Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan ’14 Mayıs’ mesajı

Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Lideri Recep Tayyip Erdoğan, partisinin TBMM Küme Toplantısı’nda konuştu.

”ENFLASYONA SEBEP OLAN TUZAKLARI BOZDUK”

Erdoğan, Türkiye’nin en büyük sorunu olan enflasyonun düşüşe geçtiğine dikkat çekerek, şunları kaydetti:

“2022’yi yüzde 64 ile kapattığımız enflasyonun inşallah önümüzdeki aylarda yüzde 50’lere, yüzde 40’lara, yüzde 30’lara gerçek süratle düştüğünü daima birlikte göreceğiz. Zira enflasyona sebep olan tuzakları bozduk, oyunları boşa çıkardık, hesapları altüst ettik, önlemlerimizi aldık, sistemlerimizi kurduk. Artık hem dışarda hem içerde herkes Türkiye’nin faiz-kur-enflasyon şer üçgeniyle teslim alınamayacağını gördü.”

“SEÇİM 14 MAYIS’TA” MESAJI

Seçim tarihi öne çekilecek mi? Tartışmalar sürerken Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan dikkat çeken bir açıklama geldi.

“Rahmetli Menderes 14 Mayıs 1950’de ‘Yeter kelam milletindir.’ diyerek milletin gönlüne girmiş ve sandıktan ezici bir zaferle çıkmıştı.” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

”Aynı formda merhum Özal, darbenin gölgesinde girdiği seçimde ‘Türkiye’ye çağ atlatma’ vaadiyle kıymetli bir muvaffakiyet kazanmıştı. Biz de ‘Artık hiçbir şey eskisi üzere olmayacak.’ diyerek özgürlük ve refah hasreti içindeki milletimizin büyük dayanağı ile hükümete gelmiştik. Artık de ‘Yeter kelam de karar da gelecek de milletindir.’ diyerek 2023’te milletimizin dayanağına talibiz. Kelamı de kararı da geleceğini tayin hakkını da milletimize bırakmak istemeyen vesayet heveslilerine karşın Türkiye Yüzyılı’nı başlatacağız. Milletimiz 73 yıl sonra bir sefer daha tıpkı gün, 6’lı masa diyerek karşımıza çıkan bu darbe şakşakçılarına, bu kifayetsiz muhterislere, bu müstemleke heveslilerine ‘Yeter.’ diyecektir.

Muhalefetin vaadi; milletin karşısına bir aday çıkarmak fakat onu görünürde 6, gerisindekileri de hesaba katarsanız en az 10 şahısla yönetmektir. Bir nevi ipi 10 farklı kişinin elinde kukla bir cumhurbaşkanı üzerinden ülkeyi yönetim etmek istiyorlar. Yani devletin başı Türk Silahlı Kuvvetleri’nin başkomutanı olan cumhurbaşkanı fiilen 6’lı masanın buyruk eri üzere davranacak. Natürel bunlar ‘Gel’ deyince gelecek, ‘Git’ deyince gidecek adaylara, liderlere alışmışlar. Cumhurbaşkanını da o denli tasavvur ediyorlar.”

6’LI MASA ELEŞTİRİSİ

6’lı masanın, seçmenlerden vizyonu, programı, projesi, çapı belirli olmayan bir meçhul adaya kim olduğuna bakmadan “tıpış tıpış sandığa gidip oy vermelerini” istediğini belirten Erdoğan, “Hadi CHP’nin kodlarında bu faşizm, bu kibir, bu oynaklık var, ötekilere ne oluyor?” diye sordu.

Durmuş saatin bile günde iki sefer doğruyu gösterdiğini kaydeden Erdoğan, “Bunlar da her hafta bir yenisini sergiledikleri krizleriyle arbedeleriyle çekişmeleriyle ayak oyunlarıyla milletimize bir çeşit siyasi dejavu yaşatıyor, evvelce bu işlerin nasıl yürüdüğünü hatırlatıyorlar. Eski Türkiye’yi bilmeyen gençlerimize de AK Parti’den evvel siyasetin nasıl yapıldığını uygulamalı olarak şahsen gösteriyorlar.” dedi.

