Yeni Akit muharriri Abdurrahman Dilipak, “Yaşadığımız din, biraz atalarımızdan bozula bozula gelen, biraz bugünkü heva ve heveslerimiz, biraz da gelecek hayalleri ile uydurduğumuz bir din. Halbuki Allah’ın dini, biz daha birinci yaratılış vaktinde bizim için seçtiği din olarak İslam’dı.. O seçilen din, bizim aklımızla vicdanımızı barıştıracak, bunun sonucu insan beşerle, insan tabiatla ve insan fıtratla barışacaktı. Bu barış bizi Allah’la barışa götürecektir. Biz ise bugün güya İslam dünyası olarak büyük ölçüde Allah’la savaştayız” diye yazdı.
“Başımıza gelen belalar, büyük ölçüde Şeytanın hilelerinin ya da Şeytanın dostu olan düşmanlarımızın hilelerinin sertliğinden çok, kendi zaaflarımızdan, günahlarımızdan kaynaklanmaktadır” diyen Dilipak, şöyle devam etti: “Karanlığa küfretmeyi bırakalım, Allah isteği için kalkıp bir mum yakalım. Çünkü karanlık aydınlığın yokluğudur.
Şunu unutmayalım: İman ettim demekle yakamız bırakılmayacak. Hatta Müslümanlık diye yaptığımız birçok şey Allah’a ve O’nun dinine iftiradır.
Vay o namaz kılanların haline ki, onlar yetimin hakkını yerler. O yetimi horlar ve aşağılarlar, malına ziyan verir ve ona el koyarlar, onu iradesi dışında birilerine nikahlarlar. Vay onların haline. “
“Kim kime Hak ölçüleri dışında, isteğine muhalif bir şey dayatırsa, bu İlah’lık ve Rab’lik savı olur. Allah’a isyandır” diyen Dilipak, “Din büyüklerimizi, devlet büyüklerimizi, aile büyüklerimizi İlah ve Rab edinmeyeceğiz. Onlar bir şey dediklerinde, şayet, onlar üzerinde düşünmeden o şeyi kabul ya da reddetmek zorunda hissediyorsanız kendinizi, o işi isteyenler ve o talebe gönül isteği ile razı olanlar İlahlık ve Rablik taslamış, öteki de ona boyun eğmiş olur” görüşünü lisana getirdi.
İstanbul Kontratı ve Lanzarote Mukavelesi’ni eleştiren Dilipak, “İstanbul Mukavelesi yokken de güya halimiz çok mu güzel idi!. Güya o mukaveleyi sorunu çözmek için getirdiler, fakat sonuç ortada, gelen düzenleme giden periyodu aratıyor. Beladan kaçalım derken daha büyük bir bela ile imtihan ediliyoruz. Zira akletmiyoruz. Allah’ın ipini bıraktık, cahillerden ve zalimlerden olduk. Tövbe etmiyoruz, sabretmeyi, şükretmeyi bilmiyoruz, adil şahitler olmuyoruz. Heva ve heveslerimizin, menfaat ve isteklerimizin peşinde koşuyoruz.” fikrini lisana getirdi.
Dilipak, “Haksızlıklar karşısında susanlara gelince namaz kılmak, oruç tutmak, hacca gitmekle yakalarını Allah’ın elinden kurtaramazlar. Onlar dilsiz Şeytana dönüşür ve gazaba uğrayanlardan olurlar. Şeytan azapta gerek. Onların kıldıkları namaz da, tuttukları oruç da, gittikleri hac da kabul olmayacak. Tövbeleri de kabul olmayacak” diye yazdı.
Yazının tamamını okumak için