi müdahaleler noktasında ne gerekiyorsa bütün hepsini yapacağız. İnşallah onların tedavisini de o halde sürdüreceğiz, yapacağız. Vefat eden kardeşlerimizin definleri yapıldı. Rabbim makamlarını âli eylesin. Şu anda 25 kadar yaralımız var. Bunların içinde 5 tane ağır bakımda olan var. Bunların tedavilerini de hızla yaptırıp inşallah onları da taburcu ederiz”
Hafta başında Ankara çok kıymetli bir görüşmeye mesken sahipliği yaptı. Türkiye’nin uyumuyla ABD ve Rus istihbarat liderleri Ankara’da bir ortaya geldi. Bu buluşmanın gerçekleşme sürecinde Türkiye’nin üstlendiği role ve bu görüşmeden beklentilere dair bizimle hangi notları paylaşabilirsiniz?
”Şu kadarını söyleyeyim; Rusya’nın ve Amerika’nın burada nükleer silaha müracaat edip etmeyeceği konusunda İstihbarat Liderimden aldığım bilgi, şu an prestijiyle her iki tarafın da nükleer silahla ilgili rastgele bir teşebbüsünün olmayacağı istikametinde. Biz de alışılmış yakın markajda tutalım, sık sık bir ortaya gelmelerini sağlayalım istiyoruz. Allah göstermesin; bu yeni bir dünya savaşına yol açar. Buna da fırsat vermeyelim”
ABD Lideri Biden’la bir görüşmeniz oldu burada. Biz, size ‘Rusya’nın tahıl muahedesini askıya almasından sonra başlattığınız diplomasi süreciyle sorun nasıl çözüldü?’ diye sorduğumuzda, ‘Önce Biden’a anlatacağım, sonra size anlatacağım’ demiştiniz. Biden’la bu mevzuyu konuştunuz mu? Malum Rusya’nın beklentileri var, kendi tahıl ve gübresini ihraç edebilmesi için gerekli garantileri ABD veriyor mu? ‘Endonezya dönüşü Putin’le görüşeceğim’ dediniz. ABD’den bir bildiri iletecek misiniz? İki ülke önderinin görüşme muhtemelliğine nasıl bakarsınız? Rus tahılının ihracı konusunda Türkiye’de işlenmesi, buradan Afrika’ya gönderilmesi projesi ne evrede? Bu ne vakit başlar?
”Tabii evvel görüşmemizi bir yapalım. Görüşmemizi yaptıktan sonra da Sayın Putin’in bize söylediği en değerli başlık, bu tahılı fiyatsız olarak Afrika ülkelerine, Mali, Cibuti, Sudan, Somali üzere ülkelere göndermekti. ‘Burada tıpkı biçimde bu işin fiyatsız gönderilmesine biz de katkıda bulunuruz’ dedik. ‘Fakir fukara, garip gureba Afrika halkı aç, açık; onları bu türlü bir pozisyonda bırakmayalım’ dedik. Bu türlü bir mutabakatımız zati oldu. İnşallah bu buğdayın gelip bizde una çevrilmesi ve bu biçimde gönderilmesi onları da önemli manada rahatlatacaktır.
Biden natürel bu mevzularla ilgili evvel bize teşekkürünü söz etti. ‘Bu tahıl koridorunda üstlendiğiniz rol sebebiyle teşekkür ederim’ dedi. Bunun dışında F-16’larla ilgili hususta ‘işin büsbütün elinde olduğunu, bunun hassasiyeti içerisinde olduğunu’ söyledi. Bu bahisteki bağlarımızı devam ettireceğiz. Burada Dışişleri Bakanlarımızın, Savunma Bakanlarımızın da bu süreci yakından takip etmeleri suretiyle, temennim odur ki inşallah kısa vakitte F-16 problemini de bu vesileyle çözmüş oluruz”
Endonezya’da görüşmüş olduğunuz önderler ortasında Fransa Cumhurbaşkanı Macron da vardı. Buraya gelmeden birkaç gün evvel Macron, ‘Türkiye’nin Afrika’da bilhassa emperyal tutumlar sergilediği emperyalist olduğu’ istikametinde birtakım savlarda bulundu. Bu mevzu gündeme geldi mi? Bu bahis ile ilgili yorumlarınızı öğrenmek isterim.