“MEYDAN OKUYORUM; NE YAPARSANIZ YAPIN YENİDEN BAŞARAMAYACAKSINIZ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Yoksa bu 6’lı masadaki birilerini buraya Erdoğan mı gönderdi?” denildiğini aktararak, şöyle devam etti:

“Ya işim, gücüm yok sizlerle mi uğraşacağım? Bizim işimiz var. Ancak bu türlü düşünmelerinden ötürü da tekrar ben kendilerine teşekkür ediyorum. Latife bir yana karşımızda hakikaten ibretlik bir tablo var. İşin özünde ise çok eskilere giden bir hesaplaşma yatıyor. Sizlerin de yakından bildiği üzere Cumhuriyet’in birinci asrı boyunca birileri Türkiye’yi kendi çıkarlarının yörüngesinde tutabilmek için her yolu denediler. Toplum mühendisliğiyle başaramadılar, siyaset mühendisliğiyle başaramadılar, darbeyle başaramadılar, terörle başaramadılar, çok uğraşmalarına karşın ekonomik tetikçilikle de başaramadılar. Artık umutlarını 2023 seçimlerine bağlamış görünüyorlar. İşte buradan, ulusal iradenin en yüksek makamı olan Meclis’imizden meydan okuyorum; ne yaparsanız yapın yeniden başaramayacaksınız.”

6’lı masayı eleştiren Erdoğan, “Üstelik 6’lı masa işi çıktığından beri adeta kanserli hücrenin tüm bünyeyi sarması misali oraya bulaşan herkesin de çamur siyaseti yarışına girişmelerini esefle takip ediyoruz. Karşımızdaki tabloya bakarak gülsek mi ağlasak mı bilmiyoruz.” diye konuştu.

“BUNLAR MASA KAOSUNUN ÖTESİNE GEÇEMİYOR”

Dünya global krizi konuşurken 6’lı masanın “masa krizi” ile meşgul olduğunu söyleyen Erdoğan, “Dünya global kaosu tartışıyor, bunlar masa kaosunun ötesine geçemiyor. Halbuki milletimiz, ülkesinin bu krizden, bu kaostan en az ziyanla nasıl çıkacağının, yeni global nizamda Türkiye ekseni etrafında nasıl bir oluşuma gidileceğinin işaretini bekliyor. Biz yaptıklarımızla ve vizyonumuzla milletimizi hayallerine kavuşturmanın eforu içindeyiz. Bu altı başlı hilkat garibesinin ise bir karabasan üzere milletin doruğuna çökmenin dışında hiçbir projesi yok.” değerlendirmesinde bulundu.

6’lı masanın kendi vizyonsuzluklarını örtmek için ülkenin ve milletin tüm bedellerini, tüm kazanımlarını, tüm çıkarlarını tehlikeye atmaktan çekinmediğini belirten Erdoğan, şunları kaydetti:

“Gerçi bu çarpık zihniyet farklı tezahürleriyle daima vardı. Geçmişte biz hak ve özgürlükleri savunurken faşizmin en sefil halini savunanları bilhassa hatırlıyoruz. Biz terör örgütleriyle ve onların ardındaki güçlerle çaba ederken düşmanın değirmenine su taşıyanları yeterli hatırlıyoruz. Biz darbecilerle göğüs göğse çarpışırken kürsülerini onların kasetlerine tahsis edenleri, tanklara alkış tutanları, verilen çaba ‘Tiyatro’ diyerek hakaret edenleri çok âlâ hatırlıyoruz. Biz köprü, yol, havalimanı, baraj, fabrika inşa ederken, sondajlarla petrol, doğalgaz ararken yatırımcılara ‘Ülkeye gelmeyin.’ daveti yapanları pek düzgün hatırlıyoruz. Kahraman ordumuz ve o erdemli kumandanlarıyla savunma endüstrimiz ise bu amaçlar ortasındaki özel yerini hep korumuştur.”

SİYASETTE İHA-SİHA TARTIŞMASI

Cumhurbaşkanı Erdoğan, orduyu, savunma endüstrisi şirketlerini ve eserlerini amaç alanları eleştirerek, “Bir ülkenin ordusuna, savunma endüstrisine lakin bunları kendine tehdit olarak görenler saldırır. Mesela Yunanistan’ın bu husustaki feveranlarını yersiz bulmakla birlikte anlayabiliyoruz, tıpkı halde PKK’nın bu bahiste feryatlarının sebebi yerindedir, onu da anlıyoruz. Ülkemizin askeri alandaki gücünü kendi siyasi ve ekonomik çıkarlarına tehdit olarak görenlerin sızlanmalarını da olağan karşılıyoruz.” dedi.

