Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Ülke TV’nin canlı yayınında gündeme ait açıklamalarda bulundu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın adaylığıyla ilgili tartışmaların sorulması üzerine Bakan Bozdağ, “Sayın Cumhurbaşkanı’mızın adaylığı konusunda rastgele bir tereddüt yok. Anayasal ya da yasal bir mani yok. Her şey hukuka uygun, rastgele bir meşruiyet tartışmasına da meydan verecek, ima yollu dahi bizim anayasa ve maddelerimizde bir düzenleme yok” değerlendirmesini yaptı.
Bozdağ’ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
ÖNCEKİ CUMHURBAŞKANLARININ SEÇİLMEMESİNİ İSTEMİŞ OLSAYDI O VAKİT ANAYASAYA AÇIK AÇIK BUNU YAZARLARDI: Yorumla, değerlendirmeyle anayasada açık olan bir kararın değiştirilme teşebbüsü var. Ancak bu teşebbüs sonuç vermez zira anayasa çok açık. Daha evvel halk oylamasıyla cumhurbaşkanının 5 yıl misyon mühleti ve iki devir seçilmesine ait 2007’de anayasa değişikliği yapıldı ve 2012’de de biz cumhurbaşkanı seçimi kanunu çıkardık. Misyondaki ve evvelki cumhurbaşkanlarının durumuna, bu iki kere seçilme hakkından istifade eder mi, etmezler mi konusuna açıklık getirdik. Etmeyeceklerine dair karar koyduk. CHP o vakit mevzuyu Anayasa Mahkemesi’ne taşıdı. Dedi ki ‘Siz yeni bir hak veriyorsunuz. Bu haktan misyondaki ve evvelki cumhurbaşkanlarını yoksun edemezsiniz. Bu mümkün değil. Anayasaya ters.’ Anayasa Mahkemesi davayı inceledi ve kanundaki bu kararı iptal etti. İptal ederken de kimi münasebetler ortaya koydu. O münasebetlerden birisi şu, ‘Yeni bir seçilme hakkı veriyorsunuz siz. Seçilme hakları geleceğe dönük müspet tesirler doğurur. Münasebetiyle bu hakkın kanunla sınırlanması mümkün değildir. Geçmişte bu hak kullanıldı diye gelecekte doğan yeni 2 kere seçilme hakkından mevcut ve evvelki cumhurbaşkanları yoksun edemezsiniz. Onların evvelki devir misyonlarını gelecekte seçilme ihtimali olan adaylıklarından ve vazifelerinden mahsup edemezsiniz’ dedi. İkincisi, şayet anayasa koyucu mevcut ve evvelki cumhurbaşkanlarının seçilmemesini istemiş olsaydı o vakit anayasaya açık açık bunu yazarlardı. Geçmişte bu türlü bir içtihat vardı. Artık bu içtihat, şu andaki tartışılan bahisle bize nazaran tartışma yok lakin tartışanlar açısından söylüyorum emsal teşkil eder.
SEÇİMDE YÜRÜTME ORGANI SEÇİLDİ. DÜN İSE YÜRÜTME ORGANI DEĞİLDİ: Şu anki Cumhurbaşkanı, 2017 değişikliğinden sonra 2018’de seçtiğimiz cumhurbaşkanı, temsili bir cumhurbaşkanı değil. Devletin başı, yürütme organının başı ve yürütmenin temsilcisi. Şayet biz 101’inci maddeyi değiştirmeseydik bile, bir sefer evvelki sembolik cumhurbaşkanına nazaran iki kere seçilme hakkı veriyor. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi değişmesinden sonra yürütme yetki ve vazifesiyle donatıldığı için direkt yürütmeyi seçiyoruz. Şu anda yürütme organının başı Cumhurbaşkanı. Seçimde yürütme organı seçildi. Dün ise yürütme organı değildi. Yürütmenin sorumsuz kanadıydı. Direkt yürütme organı. Halk bugün cumhurbaşkanını seçerken temelinde direkt yürütme organı seçiyor. Münasebetiyle bu cumhurbaşkanıyla evvelki cumhurbaşkanının isminin benzerliği dışında hiçbir fark yok.
