Yemek, insanlık kültüründe her vakit kıymetli bir rol oynamıştır. Yemek varsa hayat vardır. Ferdî tercihleriniz farklı olabilir lakin bu yemeklerden kimilerinin lezzetli olduğu inkar edilemez bir gerçektir. İşte karşınızda antik toplumların tanınan yemekleri öğrenince çok şaşıracaksınız.
1. İnkalar ve patlamış mısır
Zamanın başka tarım imparatorlukları üzere, İnkalar da büyük ölçüde vejeteryandı. Her aile kendi yiyeceklerini yetiştirirdi. İnkalar’ın yetiştirdiği mahsuller ortasında bugün aşina olduğumuz sebzelerin birçok vardı: fasulye, tahıl, patates, ve en tanınan mahsullerinden biri, mısırdı. Genellikle özel günlerde mısır patlatılırdı. İnkalar, için mısır epeyce kıymetliydi.
2. Tempura, Portekiz’den gelen Japon lezzeti
1600’lü yıllarda Portekizliler tarafından ortaya çıkan bu lezzet, yıllar içerisinde Portekiz’in ileri gelenleri tarafından Japonya’ya taşınmıştır. Japon aşçıları kendi özel prosedürlerini de katarak bu lezzeti Japonya’da yaygın hale getirmiştir. Birinci olarak tempuranın Japonya’da tanınan hale geldiği vakit ise Edo Dönemi’dir. Bu periyotta yağ üretimi artmaya başladığı için sokaklarda atıştırmalık yiyecekler de artmaya başlamış ve ilerleyen vakitlerde yani Meiji Dönemi’nde ise tempura yeterlice benimsenmiş ve tempuraya has restoranlar açılmaya başlamıştır. O vakitten beri Japonların temel yiyeceği olarak günümüze kadar gelmeyi başarmıştır.
3. Mısırlılar sevdikleri yemeklerle gömüldüler
Mısırlılar, ahirete götürmek hedefiyle mezarlarına koydukları birçok eşya ile tanınırlar. Hatta bir Firavun’un yanında gömülü bir gemi olduğu söyleniyor. Mısırlılar, mevtten sonraki ömrün olduğuna inandıkları için ölenlere yemek bırakırlardı. Mısır mumyalarının mezarlarında yiyecek kalıntıları bulundu. Bu, yiyecekler: sarımsak, nohut, mercimek, kimyon, karpuz, incir, hurma ve bademi içeriyordu. Lakin Mısırlıların en sevdikleri yiyecek ekmekti. Mısır Firavunları mezarlarına bin somun ekmek bırakılmasını istemişlerdi.
4. Eski Romalılar ve lazanya
Lazanya en eski makarna tanımlarından biridir. Eski Romalılar, pişmiş makarnaya benzediğine inanılan ‘lazanya’ yahut ‘lasanum’ olarak bilinen bir yemek yemişlerdir. Lazanyanın 2 bin yıl evvelki atası olan “patina cotidiana”nın özgün tanımının, katmanlarda et, balık ve peynir bulunduğu manganımı, üretiminde ise yassı bir ekmek olan “lagananın” kullanıldığı belirtiliyor.
5. Moğollar ve at kanı
Moğol İmparatorluğu 13. ve 14. yüzyıllara hükümran oldu. Göçebe bir halk olarak Moğolların tarımla uyumlu bir beslenme tertibi yoktu. Oldukça şiddetli şartlarda seyahat ettikleri için su her vakit mevcut değildi. Durum bu türlü olunca, yoğurtlarını ve kaynamış tereyağını yıkamak için iki favori içecekleri vardı. Birincisi at kanı: atı öldürmek yerine boğazına ölümcül olmayan bir kesik koydular, biraz kan akıttılar ve yaranın güzelleşmesine müsaade verdiler. İkincisi: Kımız , at sütünün masif deri çantalarında saatlerce çalkalanmasıyla yapılıyordu. Bu epey özel içeceği içme durumu başlı başına bir ödüldü.
6. Versay sarayında kral birçok vakit soğuk yemek yerdi.
Saray epey büyüktü fakat mimarın bakış açısından ötürü yemek odası ile mutfak ortasında hayli uzun uzaklık vardı. Bu yüzden kral birçok vakit soğuk yemekler yemek zorunda kalmıştır. Bu uzak uzaklığın sebebi aslında sarayda bazen 5.000 bireyden fazla beşersin beslenmesiydi. Bu yüzden yalnızca yüzlerce hizmetçi yemek dağıtımında çalışıyordu.
7. Aztekler ve spirulina yosunu
Neredeyse büsbütün vejetaryen olan Azteklerin yediği etin birçok çekirge, solucan üzere böceklerdi. Spirulina, Ortaçağ’dan beri besin olarak tüketilen bir yosun cinsidir. En bilinen müdavimleri Aztekler’dir. Aztekler, Texcoco Gölü’nden topladıkları, Spirulina’yı besinlerine katıp, günlük ömürlerinin bir modülü haline getirmişlerdir. Bu yosun yumurtadan bile daha fazla proteine sahiptir.
8. Spartalılar ve kara çorba
Spartalılar için bu temel yemek haşlanmış domuz bacağı, kan, tuz ve sirkeden yapılmıştır. Aslında, pişirme süreci sırasında kanın pıhtılaşmasını önlemek için sirke eklendiğine inanılmaktadır.