“DARBE YAPAN ORDUYU ALKIŞLAYANLARIN DÜŞMANLIKLARI PEK TABİİDİR”

Türkiye’nin bir partisinin, parti başkanının, parti mensuplarının orduya ve savunma endüstrisine karşı hazımsızlık sergilediğine işaret eden Erdoğan, “Gerçi darbe yapan orduyu alkışlayanların, terör örgütlerinin başını ezen, hudutlarımızın güvenliğini daha derinlere taşıyan, hak ve menfaatlerimizi aslanlar üzere savunan orduya düşmanlıkları pek olağandır.” tabirini kullandı.

Kendi milletine silah doğrultanlara övgüler dizip, silahını ülkenin düşmanlarına çevirenleri yerden yere vuranlara bakınca ‘Bu işte zıtlık var.’ demekten kendilerini alamadıklarını söyleyen Erdoğan, “İşte bu habis zihniyetin son gayesi geliştirdiği insansız hava araçlarıyla ülkemizin savunmasına büyük katkı veren, global bir marka haline dönüşerek milletimizi gururlandıran Baykar şirketi oldu. Baykar’ın nezdinde tüm şirketleri, eserleri, çalışanları ve başarılarıyla savunma endüstrimizin tamamı amaç alınıyor. Kendi akıllarınca bizimle olan akrabalık ilgisi üzerinden Baykar’ı daha kolay hırpalayabileceklerini, böylelikle sinsi niyetlerini gizleyebileceklerini düşünüyor. Ülkemizin her kıymetini savunmak nasıl boynumuzun borcuysa, bu alçak hücuma hak ettiği yanıtı vermek de sorumluluğumuzun gereğidir.” değerlendirmesini yaptı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, daha sonra savunma endüstrisinin nereden nereye geldiğine ait bir görüntü izlettirdi.

Milli uğraşın de tesiriyle Cumhuriyet kurulduktan çabucak sonra başlayan bir savunma endüstrisi atağı olduğunu anımsatan Erdoğan, “Bu kardeşiniz Başbakanlık makamını da milletimin lütfuyla gördü, Cumhurbaşkanlığı makamını da gördü. Ve buralarda kiminle, nasıl çalıştık? Bunların hepsi artık bizim kayıtlarımızda mevcut.” dedi.

İktidarda oldukları periyotta savunma endüstrisinin geldiği noktaya dikkat çeken Erdoğan, “Öyle bir yerden o denli bir yere geldik ki gerçek dürüst helikopterin yok ve kıymetli dostum İtalyan Başbakanı Berlusconi ile yaptığım görüşme sonucunda işte bugünkü meşhur Atak helikopterlerini Leonardo S.p.A (eski ismiyle Finmeccanica) firması ile hallettik. Şu anda Atak helikopterleri Türkiye’nin kendi eseri olarak üretiliyor. Olağan buna da tekrar birileri çelme takmaya çalışıyor, kimisi motor aksamlarında, kimisi makinede, şurada burada falan… Ancak bu bizi bir yere hakikat da itiyor. Nedir bu? Artık biz bir de Gökbey helikopterini inşallah üretmenin hesabı içerisindeyiz, adımlarını atıyoruz.” sözlerini kullandı.

KILIÇDAROĞLU’NA REAKSİYON: KUVVET KUMANDANLARIMIZA HAKARET EDECEK ÇAPTA DEĞİLSİN

Türkiye’deki mevcut muhalefetle uğraştıkları için adım atmakta yorulduklarını, zorlandıklarını lisana getiren Erdoğan, Fırtına obüsleri teslimat merasiminde kendisini alkışlayan kumandanları, “Komuta kademesi haddini bilsin. Siyaset askerin işi değildir. Herkes haddini bilecek.” halinde eleştiren CHP Genel Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na yanıt verdi.