SEÇİMLERİ YENİLEME KARARI ALINIRSA SAYIN CUMHURBAŞKANI’MIZ 2028’DE DE ADAY OLMA HAKKINI ELDE EDECEKTİR: Artık fikir değiştirmelerinde benim gördüğüm şey şu, bir kez anketlerde, halktan aldıkları geri dönüşlerde, pek çok şeyde, hazirandan bu yana AK Parti ve Cumhurbaşkanı’mızın oylarındaki daima artış. Onların trendlerinde değerli sabit duruş, sonra da aşağı dönüş. Bunu görüyorlar. Bunu görünce de bir farklı düşünüyorlar. Şu anda AK Parti’yi bulan anketlere baktığınızda 40’lar civarında buluyor. MHP’ye de baktığınızda önemli lakin hepimiz şunu biliyoruz ki Cumhurbaşkanı’mızın oyu AK Parti artı MHP, Büyük Birlik Partisi yani Cumhur İttifakı’nın partiler olarak aldığı oyun da artı üstünde bir oy. Geçen seçimde bunu gösterdi. Daha evvelki seçimlerde, artık de gösteriyor. O yüzden baktılar ki pabuç değerli. Tayyip Bey’le meydanda yarışırlarsa bir defa daha yenilecekler. O yüzden bu tartışmayı açarak ‘Acaba Tayyip Erdoğan’sız bir cumhurbaşkanlığı yarışını zorlayabilir miyiz? Yeni bir 367 ucubesini Türkiye’de yaşatabilir miyiz?’ Çok net seçim kaybetme kaygısını, bu altılı masada yalnızca Kılıçdaroğlu’nu değil başka bütün önderleri önemli biçimde sardığını gösteriyor. Parlamento 2028’de seçimleri yenileme kararını alırsa Sayın Cumhurbaşkanı’mız 2028’de de aday olma hakkını elde edecektir.
FESİH DEĞİLDİR BU YENİLEMEDİR: Cumhurbaşkanımızın yahut Meclis’in seçim kararı alması, seçimin yenilenmesidir. Bir ay işte yaklaşık öne çekiliyor. Bu fesih değildir, yenilemedir zira anayasa çok açık. Diyor ki ‘Seçimin yenilenmesine karar verilmesi halinde hem cumhurbaşkanının hem de TBMM üyelerinin misyonu yenisi seçilene kadar, vazifeye başlayıncaya kadar devam eder. Fesih olduğu vakit, fesih ilan ettiğin an Meclis kapanır. Üyelerin misyonu sona erer. Cumhurbaşkanının da vazifesi sona erer. İki kavramı birbirine bilerek karıştırıyorlar. Cumhurbaşkanı’nın bu yetkiyi istiskal etmek, ‘Meclis’i feshediyor. Bak işte tek adam’ falan propagandasına payanda ve altlık oluşturmak için bunu yapıyorlar. Yenileme kararı fesih değildir. Fesih ne vakit olmuştur Türkiye’de? Fesih darbede olmuştur. Fesih darbecilerin kullandığı bir kavramdır. Esasında Altılı Masa’nın altında olanlarla, kenarında oturanları en çok rahatsız eden şey bu seçim kanununda yapılan değişikliklerdir. Seçim kanununda yapılan değişiklik, ulusal iradeye kıymet veren bir değişikliktir. Bizim yaptığımız düzenleme temelinde hak edene milletvekili seçilme ve seçme imkanı getiriyor. Ve halkın iradesini, oy atmadığı bir partinin haksız yere milletvekili çıkarmasını engelliyor. Benim oyum AK Parti ise benim oyum öbür bir partiye seçim kanununda sayamaz. Rastgele bir sistemde sayamaz. Bu değerli bir şey. Demokratikleşme, hukuk devleti, ulusal iradeye değer verme bakımından da son derece değerli.
