Cumartesi Anneleri: 27 yıldır soruyoruz Abdülkerim Yurtseven, Münür Sarıtaş ve Mikdat Özeken Nerede?

O gün ben de köydeydim. Operasyona geldiler ve tüm köy halkını bir yerde topladılar. Mehmet Emin Yurdakul da oradaydı. O vakitler Tabur Kumandanı olduğu için herkes onu tanıyordu. Babam, ortalarında çocuk ve bayanların da olduğu tüm köy halkının gözleri önünde ölesiye dövüldü, azap edildi.

AİHM’den tazminat aldık lakin sorumlular yargılanmadığı üzere babamın akıbeti ile ilgili hiçbir şey açıklanmadı. Geçen yıl bile dilekçe verdim fakat hiçbir sonuç alamadık. Tıpkı bir kağıda bir şeyler yazıp çöpe atmak üzere oluyor. Korucular bile, “Evet biz getirdik bu adamı tabura götürdük” biçiminde sözler verdiler. Kamber Yarbay diye biri de var. O da gelmiş Van’da tabir vermiş ve şahitliğini beyan etmiş. Lakin bir sonuç alamadık. Ben babamın kemiklerini istiyorum. Bayramlarda çocuklarımızın ve torunlarımızın ziyaret edeceği bir mezarı olsun istiyorum. Babamın akıbeti açıklanıncaya kadar bu davamızı nesilden jenerasyona devam ettireceğiz.

Sabri Yurtseven

27 yıldır soruyoruz: “Abdülkerim Yurtseven, Münür Sarıtaş ve Mikdat Özeken Nerede?”

919 haftadır tüm iktidarların yok saydığı, unutturmaya çalıştığı en ağır hak ihlallerinden biri olan gözaltında kaybetme cürmü unutulmasın, toplumsal hafızalarda yer etsin diye kamuoyu karşısına çıkıyoruz.

919 haftadır gerçeklerin üstünü örtmeye, hakikate ulaşmamızı engellemeye ve cezasızlık uygulamaları ile adaletin önünü tıkayanlara karşı inatla, sabırla hakikate ve adalete ulaşmaya çalışıyoruz.

Bunun için gözaltında kaybedilen insanlarımızı hatırlamakta ve hatırlatmakta ısrar ediyoruz. Bu hafta gözaltında kaybedilişlerinin 27. yılında; AKP Hükümetin memleketler arası yargı karşısında gözaltında kaybedildiklerini kabul ettiği, Türkiye’de ise tüm hukuk yollarına başvurulduğu halde adaletin sağlanmadığı Yurtseven, Sarıtaş ve Özeken evrakı ile kamuoyunun karşısındayız.

27 Ekim 1995 günü Binbaşı Mehmet Emin Yurdakul komutasındaki Yüksekova Komando Taburuna bağlı askerler, Yüksekova’nın Ağaçlı Köyü’ne baskın düzenledi. Baskın sırasında köylülere ağır şiddet uygulandı. Askerler köylüleri dipçiklerle darp ederek, yaşlı insanları yerlerde sürükleyerek köy meydanına topladı. Meydanda topladıkları köylüler sıra dayağından geçirildi. Askerler köyden ayrılırken Binbaşı Yurdakul’un “üç kişiyi alın” talimatı ile rastgele üç köylüyü seçti. Azaptan ayakta duramayan 73 yaşındaki Abdülkerim (Şemsettin) Yurtseven, köye odun toplamak için gelen 18 yaşındaki Mikdat Özeken ve 13 yaşındaki Münür Sarıtaş, askeri araca bindirilerek Yüksekova İlçe Jandarma Taburuna götürüldü.

Onları sormak için tabura giden aileleri, Mikdat’ı kanlar içinde gördü. Binbaşı Yurdakul ailelere, “24 saat gözaltında tutulacaklar” dedi. Aileler tekrar tabura gittiğinde ise “kimseyi gözaltına almadık, bir daha buraya gelmeyin” denildi. Ailelerin yaptığı müracaatlara tüm resmi merciler tarafından “gözaltına alınmamışlardır” yanıtı verildi.

Olay Hakkari Ağır Ceza Mahkemesi kayıtlarına; “Sanık Yurdakul’un komutasındaki birlik, Ağaçlı köyünden Şemsettin Yurtseven, Mikdat Özeken ve Münür Sarıtaş isimli köylüleri dövmüş, yaşlı olan Yurtseven yediği tekmeler sonucu ölmüştür. Bunu gören Yurdakul, öbür iki köylünün tanıklık edeceğini düşünerek öldürülmesi kararı vermiştir. İki köylü daha sonra tabura ilişkin eğitim alanında bir çukur içinde tarandıktan sonra akaryakıt dökülerek yakılmıştır. Tıpkı çukura gömülen köylülerin cesedi köpekler tarafından çıkarılınca, köylülerin cesetleri bu kere taburun yakınlarından geçen çaya atılmıştır.” halinde geçti.

Gözaltı sürecini gerçekleştirenler ortasında bulunan itirafçı Kahraman Bilgiç, anılarını yazdığı kitapta ve savcıya verdiği sözde üç köylünün gözaltına alınması ve öldürülmeleri ile ilgili süreci tüm ayrıntıları ile anlattı.

Yüksekova Komanda Taburunda vazifeli bir asker de terhis olduktan sonra, Abdülkerim Yurtseven’in dövülerek, Mikdat Özeken ve Münür Sarıtaş’ın ise Binbaşı Yurdakul’un talimatıyla itirafçı Kahraman Bilgiç ve Yüzbaşı Nihat Yiğiter tarafından kurşuna dizilerek öldürüldüğünü açıkladı. Açıklama ana akım medyada yer aldı.

Tanık beyanlarına karşın, suça iştirak edenlerin itiraflarına karşın, bu olayı da içeren TBMM Susurluk Raporu’na karşın açılan dava 12 Kasım 1999 tarihinde kanıt yetersizliği gerekçesiyle, kesin beraat kararı ile sonuçlandı. Ailelerin yaptığı temyiz başvurusu Yargıtayca reddedildi ve 2 Nisan 2001 tarihinde beraat kararı onaylandı.

AİHM’e taşınan dava, 18 Aralık 2003 tarihinde sonuçlandı. AKP Hükümeti AİHM’e yaptığı savunmada cürmü kabul ederek, üç kişinin kaybolması nedeniyle üzgün olduğunu belirtti ve kayıplarla ilgili aktif soruşturma yürütmeyi taahhüt etti. İhlali kabul ederek tazminat ödeme yoluna gitti (Başvuru no: 31730/96).

919. haftamızda isimli ve siyasi makamlara, Yurtseven, Sarıtaş ve Özeken belgesinde adaletin sağlanması için sorumluluk üstlenme ve verdikleri taahhüdü yerine getirme davetinde bulunuyoruz.

Kaç yıl geçerse geçsin Abdülkerim Yurtseven, Münür Sarıtaş, Miktad Özeken için ve tüm kayıplarımız için adalet istemekten; devletin kozmik hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan, 210 haftadır bize yasaklanan kayıplarımızla buluşma yerimiz Galatasaray’dan vazgeçmeyeceğiz.

Cumartesi Anneleri

İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi

Gözaltında Kayıplara karşı Komisyon