Arifiye’de Fırtına obüslerinin teslim merasimine, Ulusal Savunma Bakanı Hulusi Akar ve kuvvet kumandanlarıyla gittiklerini anımsatan Erdoğan, şunları söyledi:

“‘Siz siyasetçi değilsiniz.’ diyor. Tamam da neyi alkışlıyorlar, neden alkışlıyorlar? Alkışladıkları şey, dünyayı titreten bu Fırtına obüslerinin teslim merasimi. Konuşan kim? Anayasa’mızın amir kararına nazaran Başkomutan konuşuyor Bay Kemal, sen ne Savunma Bakanı’mıza ne Kuvvet Kumandanlarımıza hakaret edecek çapta değilsin, evvel haddini bil. Zira bu bir cibilliyet problemidir. Bu noktada karakter zaafı olan bir insan olarak burada kalkıp bizim ulu ordumuzun kumandanlarına bu formda saldırmak o denli herkesin karı değildir. Ve bütün bunlarla ilgili işin tüzel boyutu devam ediyor, devam edecek. Hukuk karşısında da bunun hesabını verecekler.”

“TÜRKİYE ARTIK BÜYÜDÜKÇE, GÜÇLENDİKÇE BİRİLERİ ÖNEMLİ MANADA RAHATSIZ OLUYOR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, yerli ve ulusal projelere dayanak verdikçe, birtakım ülkelerin parasıyla bile Türkiye’ye savunma sanayi eseri vermemeye başladığını söz ederek, gelinen noktada Baykar’ın insansız hava araçlarını yetiştiremediğini, 3-5 sene sonraya gün verdiğini anlattı.

Türkiye’nin mühimmat üretimiyle uğraşan firmalarının da mühimmat yetiştiremediğini belirten Erdoğan, “Türkiye artık büyüdükçe, güçlendikçe birileri önemli manada rahatsız oluyor. Onlar rahatsız hayli biz yolumuza devam ediyoruz.” dedi.

Son 20 yılda savunma sanayindeki proje sayısını 62’den 750’ye, bu projelerin bütçesini 5,5 milyar dolardan ihale sürecindekilerle bir arada 75 milyar dolara çıkardıklarını kaydeden Erdoğan, kesimdeki firma sayısının 56’dan 2 bin 700’ün üzerine çıktığına dikkat çekti.

Erdoğan, daha evvel 250 milyon doları bile bulmayan eser ihracatının 4,5 milyar dolar düzeyine çıktığını, kesimdeki yerlilik oranının ise yüzde 20’lerden yüzde 80’lere ulaştığını vurgulayarak, bunu başarmakla gurur duyduklarını belirtti.

“SAYISIZ İHANET TEŞEBBÜSÜNE KARŞIN SAVUNMA SANAYİMİZİ BÜYÜTTÜK”

“Savunma endüstrimizin her bir projesinin hangi badirelerden geçerek bugünkü düzeyine geldiğini bilseniz emin olun hayretten hayrete sürüklenirsiniz.” diyen Erdoğan, şöyle devam etti:

“Kimi dışarıdan, kimi içeriden sayısız sabotaj, ihmal, ihanet teşebbüsüne karşın adım adım savunma sanayimizi büyüttük güçlendirdik. Projeler ilerledikçe, işin rengi ortaya çıktıkça milletimizin çoluğunun çocuğunun nafakasından keserek oluşturduğu kaynakların, yurt dışındaki kimi mahfillere nasıl akıtıp heba edildiğini gördük.

Öyle yüzde 10-20 değil, yüzde 300, yüzde 500, yüzde 1000 karlarla Türkiye’nin nasıl soyulduğunu, kimlerin bu kirli pastadan hisse kapmak için resmen ülkesini sattığını şahsen gördük. Tek başına Baykar’ın sembolü olduğu insansız hava araçları kıssası bile bu gerçekleri ispata kafidir.”

Erdoğan, Ulusal Teknoloji Atılımı ülküsünün ve ulusal SİHA’ların öncü ismi Baykar İdare Şurası Lideri Özdemir Bayraktar ile bir sohbetini aktardı.

“Bay Kemal, sen tanımazsın lakin ben sana ebedi alemde olan Özdemir Bey’i bir tanıtayım.” diyen Erdoğan, birinci ve ikinci bölgelerdeki tahsisleri, üretimin nevine nazaran yaptıklarını söyledi.

