Mustafa Kemal Atatürk 1919’da Samsun’a doğru yola çıktığında bir milletin kaderini şekillendirmek üzere harekete geçtiğinin farkındaydı elbette. Kurtuluş Savaşı ve ardından Cumhuriyet’in ilanıyla gelişen süreci 1927’de kaleme aldığı Nutuk ile bütün ayrıntılarıyla anlatmıştı Atatürk.
İşte o Nutuk şu sıralar çok farklı bir formatla karşımıza çıkmaya hazırlanıyor. Besteci Serdar Yalçın’ın bestelediği, librettosunu Aytaç Yalman’ın kaleme aldıığı eser İş Sanat sahnesinde izleyiciyle buluştu. Konser öncesi eserin bestecisi Serdar Yalçın’a sorularımızı yönelttik.
Serdar Yalçın aynı zamanda orkestrayı da yönetti
– Her şeyden önce böyle ilginç bir oratoryo fikri nasıl doğdu, oradan başlayalım mı?
Nutuk ile ilgili çalışmayı uzun süredir arzu ediyordum. Librettosunun yazılması için çeşitli isimlere de öneride bulunmuştum, fakat denemek istemediler, bunu da makul karşılıyorum. Nutuk 33 saatlik bir metin. 33 saatlik bir konuşmayı 1 küsur saate indirebilmek libretto yazma aşamasında çok zor bir iş. O dönemde arayıştayken, bana Aytaç Yalman Paşa’yı hatırlattılar. Kendisinin iki librettosunu da şef olarak yönetmiştim. Asker olduğu için, Atatürk’e yakın duygu ve düşünceler içinde olduğu için, hem harp konularına hem de diğer sosyolojik ve siyasal konularına hâkimiyeti olduğu için bir görüşmeye gittim.
Benim için önemli olan, son noktada libretto yazarıyla uyumlu çalışabilmektir. Bestecinin isteklerine, uyum sağlayacak bir librettist bulmak o kadar kolay değil. Çok uyumlu bir konuşma geçti aramızda. Zaten bu konularda çalışmaları vardı, ilgili örnekleri verdi. Beraber çalışmaya başladık. Paşamız hiçbir söylediğimi ikiletmedi, onun bilgilerinin de ben altından kalkabildim. Böylece libretto yazılabildi. Nutuk çok daha fazla okunmalı, gençliğin çok daha fazla bilincinde olması gereken bir eser. Cumhuriyetimizin kuruluşunun temel eserlerinden biri. Onu gerçekten okuyarak anlayabilirsiniz, Atatürk’ün ne zorluklardan geçtiğini, bu aşamalara nasıl geldiğini… Sorunuza dönecek olursak fikir benimdi, Aytaç Yalman ile bir araya geldik ve bu eseri yarattık birlikte. Ama maalesef kendisini geçen sene kaybettik.
– Evet, Aytaç Yalman geçen yıl vefat etti ve ne yazık ki bu tarihi temsili göremedi. Aslında onun daha iyi yanıtlayacağı bir soru olurdu elbette ama biz yine de soralım; libretto yazılırken Nutuk’un uyarlanması nasıl oldu, hangi bölümler alındı, hangileri dışarıda bırakıldı?
Yanıtlaması teknik olarak kolay bir soru değil. Nutuk’un değerini kaybetmeden, tarihi gidişatı bozmadan, bestelenmeye uygun kısaltmalar yaptık, bunlarda da Paşa’yı yönlendiren benim. Nutuk’un en vurgulu ve söylenmesi gerektiğini düşündüğümüz kısımlarını, müziğe de uyarlanabilme imkânı veren bölümlerini seçtik. Eseri sahnede izleyen biri bana “Nutuk’tan şu bölüm niye yok diyebilir”, bunu söyleyenlerin 33 saatlik bir eseri 1 saate indirmenin getirdiği zorlukları anımsamasını isterim.
‘ATATÜRK’Ü BAS SESLENDİRDİK’
– 100 kişilik bir orkestra ve koro görev alıyor oratoryo için. Sahnelenmeye dair neler söylebilirsiniz?
Nutuk Oratoryosu deyince, bir oratoryo sahnede nasıl olursa, normal bir klasik senfonik orkestra düzeni, altta bir koro, önde solistler var. Ben Atatürk olarak bas sesi tercih ettim, kayıtlardan duyup Atatürk’ün sesi çok inceydi, neden tenor değil de bas? Ben bas sesini kullanmayı seven bir besteciyim. Nutuk’u anlatırken de çok tenoral numaralar yapmaya gerek duymadım. Atatürk’ün sesinin de sanıldığı kadar ince olduğunu düşünmüyorum. Eski kayıtlarda hızlı dönen plaklar yüzünden sesler çok ince, eski sopranolar da çok tiz sesliymiş gibi gelir. Fakat o tamamen teknik bir durum.
– Seslendirenleri de sayalım isterseniz…
Sahnede Gökhan Ürben (bas), Hüseyin Likos (tenor) Hande Soner Ürben (soprano) ve Deniz Erdoğan Likos’tan (mezzo-soprano) oluşan bir solist topluluğu var; 3 anlatıcı akışa göre Nutuk’ta geçen çeşitli isimleri de seslendiriyorlar. 4. sesimiz, yani bas olan, Atatürk’ü seslendiriyor.
‘ARYA DA VAR, RAP DE’
– Oratoryonun bestelenmesi aşamasından da söz edebilir misiniz biraz, nasıl bir çalışma yürüttünüz?
Müzik formunda şöyle bir şey var; Nutuk şiir değil, konuşma. Bazı yerlerini şiirmiş gibi arya şekline dönüştürdüm. Birçok yerde müzik üstü konuşma var, hatta “rapvari” bir tarz var. Rapvari konuşmayı korodan da dinleyeceksiniz, solistlerden de. Çünkü çok uzun bir anlatı ve o anlatıda ne kadar çok şey söyleyebilirsek iyi olur mantığıyla yaklaştım. Hepsini müziklemek değil, ritim de kullanarak çözmeye yönelik bir neticeye vardım. Çok önemsediğim Nutuk’un sonunda yer alan Gençliğe Hitabe’yi ise hiçbir kısaltma yapmadan kullandım.
– Oratoryoyu geniş kitlelerle de buluşturmayı düşünüyor musunuz?
Şöyle bir hayalim var her 19 Mayıs’ta, 29 Ekim’de, 10 Kasım’da operalarda repertuvar düşünülür, aranır. Bir Muammer Su’nun İzmir’in Kavakları, İzmir Marşı, 10. Yıl Marşı, Dağ Başını Duman Almış bunlar dışında bir şey bulunamaz. Bunlara önümüzdeki zaman içerisinde Gençliğe Hitabe için bestelediğim Gençlik Marşı da katılırsa çok mutlu olurum.