ZÜHTÜ ARSLAN’IN AYM BAŞKANLIĞI’NA ÜÇÜNCÜ DEFA SEÇİLMESİ: (AYM’deki başkanlık sonucu muhalefette büyük bir sevinçle karşılandı. Başkanlık seçimine dair sizin yorumlarınız nedir? Bu tartışmalar neden ve nasıl ortaya çıkıyor? Siz Anayasa Mahkemesi’nde rastgele bir adayı işaret ettiniz mi? sorusu üzerine)CHP Genel Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, “YSK üyelerini cumhurbaşkanı atıyor. Ben güvenmiyorum” dedi ancak YSK üyelerini cumhurbaşkanının atadığı atamadığını direkt Yargıtay Genel Şurası ve Danıştay Genel Konseyi tarafından salt çoğunlukla seçildiğini ya bilmiyor, bilmemesi mümkün bile isteye oraya seçilecek üyeleri itibarsızlaştırmak için ne yapıyor, bu türlü bir kıymetlendirme yapıyor. Anayasa Mahkemesi üyelerin seçim yordamı aşikâr. Misyona gelişleri aşikâr. Başkanlık seçiminin nasıl yapılacağı da Anayasa Mahkemesi’nin kuruluş ve vazifeleri hakkındaki kanunda çok açık bir halde söz ediliyor. Üyeler adaylık müracaatı yapmıyorlar. Onlar toplanıyor. Bir ortaya lakin kimin aday olduğunu kendileri biliyor. Zira adaylık düşünenler kendi görüşlerini anlatıyorlar, takviye istiyorlar. Sonra da toplanıyor genel heyet. Kendilerine zarflar veriliyor. On beş üyenin on beşinde ismi var. Yani yalnızca adaylık düşünen değil, herkesin ismi var. Üyeler alıyor. Bunlardan dilediğine oy veriyor. Buradaki seçim de bu türlü bir seçimdir. Anayasa Mahkemesi üyelerinin kendi hür iradeleriyle yaptığı bir seçimdir ve bu seçim de kapalı oyla yapılmıştır. Üyeler Sayın Arslan’ı yine lider seçmiştir. Olay bundan ibarettir. Fakat bunun ötesinde kalkıp bu işi güya Sayın Cumhurbaşkanımızın işaret ettiği aday kaybetti de öbürleri kazandı, biz kazandık havasına giriyorlar. Boşuna o havaya giriyorlar. Yani Anayasa Mahkemesi milletin mahkemesidir. Millet ismine yetki kullanıyor. Anayasa ve kanunlara uygun vazifesini yapıyor. Çok sevindiler. Sevinmeye devam etsinler. Zühtü Beyefendi bizim arkadaşımız. Birlikte biz çok çalıştık. AK Parti’nin kapatma davası sırasında, o periyotta kapatma davasının savunmasını hazırlarken teorik kısımda Zühtü Bey’in de çok büyük emeği vardır. Biz bir arada çalıştık. Kendisi düzgün bir hukukçudur. Kendi hanesine yazan kaybeder. Zühtü Beyefendi kimsenin hanesine yazılmaz. Yazılmasını da sevmez. Hukuku, hukukun gerekleri neyse ona nazaran yapar. O yüzden buradan bir mana çıkarmak yanlış olur. Anayasa Mahkemesi’nin kararlarına bakmak lazım.
YSK SEÇİM YAPMIYOR, SEÇİMİ ORGANİZE EDİYOR: Türkiye’de en muteber yapılan işlerin başında tereddütsüz seçim geliyor. Yani yalnızca bugün değil, dün de YSK çok inançlı bir biçimde Türkiye’nin seçimlerini organize etti ve yönetti. Hala da birebir halde yönetiyor. Anayasa, seçimlerin dürüstlük içinde yapılması ve başından sonuna kadar usulsüzlük, şikayet ve itirazları kesin karara bağlama vazifesini YSK’ye veriyor. Lakin kamuoyunda güya şöyle bir şey var, ‘YSK güya seçimi o yapıyor.’ YSK seçim yapmıyor. Seçimi organize ediyor ve seçim sürecinde itirazları, şikayetleri, usulsüzlüklere dair bir şey varsa bunu kesin olarak karara bağlıyor. Pekala seçimi ne yapıyor? Organize ediyor. Seçimi temel kim yapıyor? Partiler yapıyor. Zira Seçim Kanunu’na nazaran çok açık, her sandıkta o ilçede teşkilatı olan, son seçimde seçime giren ve milletvekili çıkaran partilerden temsilci gerekiyor, 5 tane. 5 başka partiden temsilci, artı iki de kamu vazifelisi var.
