Akdeniz Üniversitesi’ndeki İntiharlar Akşener’in Gündeminde: ‘Takipçisi Olacağız’

İYİ Parti Genel Başkanı Akşener, partisinin grup toplantısında konuştu. Akşener, Antalya’da KYK yurdundaki intiharları işaret ederek, ‘Gençlerimizi çaresizliğe iten, yaşamaktan vazgeçiren sebeplerin peşini bırakmayacağız’ ifadelerini kullandı.

Konunun takipçisi olacağız…

Antalya’da son dönemde yaşanan öğrenci intiharlarına ilişkin konuşan Akşener, ‘Elmalılı Hamdi Yazır yurtlarında yaşanan olayların araştırılması, soruşturulması ve gerçeklerin gün yüzüne çıkarılması için konunun takipçisi olacağız. Gençlerimizi çaresizliğe iten, yaşamaktan vazgeçiren sebeplerin peşini bırakmayacağız’ dedi.

‘Kürsü şovları peşinde koşup üç maymunu oynuyor’

Antalya’da Akdeniz Üniversitesi’nin içerisinde bulunan Elmalılı Hamdi Yazır KYK Yurdu’nda yaklaşık bir aydır intihar vakaları yaşanıyor. Zor buldukları yurtlarda neler yaşadıklarını bilmek zorundayız. Eğer ortada gençlerimizin hayatlarını baskılayan şartlar varsa bunu öğrenmek zorundayız. Öğrencilerimizin barınma sorunu onları özel yurtlara mecbur bırakırken ve Enes’İn acısı hale tazeyken KYK yurtlarının da başıboş yönetimlere bırakılmasına göz yumamayız. Gerçeklerin bir an önce gün yüzüne çıkarılması için konunun takipçisi olacağız. Gençlerimizi karanlığa hapseden nedenlerin peşini bırakmayacağız. Ben defalarca bu kürsüden Erdoğan’ın vicdanına seslendim. Gel iktidar ve muhalefet el ele verelim bu ülkenin lügatından kadın, çocuk ölümlerini silelim dedim. Bu konuda tek bir somut adım atmadı, atmıyor. Çünkü kürsü şovları peşinde koşup hâlâ 3 maymunu oynuyor.

‘İklim krizi ülkemizi derinden etkileyen sorunlardan biri’

Akşener’in açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

‘Ülkemizde yaşanan doğal afetlerin giderek artmasının sebebi var. Yaşadığımız bu felaketlerle bize fark ettirilmek istenen bir gerçek var. 17 Haziran günü dünya çölleşme ve kuraklıkla mücadele günü. İklim krizi tüm dünyayı ama özellikle de konumu nedeniyle ülkemizi derinden etkileyen acil sorunlarımızdan biri. Türkiye maalesef su sıkıntısı çeken bir ülke. Topraklarımızın yaklaşık yüzde 60’ı çölleşmeye eğilimli.

‘Büyük bir beceriksizliğin cezasını çekiyoruz’

trthaberstatic.cdn.wp.trt.com.tr

Aziz milletim; Ülkemizin ekonomisi, adım adım bir ödemeler dengesi krizine doğru gidiyor. Ancak, açıklanan makroekonomik verilerden, daha korkunç bir şey daha var. O da; Devlet terbiyesinden, ciddiyetten ve liyakatten nasibini almamış bir zihniyetin, hâlâ yönetimde olması… Bu liyakatsiz ekonomi yönetiminin elinde, Türk Milleti olarak, çok büyük bir imtihandan geçiyoruz. Her gün, saçma sapan açıklamalar dinliyor, akıl dışı kararlarla, karşı karşıya kalıyor ve büyük bir beceriksizliğin cefasını çekiyoruz .

Nitekim, geçtiğimiz günlerde, Ak Partili bir vekil; Plan ve Bütçe Komisyonu’nda, ‘Şehir hastaneleri için ödenecek paranın, bütçede bir yükü var; ama devlet memurlarının da bütçeye yükü var’ dedi. Bunu duyan, bir başka Ak Partili vekil ise, altta kalmak istememiş olacak, ‘Akaryakıt pahalı ama, sebebi biz değiliz. Dua edin, bol akaryakıt çıksın’ dedi.’

‘Şaşırdık mı? Maalesef şaşırmadık. Başını, ‘Enflasyon sorunu yok, hayat pahalılığı var’ gibi, akıl dolu tespitlerle, piyasalara güven veren, Bay Kriz’in çektiği; Kabine’sindeyse; dar gelirli vatandaşlarımızı, düşünmediklerini itiraf eden, Nebati Bakan’ın olduğu, olağanüstü yetkin bir siyasi kadronun, milletvekillerinin de böyle konuşmaları, elbette şaşırtıcı değil. Hatırlarsınız, Ak Parti, bundan 20 yıl önce, ‘Yolsuzlukla, yoksullukla, yasaklarla mücadele edeceğiz’ diye yola çıkmıştı. Bugün ise, bu arkadaşlar, siyasi yolculuklarının son durağında, artık; dar gelirliyi ikinci sınıf vatandaş, memurları ise bütçeye yük olarak görüyorlar. Milletimizi, akaryakıt için, duaya davet ediyorlar. Bizzat sebep oldukları ekonomik sıkıntılara, çözüm olarak da, milletimize şükretmeyi öğütlüyorlar. Nereden, nereye değil mi? Zihniyet böyle olunca da; çare olarak sundukları, sözde kurtuluş reçeteleri, sadece vatandaştan yandaşa servet aktarımına yol açıyor.’

