İspanyol müziğinin, bilhassa de flamenkonun çıplak ayaklı divası olarak anılan Buika daha evvel de çok defa sahneye çıktığı Türkiye’de iki konser vermeye hazırlanıyor. Birincisini 26 Ağustos’ta Aspendos Antik Tiyatrosu’nda verecek olan sanatçı bir gece sonra da İstanbul’daki Maximum Uniq Açıkhava sahnesinde dinleyenleriyle buluşacak.
2010 yılında Latin Grammy ödüllerinde En Düzgün Klasik Tropik Albüm ödülünün sahibi olan sanatkarla mail yoluyla küçük bir söyleşi yaptık.
Flamenko nedir sizce, nasıl tanımlarsınız, duygusal dünyanızda ne üzere çağrışımları, manaları var Flamenko’nun?
Dürüst olmak gerekirse hiçbir şey yahut hiç kimse hakkında hiçbir şey bilmiyorum. Flamenko bile… ben özgür bir notayım ve melodimin dünyadaki tüm müzik tarzlarına ilişkin olduğunu hissediyorum… tüm tarzlar hoş, onlar bizim mirasımız.
Çıplak ayakla sahneye çıkmanızın bir öyküsü var mı?
Evde olmak için ayakkabı giymeme gerek yok.
Ekvator Ginesi’nden sürülen bir ailenin kızı olarak İspanya’da doğdunuz. Kendinizi nereye ilişkin hissediyorsunuz, bu manada, örneğin çocukluğunuzda ya da gençliğinizde bir bocalama yaşadınız mı?
Gerçekten ne hatırladığımı bilmiyorum… bazen hiçbir şeye ilişkin olmamam gerektiğini hissediyorum. Bence hepimiz geleceğe aitiz. Bu yüzden bugüne kadar ne olursak olalım, kıymetli olan şu andan itibaren ne olmak istediğimiz. Sevinç olmak istiyorum.
Tüm dünyada konserler veriyorsunuz, sizi en çok etkileyen ülke neresi oldu?
İlkinden sonuncusuna kadar… her biri cennetin rahmeti ile sonsuza kadar çok değerli.
Baskıcı rejimler ortasına katılan Türkiye’de sizi dinlemeye gelecek müzikseverler bir bildiriniz var mı; dayanışma, direniş, uğraş ismine?
Cahilliğim için özür dilerim tam olarak neler yaşandığını bilmiyorum ancak bilmenizi isterim ki davaları insanlık nezdinde olumlu olduğu sürece, muhtaçlığı olanların her vakit yanında olacağım. Kalbimin derinliklerinden size mesajım sevginizi kurtarın.