Çiğdem Yılmaz – Ankara’da 2018’de bir plazanın 20’nci katından düşerek hayatını kaybeden Şule Çet’in vefatı aylarca “İntihar mı cinayet mi?” diye tartışılmış ve Çet’in intihar ettiği öne sürülmüştü. Daha sonra ise genç bayanın intihar etmediği, öldürüldüğü ortaya çıkmıştı. Türkiye’de son yıllarda buna benzeri kuşkulu ölümlerinin sayısının artması dikkat çekti. Geçen hafta iki gün ortayla 2 yabancı asıllı bayan, kaldığı otelin balkonundan düşüp hayatını kaybetti. Yalnızca 7 ay üzere kısa bir müddette basına yansıyan yüksekten düşmeye bağlı 12 bayan mevti var. Altı bayanın da cam silerken düşüp ömrünü yitirdiği öne sürüldü. Hayatını kaybeden ve intihar ettiği öne sürülen 12 bayanın tümünün yanında bir erkek vardı. Olay yerindeki erkeklerin verdiği birinci söz genelde, “Koştum, atlamasına engel
olmadım. Otuyorduk birden teğe oturduğu yerden cama, balkona fırladı…” oldu.
‘İnanmıyorum”
Ankara, Polatlı’da yaşayan Şevval Abanoz (21), meskeninin yakınındaki eski hastane binasının 3. katından düşüp hayatını yitirdi. Ailesi birinci günden beri kızların öldürüldüğünü öne sürüyor. Baba Uğur Kutlu, “Kızım öldüğünde 3 aylık evliydi. Öldüğü gün de kızıma şiddet uygulamış. Bu adam söz verdikten çabucak sonra hür bırakıldı. O gün orada olanları tüm çıplaklığıyla bilen iki kişi vardı, biri kızım oburu bu adam. Kızım mezarda, bu adam da dışarıda, bu mu adalet? Ben kızımın intihar ettiğine inanmıyorum” diye konuştu.
‘Bu ölümlerle ilgili data badiresi var’
Adli tıp uzmanı Prof. Dr. Halis Tokgöz, “Yüksekten düşme mi, kaza sonucu mu, yoksa cinayet sonucu mu öldü. Bu bilgilerde önemli sorun var” dedi. Bu cins ölümlerle ilgili rastgele bir datanın tutulmadığını söyleyen Tokgöz, şu değerlendirmeyi yaptı:
“Şule Çet olayından sonra da yüksekten düşme önemli manada medyada tartışılır hale geldi. Lakin bu durumun iki istikameti var, hem olumlu hem de olumsuz. Olumlu tarafı, bunun bir intihar mı, kaza sonucu mu, yoksa cinayet mi olduğu konusunda hem hukukçular kendi ortalarında tartışıyor hem ölen kişinin yakınları hem de toplum. Olayın gerçekliğe ulaşması konusunda bir dert oluşmaya başladı ve bu durumu olumlu görüyorum. Fakat bir de olumsuz tarafı var. O da şu hukukta ‘Şüpheden sanık yararlanır’ yaklaşımı var ve yüksekten düşmeye bağlı ölümlerin ispatı sıkıntı. Sanki bundan ötürü, bunu bir sistem olarak kullanıyor olabilirler. Zira bu tıp olayların artması ya da görünür olması kuşku de uyandırıyor. Olaylar incelenirken de, her hadisede her evrakın içeriğini incelenmesi, olay yeri incelemesi, otopsi ve şahit ile sanık tabirlerin hepsinin değerlendirilip yorumlanması gerekiyor. Bu yapılmadığı takdirde birçok belge ‘intihar’ diye rafa kaldırılır. Her gözüken intihar intihar değildir. Madalyonun kesinlikle art yüzünün araştırılması gerekiyor. Bu nedenle bu hadiselerde, tam bir olay yeri incelemesi, otopsi ve uyutucu, uyuşturucu, uyarıcı unsur ve toksikolojik tahlilleri ve isimli soruşturma ile bir yaklaşım gerekli”
‘Ne yaşandığını bilmiyoruz’
İstanbul Avcılar’da bulunan bir binanın dördüncü katından düşerek hayatını kaybeden Kübra Ece’nin babası Yusuf Ece de şunları söyledi: “Görüntüleri izlediğimizde kızımın koşarak balkona yöneldiği ve atladığı görülüyor. Fakat intihar etmeden evvel konutun içinde ne yaşandığını biz de bilmiyoruz. Hayat dolu biriydi. O noktaya nasıl geldi, bunu bilmiyoruz. O gün tıpkı konutta olan bireyler tabirlerini verdikten sonra özgür bırakıldı. O gece o konutta olanlar biliyor.”