ERDOĞAN’DAN ALİ BABACAN’A: 15 SENE YANIMDA BULUNDU LAKİN DEMEK Kİ BENDEN BİR ŞEY ALAMADI

Üretilecek rastgele bir stratejik eser için devletin, bu bölgeleri bedel almadan tahsis ettiğini lisana getiren Erdoğan, kelamlarını şöyle sürdürdü:

“Bugüne kadar bu türlü birçok firmalara bu verildi lakin Özdemir Beyefendi o denli bir insan ki ‘Hayır, almam.’ dedi. ‘Ben sana bir lütufta bulunmuyorum. Bu, devletin şu anda aldığı bir karar ve bu kararla stratejik eserleri üreten firmalara bunu veriyoruz. Bu, senin için bir hak.’ ‘Hayır, almam. Ben paramı veririm, paramla satın alırım.’ Bu türlü bir insan. Bu ahlaksız çıkmış, alışılmış yanında öteki ahlaksızlar da var, ne diyorlar; ‘Yok, bilmem geleceklermiş de geldikleri vakit bunlara hesabını soracaklarmış. Bu işin rekabetinin oluşması lazımmış…’ Sen rekabet nedir bilir misin? Sen git çocuk bezi satmaya, home dokumacılık üretmeye devam et. Senin işin değil bu. Üzgünüm, 15 sene yanımda bulundu lakin demek ki benden bir şey alamadı.

AHMET DAVUTOĞLU’NA SERT REAKSİYON: O TAHSİS YAPILAN YERİ VAKFINA MÜLK EDİNDİ

Yanında bir tanesi daha var, motamot o da o denli. Bizden üniversiteyi istediler ve ben Başbakan’ım. Bunların vakfına üniversite tahsisi yaptık. Ekranları başında bizi izleyen milletime, yanında dolaşan öğretim üyelerine sesleniyorum, biz bu tahsisi yaptık. Kendisi ne vakit ki Başbakanlık koltuğuna oturdu, ne yaptı biliyor musunuz? O tahsis yapılan yeri bilabedel vakfına mülk edindi. Türkiye’de bunun bir öbür örneği yok. Bunu sen kalk milletimize bir anlat bakalım. O vakıftaki yöneticiler sanki bunu nasıl izah edeceksiniz? Bir tane örneği yok. Bilabedel mülk edinme hakkı bizim vakıf maddelerine nazaran de yok. Lakin bunlar bunu yaptı. Artık olağan pek kullanmıyorum o ifadeyi, Devlet Beyefendi pek hoş kullanıyor. Malum ona ‘Serok Ahmet’ diyor. Bu tıp işler yapıyor. Helalinden ne yaptın? Kurduğunuz üniversiteyle muvaffakiyet grafiğimiz ne? Yok. Biz de bu üniversiteyi, bunların bu yolsuzlukları nedeniyle aldık, devletimize mal ettik.”

İstanbul Kent Üniversitesinin, Marmara Üniversitesinin mülkü olarak hizmete devam ettiğini belirten Erdoğan, “Verdiğimiz imkanlar çok daha ileri, akademisyenleri, öğretim üyeleriyle çok daha güçlü ve bir öbür yanıyla da Maltepe’deki bir kışlayı, Marmara Üniversitesi olarak çok süper, hoş bir hale getirdik ve onlarla da bunu bütünleştirdik. Millete, milletin evlatlarına, gençliğimize, şanına yakışır eserler inşa ediyoruz. Sen de ne yaptın bir bunu söyle bakalım? Bunlardan bir şey olmaz.” diye konuştu.

“SELÇUK BEYEFENDİ İLE AKRABALIK BAĞIMIN ÖNCESİNDE YAŞANDI”

Özdemir Bayraktar’ın, eşi ve oğullarıyla kendini savunma endüstrisine adayan gerçek azim ve irade sahibi bir insan olduğunu söz eden Erdoğan, “Ailece, yıllarca fabrikalarında yatıp kalktılar. O denli vakitler oldu ki terör bölgelerine gittiler. Orada subaylarımızla onlarla birlikte yatıp kalkarak orada ürettikleri yapıtların testlerini yaptılar. Testler sürecinde terörle gayret bölgesindeki askerlerimizle üs bölgelerindeki çadırlarda kalarak Mehmetçik ile tıpkı karavanaya kaşık sallayarak insansız hava araçlarını kullanılabilir düzeye getirdiler. Dikkat ederseniz, tüm bunlar Selçuk Beyefendi ile rastgele bir akrabalık bağımın olduğu periyotta değil onun öncesinde yaşandı.” değerlendirmelerinde bulundu.

Aynı periyotta, emsal projelere girişen birçok firmanın yer aldığını hatırlatan Erdoğan, Türkiye’de bugün çeşitli kurumlara insansız hava aracı temin eden yahut insansız hava aracı projesi yürüten 8 farklı firmanın bulunduğunu anlattı.

