Anadolu uygarlığının binlerce yıllık geçmişini bugüne taşıyan Likya uygarlığı kentleri, özgün mimari anıtları ve bir kısmı ülke dışına kaçırılan zengin kültür mirasıyla ilgi çekmeyi sürdürüyor. Birçoğu ören yeri statüsünde olan Likya kentlerinin önemli kısmı Antalya’nın Kaş ve Demre ilçeleri sınırlarında yer alıyor. Ancak Orta Likya olarak anılan bu bölgede son 15 yılda birbiri ardına açılan mermer ve taş ocakları deyim yerindeyse geçmişin görkemli uygarlığına can veren coğrafyayı adım adım parçalıyor. Türkiye 2009 yılında Antalya ve Muğla illeri sınırlarındaki Likya uygarlığı kentlerinin bütüncül olarak korunması için UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne başvurdu. Başvuru halen ‘yedek’ listede tutulurken, coğrafyasıyla birlikte korunması gereken bu zengin kültür mirasını günümüze ulaştıran coğrafya plansız arazi kullanımı ve tahrip etkisi yüksek madencilik faaliyetleriyle yok ediliyor.
Orta Likya olarak bilinen bölgede Doğudan batıya doğru Lmyra, Myra, Patara ve Ksantos gibi Likya uygarlığının önemli kentleri yer alıyor. Likyalılar için çeşitli dönemlerde başkentlik yapan bu kentlerin dışında bölgede büyüklü küçüklü onlarca antik kent yer alıyor. Su kaynakları, üretim, barınma ve beslenme olanaklarının yanında kara ve deniz ulaşımı kolaylığı gibi seçeneklerin belirlediği Likya yerleşimlerinden günümüze ulaşan zengin kültür mirası halen insanlığı etkilemeyi sürdürüyor.
LİKYA UYGARLIĞINI YARATAN COĞRAFYA PARAMPARÇA EDİLİYOR
Kaş, Demre ve Finike ilçeleri sınırlarında bulunan dağlık coğrafyada son 15 yıldır birbiri ardına açılan mermer ocakları, doğal mirasın yanında Likya uygarlığının zengin kültürel mirasını da tehdit ediyor. Bölgede hızla artan betonlaşmanın gereği olarak açılan hazır beton tesisleri de Likya’nın üzerinde yükseldiği coğrafyayı kemirmeyi sürdürüyor. Bir zamanlar Myra antik kentine su taşıyan antik su kanallarının da yer aldığı Demre Çayı Vadisi vahşi madencilik tahribatından en çok etkilenen bölgelerin başında geliyor. Oysa Demre Çayı Vadisi’nin doğu ve batı yamaçları Likya’dan Doğu Roma’ya uzanan tarihsel sürecin önemli anıtsal yapılarının kalıntılarıyla dolu. Kahramanlık anıtlarından dini yapılara, kamusal mekânlardan anıtsal mezarlara birçok tarihi yapıyı barındıran bu bölgede binlerce yıldır sürekliliği olan bir mimari gelenek de halen varlığını sürdürüyor.
DOĞAL VE KÜLTÜREL MİRASIN KALBİNDE YENİ BİR MERMER OCAĞI
Demre ilçesine bağlı Davazlar köyü sınırlarında açılmak istenen yeni bir mermer ocağı için Antalya Valiliği Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü tarafından 29 Nisan’da ‘ÇED Gerekli Değildir’ kararı verildi. Bu karar, doğal ve kültürel mirasın iç içe geçtiği bir bölgede, madencilik gibi çevreye etkileri tahrip edici ölçüde olan bir girişimi ‘yasal’ olarak onaylayan bir belge niteliğinde.
TRYSA’NIN YURT DIŞINA KAÇIRILAN KAHRAMAN ANITI
Davazlar köyünün doğusundaki Gölbaşı Mevkii’nde yer alan Tyrsa antik yerleşimi, 19. Yüzyılın sonlarına doğru Viyana’ya kaçırılan Tyrsa Heroon’u adıyla anılan ünlü kahraman anıtıyla biliniyor. Demre Çayı Vadisi’nin batısından yükselen bir tepede yer alan Tyrsa Heroon’u, İ.Ö 4. Yüzyıla tarihleniyor. Likya beylerinden birine ait olduğu düşünülen kale yerleşiminin kalıntılarının varlığını sürdürdüğü Trysa’nın çevresine yayılmış çok sayıda anıtsal Likya lahitleri bulunuyor. Antik yerleşimin bulunduğu tepeye çıkıldığında ise vadinin kuzey ve doğu yamaçlarında coğrafyayı tahrip eden mermer ocaklarının yarattığı ürkütücü görüntüler göze çarpıyor. Bu bölgenin neredeyse her karışında bir kültürel mirasa rastlamak mümkün. Lahitler, kaya mezarları, tiyatrolar, sarnıçlar ve her döneme ait dini yapılar.