KILIÇDAROĞLU KUŞATMASINI YAPTI: (Millet İttifakı’nın adayı:)Adım adım kendi adaylığını kabul dışında bir seçenek masadakilere bırakmayacak bir noktaya getirdi. Şu anda artık masadan Kılıçdaroğlu dışında bir seçenek ortaya koyulacağını düşünmüyorum. Kılıçdaroğlu kuşatmasını yaptı. Kılıçdaroğlu çok usta bir siyasetçi. Yani parti içinde rekabette de öbür şeyde de… Orada (sandıkta) ustalığı yok ancak bu türlü hizip, küme, partisi içerisinde kendi tertibini kurmada nitekim çok başarılı. Bunun hakkını teslim etmeli. Artık masanın işvereni kim? Herkes, ‘patron benim’ diyor. Lakin işveren Kılıçdaroğlu. Hiç lamı cimi yok. Ne Meral Hanım işveren ne de başkaları işveren. Onlar patronmuş üzere yapıyor. Ya göz görüyor, su akıyor. Burada işveren tartışmasız Kılıçdaroğlu’dur. Artık neden başkaları Kılıçdaroğlu’nun adaylığına artık istek gösterme noktasına geldi? Zira artık seçimi Kılıçdaroğlu da olsa diğer isimler de olsa alamayacağına inanıyorlar. Alamayacakları için Kılıçdaroğlu’nun adaylığına güya karşıymış üzere durup, gönülden ‘evet’ diyecekler. Birincisi, seçimden sonra da, ‘biz senin alamayacağını bildik. O kadar karşı durduk. Sen aday oldun, bize kaybettirdin.’ İkincisi de şu anda listeler üzerinde mutabakat oluşmadan o masadan aday açıklaması çıkmaz. Zira buçuk partiler, hatta buçuk bile olmayan partiler var. Şayet artık aday konusunda açıklama olursa listede kaç vekil lazım? Kazanacak yerde kaç lazım? Kuşkulu yerde kaç lazım? YETERLİ Parti’nin listesinden mi girecek? CHP’nin mi listesinden girecek? Bunun mutabakatı yapılmadan o masadan aday açıklaması çıkmaz. Şu anda bunun mutabakatı yapılmış mı? Yok. Herkes gönlünden geçeni söylüyor. Herkes küme kuracak kadar milletvekili istiyor. O baktığınızda dört tane küçük parti var. 80 vekil yapar küme olursa. O vakit nereye koyacaksın bu seksen vekili? 10’ar olursa 40 vekil yapar. Artık hangi vilayetlerden konacak? CHP’nin listesine mi, GÜZEL Parti’nin listesine mi girecekler? Burada uzlaşma olmadan herkes Kemal Bey’in adaylığını kabul etse dahi aday açıklamasına istek göstermezler. Şu anda pazarlığa oturmaktan çekiniyor, şimdiye kadar ertelediler. Lakin artık erteleme imkanları kalmadı. Bu pazarlığı eninde sonunda yapacaklar. Yani bugün yapmazlarsa yarın zira 10 Mart’ta Sayın Cumhurbaşkanımız seçimin yenilenme kararını alacak.
3’ÜNDE ADAY AÇIKLAMASI YAPABİLECEKLERİNİ DÜŞÜNMÜYORUM: (Son günü ne vakit belirli mi? sorusu üzerine) Nisanın başı muhtemelen. Adayların verilmesi herkes işte şu tarihte Cumhurbaşkanımız karar alırsa evvelki takvimleri mukayese ederek, bir takvim oluşturuluyor. Bu takvime nazaran de nisanın başı üzere gözüküyor. Münasebetiyle nisanın başına kadar olan müddette bu tartışmalar sürer. Şayet bunlar listeler konusunda anlaşırlarsa yani aday kimi koyacağı değil de, yani A partisine şu kadar, B partisine bu kadar, falan vilayette CHP listesinde ya da UYGUN Parti listesinde mutabakat oluncaya kadar aday açıklaması yapamazlar. Zira yaptıkları takdirde de bu mutabakatı sağlayamazlar. Herkesin kendi tabanına da bir iletisi var. O yüzden ben ayın 13’ünde aday açıklaması yapabileceklerini düşünmüyorum. Ya da Sayın Kılıçdaroğlu, ‘hepinizi ben CHP listelerine alıyorum’ derse, açıklarlar. Yani bunlar sürpriz yapacaklar ancak ne vakit yapacaklar aşikâr değil. Zira uzlaşma yok. Bunlar güya uyumlu üzere gözüküyorlar ortalarında zerrece ahenk yok. Herkes hani masada bu türlü oturuyor ancak masanın altından herkes birbirini tepikliyor. Yani bir sürü tartışma var. Bu tartışmaların hepsi ihtilafı, uyuşmazlığı, sorunu gösteriyor. Bu yüzden de bu sıkıntılar aşılmadan orada bir şey çıkmaz. Bir aday üzerinde mutabakat çıkmaz diye düşünüyorum ve çıkmayacaktır da. Bizim için rakip Kemal Beyefendi olmuş, öbürü olmuş, beriki olmuş fark etmez. Zira Sayın Cumhurbaşkanımızın liderlik vasıflarıyla masanın altında olanla ve etrafında olanların vasıfları mukayese edilemez. Halkla kurduğu gönül alakasıyla, onların kurduğu gönül bağı kıyas bile götürmez. Bakın bir yandan Türkiye’yi yönetiyor, bir yandan partiyi yönetiyor, bir yandan memleketler arası alanda, her hafta Ankara’da, İstanbul’da ve diğer bir vilayette. Üç, dört tane ili geziyor. Artık Tayyip Bey’in bir yılda gezdiği toplam vilayetlerle Altılı Masa’nın etrafında olanların hepsinin gezdiğini şöyle yan yana koyun. Vatandaş çalışanla yatanı görüyor. Bunlar salıdan salıya kümelerde sohbet ediyorlar o kadar. Halkın ortasında olacaksın.
YÜRÜTME YETKİSİ VE VAZİFESİ BÖLÜNEMEZ: (Yürütme yetkisi) Kavramları gerçek koymak lazım. Cumhurbaşkanı Yardımcısı yürütme yetkisi anayasaya nazaran kullanamaz. Bunlar, ‘biz parlamenter sisteme nazaran varmış üzere anayasayı bir kenara koyacağız o denli yöneteceğiz’ diyorlar. Yönetemezler. Zira anayasayı bir kenara koyup bunları yaptıkları vakit bütün işleri anayasaya ters olur ve anayasayı fiilen askıya almış, ilga etmiş olurlar. Bu kabul edilemez bir şeydir. Yürütme yetkisi ve misyonu bölünemez, ortak kullanılamaz, vazgeçilemez, diğerine delege edilemez. Bunun aksi anayasayı ihlal olur ve pek çok bahis yargıya gittiği vakit iptal olur.
YENİ KONUŞMAYI DİNLEMEYE HAZIRLANSINLAR: (MHP ile bir ortak liste çıkarma durumu olabilir mi? sorusu üzerine) Geçen seçimde de MHP ile ittifak yaptık, ortak liste çıkarmadık. Şu anda da o denli bir muhtaçlık olduğunu düşünmüyorum. Şu anda anketlerde de MHP pek başarılı gözüküyor, AK Parti de o denli. Yani iki partinin de kendi listesiyle gireceğini düşünüyorum. Buna gereksinim da yok. Bunlar biraz MHP’yi zayıf düşürmek, MHP aleyhine propaganda üretmek için. Güya MHP vekil çıkaramayacak, az alacak, şöyle olacak, bu türlü olacak. Bu algının altını doldurmak yahut da bu türlü bir algı oluşturmak için bunu yapıyorlar. Onlar boşuna kendilerini yoruyorlar. MHP’nin mitinglerini takip etmelerinde yarar var. MHP’nin oylarında bir düşüş kelam konusu değil. MHP’nin rastgele bir listeden girmeye muhtaçlığı yok. Bu türlü bir külfeti yok. Yalnızca MHP’yi yıpratmak, MHP’ye yönelişi azaltmak. Güya sorun varmış üzere göstermek isteyen arka niyetli ve hesaplı yorumlar olduğunu düşünüyorum. Onlar 14 Mayıs sandığını beklesinler. 15 seçim daima birebir şeyi yaptılar. Her seferinde da balkon konuşmasını Sayın Cumhurbaşkanımız yaptı. Artık inşallah yeni konuşmayı dinlemeye hazırlansınlar. (HABER MERKEZİ)