MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, parti genel merkezinde düzenlenen “MHP Siyaset ve Liderlik Okulu 17. Dönem Sertifika Töreni”nde konuşuyor.
Bahçeli’nin açıklamalarının satırbaşları şöyle:
“Siyaset yalnızca teorik kalıp ve şablon kavramlarla açıklanamaz. Siyaset yalnızca donmuş ve katılaşmış kaidelerle anlaşılamaz. Siyaset, dinamik bir süreçtir. Hayat mı siyaseti değiştirir yoksa siyaset mi hayatı değişime uğratır? Siyaset, hayatın olağan ve olağanüstü akışı sırasında yığınak yığınak biriken karmaşık sorunların insanları sürüklediği karmaşık sorunlardan kurtarma fiilidir. Ne siyasetsiz bir hayat ne de hayatsız bir siyaset mümkündür. Hayat bedense, siyaset bu bedende dolaşan kandır. Meselenin can alıcı noktası ve siyasetin devreye girdiği aşama da buradadır. Siyaset ve hayatı birbirinden ayırmak mümkün değildir.
SİYASETİN KAYNAĞI HAYAT VE İNSANDIR: Siyaset bir tek uyanık mütefekkirleri çeken bir alan olarak görülemeyecektir. İlkel bir insanın dahi adını koyamadığı bir siyaseti veya siyaset dürtüsü vardır ve bilinmektedir. Siyasetin kaynağı hayat ve insandır.
HAMDOLSUN İNSANIMIZ BOZUK DEĞİLDİR: Ahlakı ve maneviyatı olmayan hiçbir şey sürdürülebilir değildir. Siyasetin de bir ahlakı, aklı muhakkak surette vardır ve olmalıdır. Bu durum bir tuzaktır, derin bir uçurumdur, dibinde ne olduğu bilinmeyen karanlık bir kuyudur. Bu tip siyasi anlayışlar yozlaşmakla kalmamışlar, yanlışa gömülmüşlerdir. İnsan bozuldu mu bunun çaresi yoktur, hamdolsun hiçbir insanımız bozuk değildir. Bir Türk dünyaya bedeldir.
Duruşu yanlış olanın siyaseti doğru olamaz. Mantık süzgecinden geçmemiş, samimiyet sınavını verememiş, vatanseverlik barajından geçememiş bir siyaset biçimi gerçek bir siyaset değildir, insanımıza hiçbir hayrı olmayacaktır. Dikkat edilmesi, uyanık olunması gereken mühim tehlike de budur. Basiret hayatı ve siyaseti doğru okumaktır.
Basiret ile bekanın sınır hatları pek çok yerde birbiriyle çakışmaktadır. Basiretsiz siyasetçinin zillette gelecek hayali kurması akıl tutulması ve ahlaki tükeniştir. Siyasi devşirmelerin kafa ve vicdan hürriyetleri de maalesef askıya alınmıştır. İnsanda hürriyet olmazsa, şahsiyet tenavül etmeyecektir. Şahsiyet yoksa şuur da yoktur. Şuursuz bir siyaset çamurluktur, çirkinliktir. Kendi kendini yiyip bitiren neyse odur ve aynısıdır. İnanç sahibi insanlar geride bıraktıkları eserlerle hatırlanıp hürmetle yad edilirler. Müptezellerin ve ihanetle ağız birliği yapanların milletimizin geleceğinde söz ve yetki sahibi olması düşünülemez. İnandığı gibi yaşamayanlar bir süre sonra yaşadıkları gibi inanmaya başlayacaktır. Bu durum ağır bir sakatlıktır. Gücünü küresel mihraklar aldığını zanneden böylesi bir sömürüye istekli olan siyasetçiler zilletin dibini boylamıştır. Bunlar kamyon farını görüp olduğu yere çakılan tavşan gibidir.
HAİNDEN SİYASETÇİ OLMAZ: Siyaset özelde insana, genelde millete hizmetin vasıtasıdır. Mukaddesatı çiğneyenden namuslu siyaset adamı olmaz. Hainden siyasetçi olmaz. Teröriste destek veren, terörün izinden giden, kurşun atanlarla can ciğer olan adaletin ve hukukun konusudur. Teröriste terörist diyemeyenler siyasetçi olmadığı gibi bu vatanın, bu milletin gerçek evlatları da olamazlar.
Terörist Demirtaş’a sahip çıkmanın insani görev olduğunu açıklayan CHP Genel Başkanı söylesin, bu açıklamayı yapmak insanlık mıdır? Bir teröriste adaletsizlik yapıldığını söylemesi nasıl tarif edilecektir?
Türkiye’de yalan, riya ve nifakı siyaset üslubu haline getirenlerin amacı hisarımızda gedik açmak, kaleyi içten teslim almaktır. Bazı siyasetçilerin beyni kendi kendini çoktan öğütmüş, vicdan ölümleri de gerçekleşmiştir” (HABER MERKEZİ)