Bunlardan TUSAŞ’ın, geliştirdiği ve ürettiği eserlerle adeta Baykar ile atbaşı giden projelere imza attığını kaydeden Erdoğan, “Hamdolsun bugün insansız hava araçlarında o denli bir seviyeye ulaştık ki dün bize en iptidaisinden bu araçları vermeyenler, bugün bizim eserlerimize talip olma noktasına geldi.” dedi.

Erdoğan, Bayraktar TB-2’nin, Suriye’den Karabağ’a, Libya’dan Ukrayna’ya kadar birçok yerde başarılara imza attığına değinerek, birçok ülkede Bayraktar TB-2 ismine marşların, müziklerin yazıldığını anımsattı. Karabağ’da çocuklara Baykar’ın isminin verildiğini söyleyen Erdoğan, “TUSAŞ’ın tıpkı sınıftaki eseri Anka’sı da başarılarıyla yüzümüzü ağartan bir projemiz. Baykar’ın Akıncı’sı ve TUSAŞ’ın Aksungur’uyla bir üst sınıftaki insansız hava aracı piyasasında da yerimizi aldık.” sözlerini kullandı.

Kızılema’nın ise yeni ve farklı bir eser olduğunu belirten Erdoğan, şunları kaydetti:

“Kızılelma’nın sadece cismi yok, Kızılelma birebir vakitte bir amaç; bu kutlu davaya inananların çok değerli bir maksadı. Kızılelma ve Ulusal Muharip Uçak projelerimizle ülkemizi artık apayrı bir lige taşıyoruz. Tıpkı biçimde Havelsan ve Aselsan üzere Türk Silahlı Kuvvetlerimizi destekleyen vakıflarımıza ilişkin şirketlerimiz de bu alanlarda çok kıymetli projeler yürütüyor.”

“SİHA’LARIMIZ TERÖRİSTLERİN İNLERİNİ DARMADAĞIN ETTİ”

Baykar’ın özelliğinin, tüm projelerini kendi öz kaynaklarıyla geliştirmesi ve sadece eser satışı yapması olduğunu vurgulayan Erdoğan, şunları söyledi:

“Hakkaniyet noktasından bakarsak Baykar, tasarım ve geliştirme çalışmalarına her türlü dayanağı ziyadesiyle hak eden bir şirket ve şu anda 3 bini aşkın pırıl pırıl genç burada çalışıyor. Lakin şirketin tercihi, bu çalışmaları kendi öz kaynaklarıyla yapmak. Zati bu şirketin gelirleri de ülke içi satıştan çok ihracata dayalı. Şirketin 20 yıllık gelirlerinin yüzde 75’i, geçen yılki gelirlerinin ise yüzde 99,3’ü artık 27 ülkeye ulaşan ihracatından geliyor. Bay Kemal, bunlar seni niçin rahatsız ediyor? Yanındaki birtakım terör yandaşlarını rahatsız ediyor anlıyoruz da seni niçin rahatsız ediyor? Zira onlar teröristlerle bir arada. Zira SİHA’larımız, Akıncılarımız o inleri darmadağın ettiler, oraları vurdular ve oralarda birçok teröristleri yok ettiler.

Esasen biz birçok savunma sanayi projesinde firmalarımızın tasarım ve araştırma-geliştirme çalışmalarına takviye veriyoruz. Baykar üzere yüksek teknolojiye dayalı stratejik eser geliştirme ve üretim yatırımı yapan 50 firma, devletten proje bazlı dayanak alıyor. Bunlar içinde devletten nakit dayanağı almadan çalışmalarını yürüten dört firma var; bunlardan biri Baykar. Mesela Altay tankının geliştirilmesi sürecinde yaklaşık 500 milyon doları Otokar firmasına olmak üzere çeşitli firmalara toplamda 660 milyon dolar ödeme yaptık. Bu sayı üretim değil sadece tasarım ve geliştirme için yapılan ödeme. Baykar ürettiği hiçbir eserin geliştirmesi için devletten tek kuruş almamış, hepsini kendi kaynaklarıyla yürütmüştür. Yaptığı işler karşılığında Baykar’ın aldığı tek takviye, gümrük vergisi, KDV, sigorta primi, stopaj indirimi üzere nakdi olmayan, üretim ve ihracat yapan her firmanın yararlandığı kolaylıklar.”