‘İş yapamayanlar gider, yerine daha iyi yapacak olanlar gelir’

Asgari ücrete rekor zam yaptık’ diye sabah akşam böbürlenenler, başta akaryakıt olmak üzere, hemen her ürüne, neredeyse her gün gelen zamlarla, zerre ilgilenmiyor. Bu kürsüden, daha önce de söylemiştim, bugün yeniden, iktidara seslenmek istiyorum: asgari ücretli milyonlarca vatandaşımız evine ekmek götüremiyor. İğneden ipliğe her şeye gelen zamlara doğrultusunda, bir an önce, asgari ücreti güncelleyin. Ayrıca 2 bin 500 liraya çıkardığınız en düşük emekli maaşını da, asgari ücret seviyesine çıkartın. Milletimizi, ayın ortasına bile gelmeden eriyen maaşlar ile, açlığa, yokluğa ve çaresizliğe mahkûm edemezsiniz. Yandaşınız üç kuruş zarar etti diye, dünyaları yerinden oynatırken; milletimizi geçim sıkıntısıyla, borçlarla bir başına bırakamazsınız.

Kendi eşinizi, dostunuzu, akrabanızı ihya ederken, bu milletin evlatlarını görmezden gelemezsiniz. Artık kabul edin. Sizin bu aziz millete verecek, hiçbir şeyiniz kalmadı. Bu saatten sonra yapılacak belli. Getiririn sandığı, kararı milletimiz versin. Demokrasinin altın kuralıdır: işi yapamayanlar gider, daha iyi yapacak olanlar başa gelir. Türkiye sahipsiz değil, milletimiz de çözümsüz değil. Biz varız, biz buradayız. Madem yapamıyorsunuz, o zaman daha fazla gölge etmeyeceksiniz. Madem beceremiyorsunuz, o zaman yoldan çekileceksiniz. Madem yönetemiyorsunuz, o zaman Türkiye’nin önünde takoz olmayacaksınız. Siz sadece sandığı getireceksiniz, sonra da muhalefet saflarında yerinizi alıp, memleketi nasıl düze çıkartıyoruz, oturup izleyeceksiniz. Bu kadar basit.

‘Krizin nedeni Erdoğan, elini nereye atsa kurutuyor’

Aziz milletim; her alanda olduğu gibi, maalesef dış politikamızda da, derin bir krizin içerisine doğru sürükleniyoruz. Bu derin krizin mimarı da, tabii ki Sayın Erdoğan. Sonuçta biz ona, boşuna Bay Kriz demiyoruz… Elini nereye atsa kurutuyor. Neyin hakkında yorum yapsa, hangi konuda bir bilmişlik taslasa, sonu mutlaka bir krizle sonuçlanıyor. Nitekim, haklı olduğumuz birçok konuda, sürekli olarak, haksız duruma düşüyoruz. Bırakın çıkarlarımızı korumayabilmeyi, elimizdeki gücü de, itibarı da, imkânları da kaybediyoruz. Peki; bağımsızlığı, gerçekçiliği, barışçılığı, Hukuka bağlılığı, tutarlılığı, akılcılığı ve ileri görüşlülüğü esas alan, Atatürk’ümüzün dış politika vizyonundan; henüz 16 yıllık, genç bir Cumhuriyetken, İkinci Dünya Savaşı yıkımının, dışında kalmayı başaran, dünyadaki hassas dengeleri gözeten, ve Türkiye’nin çıkarlarını korumaya odaklanan, diplomasi anlayışımızdan; iktidarın, her fırsatta nefret kustuğu, rahmetli İsmet İnönü’nün, Johnson Mektubu karşısında ortaya koyduğu, net tavrımızdan, dik duruşumuzdan ve özgüvenimizden,bugünlere nasıl geldik, biliyor musunuz? Devlet hafızamızı, kurumlarımızı ve geleneklerimizi, inatla yok sayan, kirli bir zihniyet yüzünden geldik. Milletimizin canıyla, kanıyla, emeğiyle kurulmuş Cumhuriyetimizi; ‘devlet benim’ demekten utanmayan, ‘şahsını’ millet bilen, devasa bir kibir, ego, ve ergen siniri yüzünden geldik. Hâlbuki dış politika; bir ülkenin, ön savunma hattı, devlet yönetiminin can damarı ve milletimizin güvenliğinin teminatıdır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir