ANKARA- Sekizinci Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın oğlu 21’nci Periyot Malatya Milletvekili Ahmet Özal, 20 yıl ortanın akabinde yine etkin siyasete döndü. Teknoloji Kalkınma Partisi (TEK Parti) Genel Başkanlığı’nı sürdüren Özal gelecek seçimler için argümanlı.
Seçime girme yeterliliği olan tüm partilerin başkanlarından iktisat ve dış siyaset bahislerinde görüşme yapmak için randevu talep edeceğini söyleyen Özal’a nazaran TEK Parti ne Cumhur İttifakı ne de Millet İttifakı içerisinde yer almayacak.
‘MECBUR KALDIM’
İktidarın iktisat siyasetlerini eleştirip siyasete dönmeye “mecbur” kaldığını söyleyen TEK Parti Genel Lideri Ahmet Özal ile gündemdeki hususları konuştuk. Bir ay içerisinde seçime girme yeterliliğini elde edeceklerini, yüzde 7 seçim barajını aşacaklarını, siyaseti sevmediğini, cumhurbaşkanı adayı olabileceğini söylen Özal’ın sorularımıza karşılıkları şöyle:
20 yıl sonra etkin siyasete döndünüz. TEK Parti’nin başına birinci geçtiğinizde yaptığımız konuşmada, “Ekonomik kriz var vicdanen rahatlamam lazım” demiştiniz. O günden bugüne siyasi çalışmalarınız hangi noktaya geldi?
1999’da Elazığ’dan bağımsız milletvekili olmuştum. Meclis’e girdim lakin bağımsız milletvekilinin Meclis’te çok bir gücü yok. Bir de oradaki sisteme ve insanlara baktım, “Bu benim yapacağım bir iş değil” dedim, bıraktım. Yıllar geçti. Geçen kış beşerler arıyorlar soruyorlar. Van’ı, Hakkari’yi gezdik. Beşerler yanıma geldi, “Ahmet Beyefendi bir şey yapın, sıkıntı durumdayız” dedi. Bu kadar sene yurt dışı deneyimim, IMF’de çalışmam, babamla on sene çalışmamın akabinde, “Bir şeyler yapmam lazım” dedim. Allah’a şükür milletvekili oldum, Başbakanlık makamını, Cumhurbaşkanlığı Köşkü’nü gördüm. Ancak mecbur hissettim kendimi. “Bu saatten sonra uğraşılır mı?” dediler… Mecbur kaldım.
Serkan Alan ve Ahmet Özal ‘TÜRKİYE’DE ÖNEMLİ BİR YOKSULLAŞMA VAR’
Bu mecburiyeti nasıl açıklıyorsunuz?
Bu toplumun gidişatının ekonomik ve dış siyaset olarak uyguna gitmediğini görüyordum. Daha da berbata gideceğini düşünüyorum. “Ben ne yapabilirim?” dedim. Merhum babamla çok bulunduğum için onun neler yapmak istediğini, vefat etmeseydi neler yapacağını da çok güzel biliyorum. Lakin bu fırsat elimize geçmedi. 2002 yılında Tayyip Beyefendi kazandıktan sonra 2012 yılına kadar çok başarılı işler yaptı. İktisat çok güzele gitti. Ben de siyasete girmeye gerek görmedim. Ama 2013’ten sonra işler aksi gitmeye başladı. Türkiye’de çok önemli bir yoksullaşma var ve ben de mecbur kaldım. “Bir şeyler yapabilir miyim?” dedim. Yaparım yapamam o farklı bir husus.
‘ADALETİN OLMADIĞI YERDE İKTİSAT DE OLMAZ’
Bu tekrar siyasete dönme sürpriz olarak da değerlendirildi. Sanırım iktidara muhalif bir telaffuz üretmeniz beklenmiyordu.
Ben prensip olarak şahıslarla, Kılıçdaroğlu olsun Tayyip Erdoğan olsun o olsun bu olsun, kimseyle arbede etmeyi düşünmüyorum. Değerli olan iktisadın yanlış gittiğini anlatmak. Kıymetli olan bundan sonra ne yapmamız gerektiği. Benim anlatmaya çalıştığım daima bu. Ben yanlışlarını söylüyorum. Tayyip Bey’in iktisat takımının son derece yanlış olduğunu, bunların düzeltilmesi gerektiğini anlatıyorum. Adaletin olmadığı yerde iktisat de olmaz.