“REKABET GÜCÜNÜ YÜKSELTECEK HER PROJEYE DAYANAK VERMEK GÖREVİMİZ”

Hükümet olarak bugün de birçok projeyi, önemli teşviklerle hibelerle desteklemeyi sürdürdüklerini anlatan Erdoğan, “Mesela bunları açıkça söylemek zorundayım ki milletimiz kimi gerçekleri bilsin, tek başına Ford Otomotiv 20,5 milyar lira teşvik evraklı yatırım projesine sahip. Sadece Ulusal Muharip Uçak Projesi için öbür teşvikler yanında TUSAŞ’a direkt bütçeden aktardığımız kaynak 1,3 milyar dolar.” diye konuştu.

Türkiye’nin rekabet gücünü yükseltecek, cari açığını azaltacak, istihdamı artıracak her projeye dayanak vermenin misyonlarını olduğunu belirten Erdoğan, nakdi takviyeleri verirken sırf firmaların teklif ettikleri yahut talip oldukları projeyi gerçekleştirme kabiliyetlerine baktıklarını söyledi.

Erdoğan, “Bilhassa gençlerimize cüret ve itimat aşılayacak bir anlayışla takviye yelpazemizi olabildiği kadar geniş tutuyoruz. Savunma sanayi dalındaki firma sayısının 20 yılda 48 kat, proje sayısının 12 kat artmasını, işte bu ekosisteme, iklime borçluyuz.” açıklamasını yaptı.

Türkiye’nin, gelinen noktada sırf gözetleme yapan insansız hava araçlarını Amerikan eserlerinden 10 kat, İsrail eserlerinden ise 5 kat daha ucuza mal ettiğini bildiren Erdoğan, kelamlarını şöyle sürdürdü:

“Bu gerçeklere karşın binbir palavra arkası arkasına dizilerek Baykar’ın maksat alınmasının sebebi nedir biliyor musunuz? Sebep, Baykar’ın ürettiği araçlarla ülkemizin kazandığı zaferler, elde ettiği itibar, sahip olduğu kazanımlar. Bizi Suriye’de bataklığa çekme, Karabağ’da mahcup etme, Libya’da hüsrana uğratma, Ege’de çaresiz bırakma hesabı yapanların heveslerini kursaklarında bıraktığımız için bu ses çıkıyor. Sahip olduğumuz silahlı ve silahsız hava araçlarıyla vatan topraklarının her karışını, sonlarımız dışındaki tüm çıkar alanlarımızı denetim altında tuttuğumuz için bu ses çıkıyor.

‘Teknoloji üreten, onun kullanımında da kelam sahibidir.’ gerçeğinden hareketle ülkemizin tesir alanının giderek genişlemesine tahammül edilemediği için bu ses çıkıyor. Ses verenler kukladır, aparattır ve kullanıp atılacak araçlardır. Partisini tescilli casuslarla devlet sırlarını üç kuruşa satan hainlerle dolduranları öteki bir vasıfla sıfatlandırmak, ederinden fazlasını vermek olur. Biz onların iplerini ellerinde tutanlara bakıyoruz.”

“MİLLETİMİZ BUNLARA İKTİDAR YÜZÜNÜ ZATİ GÖSTERMEZ”

Hazreti Mevlana’nın, “Bir lafa bakmak lazım laf mı diye. Bir de söyleyene bakmak lazım adam mı diye.” kelamını hatırlatan Erdoğan, “Lafı da sahibini de milletimizin vicdanına havale etmek, herhalde en doğrusu olacak. Fakat sıkıntının bu kadar kolay olmadığına dair emareleri de gözden ırak tutmuyoruz.” dedi.

6’lı masa ismine birilerinin, karanlık mahfillerde yürüttükleri pazarlıklarda, idareye gelmeleri halinde tüm değerli projeleri durduracakları, yapılanları da yıkacakları kelamını verdiklerinin anlaşıldığını lisana getiren Erdoğan, “Bu sözleri şahsen söyleyen CHP’li, HDP’li tipleri de biliyoruz hatta cezaevinden söyleyenleri de biliyoruz. Milletimiz bunlara iktidar yüzünü esasen göstermez lakin bu türlü kirli bir pazarlığın içine girilebilmiş olması bile başlı başına bir facia. Bunları duyunca Seyahat olaylarında karşımıza dikilip artık hepsi de milletimizin buyruğunda, hizmetinde olan ülkenin büyük projelerini durdurma koşulu koşanları hatırladık. Tıpkı biçimde ülkemizin büyük projelerini yürüten isimlerin ve firmaların, olur olmaz kaç mazeretlerle yıllarca nasıl gaye alındığını hatırladık.” değerlendirmesinde bulundu.