YAKLAŞIK BİN DEKARLIK ALANDA MERMER OCAĞI RUHSATI VERİLDİ
Kısa süre sonra, bir zamanlar bölgenin en önemli anıtsal yapılarından biri olan ancak günümüzde halen Viyana’da Güzel Sanatlar Müzesi’nde sergilenen ünlü Trysa Heroon’unun bulunduğu bölgeden kuzeybatı yönüne bakıldığında benzer oyuklar görülecek. Davazlar köyünde açılmak istenen mermer ocağı için yaklaşık 100 (96,98 ha.) hektarlık bir ruhsat alanı belirlenmiş. İlk etapta ruhsat sahasının 104 dekarlık kısmında işletme açılması planlanıyor. Denizli merkezli 4T Madencilik A.Ş. adlı özel bir şirket tarafından işletilecek olan mermer ocağının projesinin yakın çevresinde köylülere ait evler ve keçi ağılları da yer alıyor.
ÇIKARILAN MERMERİN YÜZDE 90’I ÇÖP OLACAK
Yeni açılacak mermer ocağı sahasının doğusundaki vadi yamacında daha önce açılmış başka mermer ocakları da bulunuyor. Batı kesiminde ise Güneş Enerjisi Santralleri (GES) var. Yeni mermer ocağı için hazırlanan proje tanıtım dosyasına göre çalışmalar kapsamında yılda 100 bin metreküp malzeme üretilmesi planlanıyor. Çıkarılacak mermerin yalnızca yüzde 10’u kullanılabilir bloklardan oluşurken, geri kalan yüzde 90’lık kısmının ise ‘pasa’, yani ‘atık’ olarak ayrılacağı belirtiliyor. Bu atıkların depolanması için de tamamı orman arazisi olan ruhsat sahası içinde pasa döküm alanı oluşturulacak.
PROJE SAHASI TARİHİ MİRASIN ORTASINDA
Mermer ocağı açılması planlanan bölgede her geçen gün yeni arkeolojik kalıntılar keşfediliyor. Antik kentlerin yakınında yer alan çeşitli çiftlik yapıları, sarnıçlar ve işlikler ile henüz gün yüzüne çıkmamış değişik nitelikteki kültür varlıkları ortaya çıktıkça tescillenerek koruma altına alınıyor. Ancak bu bölgenin korunması için yalnızca tescil kararı olması gerekmiyor. Çünkü antik yerleşimlerin etki alanları yalnızca belirlenen sitlerle sınırlı değil. Bölgenin doğal dokusuyla birlikte hem binlerce yılın kültür mirası, hem de bunun bir devamı niteliğindeki yerel mimarinin korunarak geleceğe aktarılması hem kültür hem de turizm politikaları açısından önemli.
BÖLGE KORUMA KURULU MÜDÜRLÜĞÜ ‘OLUMLU’ GÖRÜŞ VERDİ
Ancak Davazlar’da açılmak istenen mermer ocağı için görüşü sorulan Antalya Kültür Varlıklarını Koruma Kurulu Müdürlüğü, 19 Kasım 2021 tarihli yazısında, faaliyet alanında 2863 sayılı Yasa kapsamında bir kültür varlığına rastlanmadığını kaydederek, “Müdürlüğümüz arşiv kayıtlarında bu alanlarda Koruma Kurulunca ilan edilmiş Arkeolojik Kentsel Tarihi sit alanı ve Taşınmaz Kültür Varlığı Koruma alanı bulunmadığı” yönünde görüş bildirdi. Koruma kurulunun mevcut veriler ve yasal düzenlemeler doğrultusunda başka türlü bir karar vermesi beklenemez. Oysa hem ilgili bakanlığın hem de ildeki idarecilerin Likya coğrafyasının bu özellikli bölgesini madencilik ve benzeri projelerden sakınması gerekiyor.
PROJE SAHASINDA ‘YOK’ DENİLEN KÜLTÜR VARLIĞINI KÖYLÜLER BULUYOR
İlgili diğer kamu kurumları gibi Koruma kurulları da eldeki mevcut veriler, kısa zamanda yapılan yetersiz saha gözlemlerine dayanarak bu tür projelere yasalar gereği ‘sakınca yoktur’ görüşü veriyor. Ancak kimi projelerde kurumların “proje sahasında yok” dediği kültür varlıkları köylüler ya da vatandaşlar tarafından tespit edilebiliyor. Davazlar köyünde de proje sahasının yakın çevresinde çeşitli tescilli yapılar bulunuyor. Ancak orman arazisinden oluşan ve 960 dekarlık geniş bir alana yayılan ruhsat sahasında henüz tescili yapılmamış taşınmaz kültür varlığı bulunması olasılık dışı değil.
LİKYA YOLUNDA YÜRÜYENLER TAHRİBAT MANZARASINI GÖRECEKLER
Bölgedeki doğal ve kültürel varlıkların zenginliği, Türkiye’nin ilk kültür rotası olan Likya Yolu’nun rotasının da Davazlar köyünden geçmesine neden olmuş. Mermer ocağı açılması planlanan bölge, her yıl yürüyüşçüleri ağırlayan Likya Yolu’nun Davazlar’daki güzergâhının batısında bulunuyor. Trysa’dan Myra Çayı Vadisi’ne inen yürüyüşçülerin daha önce önlerine çıkan vadi yamacındaki mermer ocağı tahribatına bir yenisi daha eklenecek.
MERMER OCAĞI İÇİN 2244 AĞAÇ KESİLECEK
Davazlar köyünde açılmasına izin verilen mermer ocağı 101 ada, 10 parselde kayıtlı yaklaşık 22 milyon metrekarelik büyük bir orman parseli içerisinde yer alıyor. Kermes meşesi, defne, sandal ve kızılçam gibi ağaç türlerinin ağırlıkta olduğu orman arazisi birçok canlı türüne de ev sahipliği yapıyor. Proje sahasında kalan yaklaşık 2244 ağacın kesilmesi gündemde. Ancak kesilecek ağaç sayısı miktarının bu rakamların çok üzerinde olacağı tahmin ediliyor.
GÖÇ ETMEYEN SON KÖYLÜLER YAŞAMA ÜRETEREK TUTUNUYOR
Davazlar, eğitimden iş olanaklarına birçok nedenle göç veren Demre’nin az sayıda nüfus barındıran köylerinden biri. Ancak köyde kalanlar da tarım ve hayvancılık yaparak hayata tutunmaya çalışıyor. Açılacak mermer ocağı atalarından kalan topraklarda yaşamını sürdürme mücadelesi veren insanları da mağdur edecek.
BİR YANDAN DON, BİR YANDAN KEFEN BİÇİLEN COĞRAFYA
Türkiye zengin doğal ve kültürel mirasını beton ekonomisi ve vahşi madencilik, plansız enerji gibi yıkıcı projelerle kısa vadeli kazanımlar uğruna yok ediyor. Bir yandan turizmi geliştirmek ve çeşitlendirmek için kültür mirasını öne çıkarmaya çalışan Kültür ve Turizm Bakanlığı, diğer yanda ise bu zenginliğin bulunduğu bölgeleri hiç görmeden koordinatlar üzerinden ruhsat veren Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı. Maden Kanunu’nda tarihin, kültürün ve yaşamın bütünü lehinde bir değişiklik yapılmazsa Türkiye üzerinde yükseldiği bu zengin mirası kısa vadeli kazançlar uğruna yok eden bir ülke olarak tarihe geçecek.
GÖRÜŞÜ SORULMAYAN HALKA ‘PROJE BAŞLAYACAK, HABERİNİZ OLSUN’ DUYURUSU
Maden ruhsatlarının Ankara’dan, merkezi idare tarafından verilmesi, bu konuda yerelin söz hakkı kalmamasına yol açıyor. Madencilik projelerinde yerel idareler yalnızca işletme aşamasına geçileceğinde haberdar oluyor ve böylelikle yıkıcı projelerin uygulanacağı bölgelerde yaşayan insanların rızası üretilmeden bir tür dayatma yoluna gidiliyor. Antalya Valiliği’nin Demre Kaymakamlığı’na gönderdiği ‘bilgilendirme’ yazısı da bunun bir örneği. Proje için ruhsat verilirken yerel halkın görüşü sorulmamasına karşın, ÇED gerekli Değildir kararı verildikten sonra mermer ocağının etkileyeceği yöre insanına askı yoluyla çalışmanın başlayacağının haber verilmesi isteniyor.
LİKYA’DAN GELECEĞE NE KALACAK
Yaklaşık 2400 yıl önce Orta Likya’nın taşlarından insanlığı bugün bile etkilemeyi sürdüren anıtsal yapılar inşa ederek coğrafya ile kurduğu ilişkiyi sanata dönüştüren insanların yaşadığı bölge, bugün aynı taşları peynir kalıpları gibi keserek inşaat malzemesine dönüştürme peşindeki zihniyetin saldırısı altında. Türkiye 2009’da Antalya-Muğla arasındaki Likya kentlerinin ‘dünya mirası’ olarak tescillenmesi için UNESCO’ya başvurmuştu. Başvurunun üzerinden 13 yıl geçti ve halen Likya kentleri UNESCO Dünya Kültür Mirası geçici listesinde. Ancak Likya uygarlığının üzerinde yükseldiği coğrafya en çok tahribatın da son 10-15 yılda artması Türkiye’nin birbiriyle çelişen koruma ve kullanma politikasının bir parçası niteliğinde. Bu sürecin önüne geçilmezde, Orta Likya’dan geleceğe tahrip edilmiş hayalet nehirler, parçalanmış devasa kayalıklar ve tahrip edilmiş ormanlar kalacak.
Yusuf Yavuz