‘AK PARTİ DE CHP DE BENİM RAKİBİM DEĞİL’
Bir örnek vereyim. Bunu Kemal Kılıçdaroğlu bana anlattı. Kılıçdaroğlu babam başbakanken Maliye’de hesap uzmanıydı. Başbakanlık’ta gecelere kadar çalışırlardı. Başbakanlık’ta duvarlarda babamın daima aleyhinde karikatürleri asılıydı. Kemal Beyefendi babama, “BaşbakanlıK’ın duvarlarında daima aleyhinize karikatürler var, niçin bunları yapıyorsunuz?” diyor. Babamın yanıtı çok değişik. “Kemal Beyefendi biz darbeden çıkmış bir devirdeyiz. Bu binaya yabancı devlet adamları, iş adamları geliyor. Ben ülkemde demokrasi olduğuna o insanları inandırmaya çalışıyorum. Demokrasi olmayan yere insan da para da gelmez” diyor. Kemal Beyefendi şaşırıyor. Babam bunu yaptı zira demokrasinin olmadığı yere beş kuruş para gelmez. Zira itimat hissetmez. Benim de burada yapmaya çalıştığım, demokrasi, adaletle ilgili iki lafım olursa bunun duyulması. AK Parti de CHP de benim rakibim değil. Benim rakibim kendimim.
‘SİYASETİ SEVMEYEN BİR SİYASETÇİYİM’
Nasıl oluyor bu?
İktidar ne yaparsa yapsın muhalefet eleştirir. Bu gerçek bir şekil değil lakin siyaset bu türlü. İktidar yanlışsız bir şey yapsın muhalefet de olsam ben alkışlarım. Ben siyasetçiyim lakin siyaseti de sevmeyen bir siyasetçiyim.
Neden sevmiyorsunuz siyaseti?
Bundan ötürü sevmiyorum. İktidar yanlışsız yaparsa alkışlarım. Yanlış yaparsa eleştiririm. Babam da merhum, siyasetçi değildi. Ben de şu anda siyaseti sevmeyen bir siyasetçiyim. O da mecburen.
‘TÜRKİYE’DE BİLHASSA DEVLETLE İŞ YAPMAYI DÜŞÜNMÜYORUM’
“Siyasete dönmeyin” diye örtük tehditler aldınız mı?
Almadım. Ben babamın vefatından sonra, 1994 üzere bir orta siyasete girecektim. O vakitler baya bir siyasete girmemem için ıstırap çektirdiler bana.
Kim çektirdi?
Valla bilmiyorum. Beni çok şeyle suçladılar, iftiralar attılar. Ben de o devir girmedim. Girecek durum bırakmadılar. Kanal 6 vardı. Üzerine gittiler, borçlarına geri ödeme istediler. Ekonomik olarak her türlü üzerime geldiler. Ben de bıraktım.
Peki ekonomik olarak nasıl yaşadınız?
Ben Türkiye’de ne babamın periyodunda ne sonrasında devletle hiç iş yapmadım. Devletin hiçbir ihalesine girmedim, devlete beş kuruş mal alıp satmadım. Ben siyasete tekrar dönene kadar daima yurt dışında iş yaptım. Kuzey Irak’ta, Kuveyt’te inşaatlar yaptım. Ticaret, inşaat daima yurt dışındaydı. Bundan sonra da Türkiye’de, bilhassa devletle iş yapmayı düşünmüyorum.
‘BİR AY İÇERİSİNDE SEÇİME GİRME YETERLİLİĞİNİ SAĞLAYACAĞIZ’
Siyasi parti kurmak, bunun kampanyasını örgütlemek hayli maliyetli. Bunun finansmanını nasıl karşılıyorsunuz?
Benim kendi mal varlığım parti kurmak, partiyi devam ettirmek hatta partiyi seçimlere sokmak için kâfi değil. Burada bizim etrafımızdaki arkadaşlarımız var. İdare şurası üyesi arkadaşlarımızın finansman yardımı kelam konusu. Bir de vilayet ve ilçelerde başkanlıklar kurulurken o yerin maddi imkânı olanlarından seçiyoruz. Zira Ankara’dan rastgele bir dayanak veremiyoruz. Bu kâfi mi, hayır değil. Yarın seçime gireceğin vakit daha çok finansmana muhtaçlığın olacak. Şu anda Türkiye’nin her tarafından dayanak talepleri gelmeye başladı. Kanunlar ölçüsünde ne kadar takviye alabilirsek alacağız.
Seçime girme yeterliliğini yakın devirde elde edecek misiniz?