”NİŞAN ALIP ATEŞ ETTİKLERİ ASIL GAYE TÜRKİYE’DİR, TÜRK MİLLETİDİR”

Kağıthane-İstanbul Havalimanı Metrosu’nu 22 Ocak Pazar günü hizmete açacaklarını bildiren Erdoğan, şöyle devam etti:

“Sizin anlayacağınız, ‘şu firma, bu isim’ hepsi mazeret… Nişan alıp ateş ettikleri asıl amaç Türkiye’dir, Türk milletidir, onun geleceğini biçimlendiren vizyonları, maksatları, projeleridir. Bunlar milletimizi tanımıyor. Milletimiz bilhassa projelerine, yapıtlarına, hizmetlerine dokunacak adamı, bırakın sandığa gömmeyi, doğduğuna pişman eder. Bizim kendi ismimize ‘ah’ ettiğimiz konu ise bir devir bunları adam yerine koyup vazife vermiş olmamız. Yanılgıyı kabul etmek ve ders çıkarmak da bir fazilet. Biz dersimizi çıkardık, milletimizden de helallik diliyoruz.”

MERAL AKŞENER’E TENKİT: BAY KEMAL’İN DE SENİN DE BİRBİRİNİZDEN FARKI YOK

İYİ Parti Genel Lideri Meral Akşener’in, partisinin küme toplantısında başörtüsüne yönelik Anayasa değişikliği teklifi konusunda yaptığı açıklamaları eleştiren Erdoğan, şunları kaydetti:

“6’lı masanın içinde iki isimden hanımefendi, bugünkü konuşmasında, bizim başörtüsü konusunu istismar ettiğimizden bahsediyor. Hanımefendi, Erdoğan’ın ve arkadaşlarının başörtüsü konusunda istismarcı olup olmayacağını benim milletim pek yeterli bilir. Dürüstsen, haysiyet sahibiysen, arkadaşlarım randevu talep etti, randevu vermediniz. Zira ikiniz de birbirinizin aynısısınız. Bay Kemal’in de senin de birbirinizden farkı yok. Sen Saraçhane’de verdiğin imaj ile aslında hangi istikamete gittiğini ortaya koyuyorsun. Bu millet bu mevzudaki hassasiyetleri pek güzel biliyor. AK Parti, Cumhur İttifakı olarak bu işin istismarını değil tam manasıyla gerçeğini yapıyoruz. Kabul edersiniz etmezsiniz şu anda yola çıktık, milletimize de aile olayını, başörtüsü konusunu, hepsini anlatacağız. Kümemizle bu husustaki onurumuz, her şeyimiz ortada. Bu mevzuda sizinle bu işin mukayesesini yapacak değiliz.

”SİZ ORTAĞINIZLA BİRLİKTE MALUM LGBT’CİLERLE BİR ARADA YÜRÜYEBİLİRSİNİZ”

Sizin birlikte yürüdükleriniz, bu ülkede başörtülü milletvekilini, ‘Bu bayanı Meclis’ten atın.’ diyecek kadar ileri giden sınırsız tiplerdi. Siz onlarla birlikte yürüyorsunuz. Artık bu işin istismarıyla bizi yargılamak istiyorsun. Varsa bir projeniz, projenizi bize gönderirsiniz. Buna nazaran üzerinde çalışırız, adımı da atarız. Aile bizim kutsalımız. Güçlü aileler, güçlü fertlerden ortaya çıkar. Güçlü ailelerden de güçlü millet oluşur. Artık çok açık, net bir şey söylüyorum, siz ortağınızla birlikte malum LGBT’cilerle birlikte yürüyebilirsiniz, onlarla birlikte adım atabilirsiniz, bizim onlarla da işimiz yok. Zira aile kurumunu çok sağlam tabana oturtmanın adresi AK Parti, Cumhur İttifakı. Yola da bu türlü yürüyoruz, yürüyeceğiz.”