”Her mevzuyu, her yerde gündeme getirmek o mevzunun ciddiyetini ortadan kaldırır. Ben ona yalnızca dedim ki ‘Emmanuel, birtakım yerlerde bana sataşıyorsun, daha evvel de konuştuk. Sen dedin ki ‘hanımlar pek yeterli anlaşıyor ancak biz anlaşamıyoruz.’ ‘Yok, yok anlaşıyoruz, bugün burada pek görüşmelerimiz oldu’ dedi. ‘Bundan sonra da bu bu türlü devam etsin. Rastgele bir soruna fırsat vermeyelim’ dedim. Bu mevzularla ilgili olarak da yeniden birebir durumu koruduk.
Ancak biliyorsunuz bizim Fransa ile en değerli mevzulardan bir tanesi SAMP-T problemi. Bu hususla ilgili İtalya Başbakanı ile yaptığımız görüşmede dedi ki ‘Teknik birtakım sıkıntılar kaldı, bunları da çözmek suretiyle üçlü olarak Fransa, İtalya, Türkiye SAMP-T problemini de kısa vakitte çözelim.’ İtalya Başbakanı ile birinci görüşmemizdi ancak çok önemli, kararlı bir görüşme yaptık. Bilhassa de savunma sanayiine yönelik yaptığımız görüşme güzel oldu. Bunun yanında güç ile ilgili yaptığımız görüşme yeterli oldu. Libya konusunda uygun bir görüşme yaptık. Göçle ilgili düzgün bir görüşmemiz oldu. ‘Bu hususlarla ilgili kısa vakitte sizleri Türkiye’ye bekliyoruz. Türkiye’de bu hususları ilgili arkadaşlarımızla birlikte de ele alarak sürdürelim’ dedik. O da not etti”
Endonezya’ya hareketiniz öncesinde Türkiye’nin global boyutta yaşanmakta olan güç krizinin tahlili bakımından anahtar pozisyonda olduğunu hatırlatacağınızı söylemiştiniz. Bu hususla alakalı önümüzdeki günlerde somut bir adım görecek miyiz güç üssüyle ilgili?
”Enerji konusunda Türkiye olarak şu an prestijiyle düzgün bir pozisyondayız diyebilirim. Birilerine muhtaç değiliz. Hele hele Akkuyu olayı şurada 2-3 sene içinde bittiği anda, oradan da çok önemli bir kapasiteyi elde etmiş olacağız. Akabinde ben yeniden Sayın Putin’le Sinop’u da görüşmüştüm. Orada da inşallah dört türbin inşa edeceğiz ve Akkuyu kadar -belki daha fazla- oradan da elde edeceğiz.
Bunları da elde ettiğimiz andan itibaren Türkiye’nin zati güçle ilgili bir sorunu kalmayacak. Çok daha âlâ bir pozisyona geleceğiz. Ve biz, güç ihracına da rahatlıkla başlayabiliriz. Bu ortada bize ‘biz sizi güç noktasında da destekleyebiliriz’ diyen ülkeler de var. Bu mevzuda onlarla da bu bağlantılarımızı devam ettireceğiz. İnşallah gerekirse oralardan da kendimiz için olmaktan öte alıp ihracını yapma, yani swap diyebileceğimiz bir süreci de başlatma talihimiz ayrıyeten var. İsim vermeyim, onu gidip görüşüp, karara bağladıktan sonra açıklarız”
İtalya Başbakanı ile olan görüşmenizi özetlediniz ancak iki mevzuyu sormak istiyorum. İtalya Başbakanı çok sağdan geliyor. Seçim öncesi konuşmaları ile sizin çizdiğiniz olumlu görüşmede, koalisyon ortağı Berlusconi’nin tesiri var mı; Türkiye’nin ehemmiyetini bilen isimlerden birisi olarak? Avrupa Birliğini sarsabilecek kadar Brüksel’den yetkileri geri almak isteyen bir duruşundan bahsediliyordu. Siz nasıl bir izlenim aldınız kendisiyle görüşmede?