Bu parti yeni değil. 1998’de kuruldu. Bu parti daha evvel üç kez seçime girmiş. Biz en son Birinci Parti ismini TEK Parti yaptık. Aşağı üst bir ay içerisinde 55’in üzerinde vilayet ve ilçemizde örgütlenmemizi tamamlayacağız. Sonrasında 81 ile ulaşacağız. Bir ay içerisinde seçime girme yeterliliğini sağlayacağız.
‘SEÇİM BARAJIYLA İLGİLİ PROBLEMİMİZ OLACAĞINI DÜŞÜNMÜYORUM’
Peki TEK Parti’nin amacı nedir?
Herkes bana “Millet İttifakı’na mı Cumhur İttifakı’na mı gireceksiniz?” diye soruyor. Hiçbirine girmeyeceğiz. Hiçbir ittifaka girmeyi şu anda düşünmüyoruz. Millet İttifakı’nın kendi iç sıkıntıları var. Cumhur İttifakı’nda AK Parti ile MHP’nin problemleri var. Toplumda benim gördüğüm iki ittifaka da çok fazla inanç yok. Onun için biz tek başımıza yürümeyi tercih ediyoruz. Yüzde 7 seçim barajıyla ilgili de hiçbir kasvetimiz olacağını düşünmüyoruz.
‘CUMHUR VE MİLLET İTTİFAKI’YLA GÖRÜŞMEMİZ YOK’
İki ittifakın dışında rastgele bir ittifakta da olmayacak mısınız? Buna dair görüşmeler yapmıyor musunuz?
Şu ana kadar bize 10’un üzerinde küçük parti geldi görüşmek için. Onlarla görüştüm. Tahminen seçime gerçek, sonbahar üzere biz de farklı bir ittifak kurabiliriz. Öteki bir ittifak olabilir lakin Cumhur ve Millet İttifakı ile münasebetimiz yok, konuşmamız görüşmemiz yok. Ben Tayyip Bey’i en son bir buçuk yıl evvel babamın vefat yıl dönümünde mezar başında anma merasiminde gördüm. Kemal Beyefendi ile siyasi parti kurmadan evvel bir iki görüşmem oldu, ekonomik bahisleri konuştum. Meral Hanım’ı tanırım lakin yıllardır onla da görüşmem olmadı.
‘LİDERLER DORUĞU YAPACAĞIM’
Yakın devirde Cumhurbaşkanı Erdoğan ve CHP önderi Kılıçdaroğlu üzere isimlerle görüşme ihtimaliniz var mı?
Birkaç hafta sonra başkanlar ziyareti yapacağım. Seçime girme yeterliliği olan bütün siyasi partilerin başkanlarından randevu isteyeceğim. Hepsini ziyaret edeceğim. Türkiye’nin ekonomik durumu ve dış siyaset üzerine fikirlerimi beyan edip onların da fikirlerini alacağım.
Yapacağınız önderler tipinde seçim gündeminiz olmayacak mı?
Tabii ki olacak. Seçim gündemine dair onların da fikirlerini alacağım.
‘CUMHURBAŞKANI ADAYI OLABİLİRİM’
Ne Cumhur İttifakı ne de Millet İttifakı ile ilginizin olmadığını söylüyorsunuz. Cumhurbaşkanlığı adaylığında bu iki blok öne çıkıyor. Siz cumhurbaşkanı adayı olacak mısınız? Seçilmemeniz ve ikinci tipe kaldığı bir senaryoda TEK Parti hangi bloğa daha yakın?
Hiçbirine yakın değilim. Cumhurbaşkanı adayı olabilirim. Bu mevzuda iddialıyım. Anketler yapılıyor, çıkan isimler var. Ekrem İmamoğlu, Mansur Yavaş, Meral Akşener, Kemal Kılıçdaroğlu deniyor. Bir cumhurbaşkanı olabilmek için müktesebatın olması lazım, geçmişinin olması lazım. Hepsi çok yeterli beşerler olabilirler. Lakin Türkiye Cumhuriyeti cumhurbaşkanı olmak için yurt dışını, ekonomiyi düzgün bilmek gerekiyor. Bunları yapabilecek kapasite, bilgi birikimleri var mı 85 milyon bilmiyor.
Millet İttifakı kanadında cumhurbaşkanlığı adaylığında CHP önderi Kılıçdaroğlu’nun ismi öne çıkıyor. İkinci cinse Erdoğan ile Kılıçdaroğlu’nun kaldığı bir durumda nasıl tavır alırsınız?
Ben o hususta parti olarak taraf olmam. Beşerler kime oy vermek istiyorlarsa versinler. ‘Ben şunu tutuyorum buraya verin’ demem, insanları özgür bırakırım. Çok net.
