Yüksel Taşkın, Türk Silahlı Kuvvetleri’ni gaye alan ve Ergenekon, Balyoz, Odatv üzere kumpas davalarında düzmece evraklarla devletin güvenliğini gaye alarak FETÖ’yü destekleyen Taraf Gazetesinin müellifliğini yaptı. Taşkın, FETÖ’ye ılımsız kelamlar söyleyen, sıklıkla Kemalizm’i gaye alan ve “ırkçı”, “seküler din” formunda tanımlayan yazılar yazmıştı. CHP’nin İzmir 1.bölgeden aday gösterilmesi Taşkın CHP içinde tartışmalara yol açtı.
Açıklamalarının çarpıtıldığını sav eden Taşkın, “Bana geçmişteki yazı ve söyleşilerimden cımbızlanmış, bağlamından kopartılmış ve çarpıtılmış kimi sözler üzerinden saldıranların asıl amacı Kemal Kılıçdaroğlu’dur” biçiminde kendini savundu.
Peki gerçek Yüksel Taşkın’ın dediği üzere mi?
Şimdi Yüksel Taşkın’ın o yazılarına bakalım:
“KEMALİZM’İN IRKÇI TARAFI ORTAYA ÇIKIYOR”
Yüksel Taşkın, 2008 yılında verdiği bir röportajda Kemalizm’i “ırkçı” ve “dışlayıcı” kelamlarıyla maksat almıştı:
“Kemalizm baştan beri dışlayıcıdır. Kemalizm azınlıklarla ve farklı etnik kimliklerle bir ortada yaşama problemini çözememiştir. Azınlıkların Türkiye’den gitmesiyle vatan ve millet olunabileceği vurgusuna sahiptir. Kemalizm’in dışlayıcı bir etnik milliyetçiliğe ve ırkçılığa kayabilme potansiyeli var. Bilhassa milletlerarası sıkıntılar devreye girip de kaygı ve sıkışma yaşandığında ya da Kürt probleminde sıkıştığında Kemalizm’in ırkçı tarafı ortaya çıkıyor.”
“HER GÜN AND İÇME MECBURİYETİNE DAYALI ZORAKİ CUMHURİYET”
Yüksel Taşkın, 15 Ekim 2013 tarihindeki “Beyhude direniş” isimli yazısında Kemalizmi “seküler bir din” ilan ederek, Andımız’ı da eleştirmiş “zoraki cumhuriyet” sözlerini kullanarak Atatürkçüleri su sözlerle gaye almıştı:
“Her gün and içme mecburiyetine dayalı zoraki Cumhuriyet’ten, istekli irademizle bağlanacağımız demokratik Cumhuriyet’e geçiş uğraşı veriyoruz. Buna karşı duranlar, yalnızca ahlaki yanılgı içinde olmakla kalmazlar, tarih dışına seyahatlerini da hızlandırırlar.”
“ATA’MIZA SIĞINMAYI NASIL KABULLENEBİLDİK”
“Aklımızı kullanamadığımız, onu “her şeyi bilen otoritelere” teslim ettiğimiz bir eğitimin laik olmasıyla nasıl övünebiliriz? Aydınlanma ismine ‘seküler bir din’ inşa ederek, kendi özne olma hâlimizi daima yadsımayı ve her yenilgimizde Ata’mıza sığınmayı nasıl kabullenebildik? Daima kurtarıcı bekleyen bir akıl tutulması, nasıl olur da çağdaş olmakla övünebilir?..”
“KENDİSİNİ SIKINTICI HAYATA HAPSEDİP İZLEYİCİLERİNİN YÜKLERİNİ SIRTLANARAK…”
Yüksel Taşkın, FETÖ elebaşı Fettullah Gülen’i “post-modern bir şaman” ilan ettiği yazısında şunları söylemişti:
“Gülen Cemaati’nin başarısı da burada değindiğimiz zorluklar karşısında kırılgan da olsa işleyen bir istikrar tutturabilmesinde. Cemaati dünyeviliğin dehlizlerinde gezinirken, onları hizmet yoluna sevk ederek, ancak bunun yanında, kendisini sıkıntıcı bir hayata hapsedip, izleyicilerinin yüklerini de sırtlanarak, arındırmak işi Gülen’e düşmektedir.”
Bu görsel takvim.com.tr’den alınmıştır
“GÜLEN GÖZYAŞIYLA YIKANARAK RAHATLAYABİLEN BİR İNSANDIR”
2016 yılında yayınladığı “Fethullah Gülen Portresi” isimli makalede, FETÖ hakkında “Bizim tercihimiz ‘Gülen Cemaati’ isimlendirmesini kullanmaktan yanadır. Bu tercihte, Gülen’in cemaatin telaffuz ve pratiklerinin tekrar üretiminde üstlendiği yüklü rolün tesiri vardır” diyen Taşkın, FETÖ’den bu sözlerle bahsediyor:
“Belki de Gülen’in başarısı, dünyevilik ve manevilik ortasındaki tansiyonlu bölgede, güç yahut “aksiyon” üretebilmesiyle alakalıdır”
“Said Nursi üzere Gülen de Cumhuriyet çağdaşlaşmasının tesir reaksiyon sarmalında şekillendi.”
“Gülen’in sıklıkla karşımıza çıkan motiflerinden birisi, Cumhuriyet periyodunda dindarlara yönelik baskılara karşın, son dindar kuşağın kendi ışıklarını yeni kuşağa vermekte gösterdikleri yüksek fedakârlıktır.”
” Gülen, çok basitçe ağlayabilen, kendi izleyicilerinin de çarçabuk ağlamalarına aracı olan, adeta gözyaşıyla yıkanarak rahatlayabilen ve rahatlatan bir insandır. Güç vakitlerde beraberce ağlayabilmenin avutucu ve güçlendirici tesirlerini hafife almamak gerek.”