”Gerçekten Berlusconi’yle ve birebir vakitte Berlusconi’nin mesai arkadaşlarıyla seçim kampanyasında önemli bir dayanışması oldu. Kelamını esirgemeyen bir hanımefendi. Türkiye ile olan münasebetlerini dört başlıkta öne çıkarmayı bilhassa söz etti. Bu başlıklardan biri ‘enerji konusunda dayanışmayı artırabiliriz.’ Biliyorsunuz ENI onların en kıymetli güç şirketi. Göç konusu onların da bizim üzere dertte olduğu bir bahis. Bunun dışında ‘savunma sanayine yönelik alakaları bundan sonra daha da artırabiliriz’ dediler.
Bunun üzerinde durabiliriz bilhassa. Savunma sanayii ile ilgili doğal SAMP-T konusu ehemmiyet arz ediyor. İtalya ile Avrupa Birliği’nde gelecek dayanak de ehemmiyet arz eden bahislerin içerisinde. ‘İtalya’da biz şu anda uygun geldik, sayısal olarak düzgün bir konumdayız’ dedi. Bu noktada da Avrupa’da dayanışma içerisinde olacağımız bir ülke. Uzun vakittir İtalya ile münasebetlerde bir zayıflama vardı. Bunu tekrar bir canlandırma pozisyonuna gelebiliriz. Bu hususta mutabakatımızı orada karşılıklı olarak yineledik ve İtalya ile adımlarımızı da bu halde inşallah atacağız”
Türkiye Körfez ülkeleriyle alakaları olağanlaştırdı. Mısır’la da tahlil noktasında diplomasi çalışmaları var. Siz ‘Vakti, saati geldiğinde Esad’la da görüşebiliriz’ demiştiniz. Bu açıklamanızın akabinde Rusya ‘Böyle bir görüşme olursa, konut sahipliği biz yapabiliriz’ demişti. Bu iki ülke ile ilgili son gelişmeler ne durumda?
”Siyasette ebedi olarak dargınlık, kırgınlık, küslük olmaz. Vakti, vakti geldiği anda oturur, kıymetlendirir, ona nazaran de bir yenilemeyi yapabilirsiniz. Şu anda Türkiye olarak bu bahislerde düşünceli olduğumuz ülkelerle ilgileri yine ele alabiliriz. Hele hele Haziran seçiminden sonra bir sil baştan yapabiliriz. Ve buna nazaran de yolumuza inşallah o halde devam edebiliriz”
Sokak köpekleriyle ilgili bir davet yapmıştınız belediyelere, ‘Hayvanların yeri barınaklardır, sokaklar değil. Böylelikle hem hayvanlar korunsun hem de vatandaşların güvenliği sağlansın’ diye. Fakat geçen müddette sokak köpekleri tehlike saçmaya devam ediyor kimi yerlerde. Son olarak Bitlis’te bir çocuk vefat etti. Bu hususta bir çalışma olabilir mi?
”Öncelikle hayatını kaybeden yavrumuza Allah’tan rahmet diliyorum. Sahipsiz hayvanların yeri sokaklar değil, barınaklardır. Etraf, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ile Tarım ve Orman Bakanlığına gerekli talimatları verdim. Bakanlarım çalışıyor. Bu işi boş bırakmamalıyız. Mevzuyla ilgili atılacak adımlar neyse, ne önlem gerekiyorsa yerine getirilecek. Bu bahiste öncelikli olarak belediyeler, barınaklar inşa ederek sahipsiz, başıboş sokak hayvanlarını toplamalı. Mesela bizim Konya Büyükşehir Belediyemizin sahiden çok örnek bir çalışması var.
İstanbul’da Beykoz Belediyemizin de sahiden çok örnek bir çalışması var. Yani hem teşhis hem tedavi ve ondan sonra da hayvanları garipsemeyecekleri alanlara salıverme üzere bir çalışmayı şu anda Beykoz Belediyemiz de Konya Büyükşehir Belediyemiz de yapıyor. Ayrıyeten mesela İstanbul’da Orman Bölge Müdürlüğümüz ile Valiliğimizin müşterek yeni bir çalışmaları var. Bu hayvanların bakılabileceği ve daha sonra dernekler tarafından bunların bakımının üstlenilebileceği bir uygulamayı ortaklaşa çalışıyorlar. Daha sonra da bunu bütün vilayetlere uygulamayı düşünüyoruz. Orman Bölge Müdürlüğü bu hayvanlar için uygun yerler ve hayvan severlerin de gelip ilgilenebilecekleri yerler oluşturmaya çalışıyor. Hayli bir ilerleme de kaydedildi”
Yerli araç TOGG en çok da gençler tarafından ilgi görüyor. Satışa sunulduğunda gençlere özel bir kampanya olacak mı?