TEK Parti seçim sürecini nasıl geçirecek? Alanda faal çalışacak mısınız?
15 Eylül’den sonra otobüsle Anadolu çeşitlerim başlıyor. Anadolu’nun her tarafını otobüsle gezeceğim. Büyük kentlerde mitingler yapacağız. Bizim yapacağımız mitinglerimiz 100 binden aşağıya olmaz. İddialıyım.
‘TANSU ÇİLLER KARŞILIK BULAMADI’
Konuşmamızın bir kısmında Tansu Çiller’i de andınız. Tekrar siyasete döneceği konuşuluyordu, sizinle hiç irtibata geçti mi bu süreçte?
Yok hiç görüşmesi olmadı. Benim tanıdığım insanlara da teşkilat kurar mısın diye gitmişler. Fakat benim gördüğüm kadarıyla karşılık bulamadı. Karşılık bulamadığı için de devam edeceğini sanmıyorum. Tansu Çiller dediğiniz vakit aklınıza gelen 5 Nisan kararlarıdır, Türkiye’de dövizin üç kat arttığı günlerdir. O periyotlar berbat, karanlık günlerdi. Ben Tansu Hanım’ın karşılık bulacağını hiçbir vakit düşünmedim ve haklı çıktım.
‘EN SON ‘BABAMI FENERBAHÇE ÖLDÜRDÜ’ DİYE YAZMIŞLAR’
Sosyal medyada çok sık isminize “Babamı … öldürdü” tabirleriyle paylaşımlar yapılıyor. Bunlara nasıl yansılar veriyorsunuz?
En son “Babamı Fenerbahçe öldürdü” diye yazmışlar. (Gülüyor) Birinci başlarda bu paylaşımlara kızıyordum. Artık sokağa çıktığımda 15, 16 yaşındaki çocuklar “Ahmet ağabey” diye bana sesleniyor. Beni bu paylaşımlardan tanıyorlar, tanımayan genç yok. Kim yapmaya başladı bilmiyorum lakin siyasette milletle inatlaşamazsın. Toplumsal medyada da o denli, olduğu üzere her şeyi kabul edeceksin.
‘1993 YILI TÜRKİYE İÇİN KIYMETLİ BİR DARBE YILIDIR’
Babanızın vefatıyla ilgili kuşkularınız hâlâ devam ediyor mu?
Gayet doğal. Abdullah Gül periyodunda Devlet Denetleme Heyeti rapor hazırladı, “Özal’ın mevti kuşkulu bulundu” denildi ve babamın mezarı açıldı. Biz aile olarak açılmasını istemedik. Mahkeme kararına bir şey yapamazsın. İsimli tıp profesörü, “Ahmet Beyefendi insan vücudu beş yılda kemik olur, saç ve kemik buluruz öteki bir şey bulamayız” dedi. 19 sene sonra mezarı açıldı bütün vücudu çıktı, çürümemiş. Çok kapsamlı bir otopsi yaptılar, dört zehir çıktı. Bu rapor yapılmadan evvel Ankara Cumhuriyet Savcısı beni Ankara’ya çağırdı. Bu raporu hazırlayan beşerler tehdit edilmişler. Raporda, “Bedeninde zehir var lakin zehirlenme yok” diyor. Bunu ben çözemedim. Burada her şey olabilir. Bizim aile olarak gücümüz bir yere kadar var. Bundan sonrasına bizim yapabileceğimiz bir şey yok. 1993 yılı Türkiye için kıymetli bir darbe yılıdır. Birinci başta ocak ayında Uğur Mumcu öldürüldü. Çok fazla kimse bilmez. Uğur Mumcu kıymetli çalışmalar yapıyordu, babam cumhurbaşkanıydı o vakitler. Uğur Mumcu babama özel raporlar veriyordu. Babam Uğur Mumcu ile görüşüyordu.
‘BABAMIN UĞUR MUMCU İLE GÜZEL ALAKASI VARDI’
Görüşmelerin içeriği neydi?
Derin operasyonlarla ilgiliydi. Uğur Beyefendi köşke geliyordu babama çalışmalarını veriyordu. Bu çok dillendirilmez. Ben bilirim lakin. Babamın Uğur Mumcu ile uygun münasebeti vardı. Uğur Mumcu’nun akabinde Eşref Bitlis gitti. Bitlis Kürt sıkıntısının tahlili için vazifelilerden biriydi. Adnan Kahveci de ekonomik tahlili için vazifeliydi, o da gitti. Sonra babam gitti. Madımak olayı oldu, Başbağlar’da 33 er şehit oldu. 1993 yılı incelenmesi gereken bir yıldır.