”Şöyle bir sonuncu noktaya gelsin; pazarlama süreci içerisinde, pazarlama teknikleri açısından orada tahminen bu türlü bir şey de düşünülebilir fakat şu anda şimdi konuşulmuş bir mevzu değil. Doğal bütün maliyet tahlilleri vesaire yapıldıktan sonra bunların belirli bir yol haritası var. Bu yol haritasına nazaran de hangi müddette, hangi sayılarla bunu piyasaya sürelim, ne vakit bu fiyatlar farklı bir hal alabilir, bunları o çalışmalardan sonra açıklayacağız”
TOGG ile ilgili küçük bir ekleme yapabilir miyim? Dediniz ki ‘6’lı masadakilerin yerli ve ulusal mevzularda duruşlarını gözden geçirmesi gerekiyor.’ CHP Genel Lideri Kemal Kılıçdaroğlu ve ÂLÂ Parti Genel Lideri Meral Akşener de aslında TOGG’un Gemlik Kampüsü’nün açılışına davetlilerdi fakat gelmediler.
Şimdi ziyaret etmek istiyorlar. Niçin olmasın dedik.
Gelselerdi birlikte fotoğraf verir miydiniz?
”Bizim kimseyle alıp veremediğimiz yok. Bunlar bir kez -Bay Kemal başta olmak üzere- tutturmuş Külliye aşağı, Külliye üst… Nasıl olduysa bir sefer geldi. Gel arkadaş, gel. Burası benim şahsi mülküm değil. Burası bu milletin. Burası hizmet yeri. Ancak yok, tutturdu başa onu, o biçimde gidiyor.
Şimdi TOGG’la ilgili de hani diyordu ya ‘Nerede fabrika?’ Artık gelmek istediklerini söylediler. Buyursun gelsin dedik. Birebir formda Meral Hanım da istemiş, o da buyursun gelsin. Gezdirin, görsünler; bütün o robotik sistemleri, makineleri, o araçların tabandan tavana kaynaklarından öbür bütün süreçlerine varıncaya kadar nasıl yapıldığını görsünler. Biz bundan keyifli oluruz. Geleceklermiş”
Bugün sizin de sevdiğiniz, şiirlerini çok da hisli, hoş seslendirdiğiniz Sezai Karakoç’un vefat yıl dönümü. Birebir vakitte sizin özel bir bağınızın olduğunu bildiğimiz Ahmet Kaya’nın da vefatının 22. yılı. Haklarında ne söylemek istersiniz?
”Her ikisine de Allah rahmet eylesin. İki gün evvel de Ahmet Kekeç kardeşimin vefat yıldönümüydü. Onu da rahmetle anıyorum. Alışılmış Sezai Karakoç aslında daima olarak şiirlerini okuduğumuz, terennüm ettiğimiz bir üstadımız. Ahmet Kaya da ben cezaevine girerken Yedikule’de Kazlıçeşme’de yapılan programa gelmişti. Bu manalı günümüzde onun orada yaptığı konuşma, söylediği modüller gerçekten unutulmazdı. Ben natürel istedim ki nakli kubur yapmak suretiyle Fransa’dan alalım, burada defnini yapalım.
Aile olumlu yaklaşmadı, onun için getiremedik. Yoksa o, bu toprakların insanı. Ona yapılanları, o geceyi unutmamız mümkün değil. Kusura bakmayın, kimileri kızıyor ‘niye o denli diyorsun’ diye lakin bu beyaz Türkler var ya; neler yaptılar malum. Olağan vakitte ‘Ahmet Kaya şöyle, Ahmet Kaya böyle…’ Pekala o gece yaptığınız ne? Neler demediler ki? Biz bir kere daha rahmet diliyoruz. Lakin bizim nakli kubur teklifimiz hala masadadır. Bu teklifin değerlendirilmesiyle buna nazaran bir adım atılabilir. Zira bu topraklar, onun toprağıdır. Kâfi ki aile bu mevzuda kararını versin ve adımı da ona nazaran atarız. Zira bu ülkede sevenlerinin olduğu kadar herhalde Fransa’da seveni olmaz”