ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi’nin olası ziyareti öncesi gözlerin çevrildiği Doğu Asya’daki Tayvan, Çin ile yaşadığı egemenlik ihtilafı ve bunun ABD ile ilişkilerinde yarattığı gerilimler nedeniyle son yıllarda uluslararası gündeme adı sıkça anılan bir aktör oldu.
Çin ana karası ile Tayvan arasındaki bölünme, İkinci Dünya Savaşı’nın ardından Çin’de çıkan iç savaştan bu yana devam ediyor.
Çin Halk Cumhuriyeti’nin kendi topraklarının parçası olduğunu savunduğu Tayvan, 1949’dan bu yana fiili bağımsızlığa sahip.
Asya kaplanları olarak adlandırılıyor
23,2 milyonluk nüfuslu modern Tayvan, yüksek sanayileşme, kentleşme ve eğitim düzeyiyle dünyanın en gelişmiş bölgelerinden biri.
1960’lardan itibaren kaydettiği hızlı kalkınmayla “Asya kaplanları” olarak adlandırılan yükselen ekonomiler arasında anılan Ada, 841 milyarı aşan gayrisafi yurt içi hasılası (GSYH) ile “dünyanın en büyük 21. ekonomisi konumunda” bulunuyor.
17. yüzyılda Çin’in parçası haline geldi
1544’te Ada’ya ilk ayak basan Avrupalılar olan Portekizlerinin “Formoza” (güzel) adını verdikleri Tayvan, Pasifik Okyanusu’nun batı kıyısında, okyanusun dar geçitlere ve boğazlara bağlandığı en önemli “daralma noktalarından” biri olan Tayvan Boğazı’nın stratejik konumu dolayısıyla yüzyıllar boyunca deniz ticaretine hakim olmak isteyen güçlerin mücadele alanı oldu.
17. yüzyılda Hollanda ve İspanya, Ada’da ticaret üsleri ve koloniler kurarken, Çing Hanedanlığı’nın 1683’te Ada’yı ilhak etmesiyle Çin İmparatorluğu’nun parçası haline geldi.
Birinci Çin-Japon Savaşı’ndan sonra Japon egemenliğine girdi
Tayvan’a bu dönemde, büyük bölümünü ana karadaki Fucien eyaletinden gelen Han Çinlileri yoğun olarak yerleşmeye başladı.
İmparatorluk yönetiminde Ada, kültürel olarak Çinlileşirken, diğer etnik gruplar da varlıklarını sürdürdü.
Çin İmparatorluğu’nun 1894-1895 dönemindeki Birinci Çin-Japon Savaşı’nda mağlup olmasının ardından Ada, Japon egemenliğine girdi.
Japon sömürge yönetimi, İkinci Dünya Savaşı’nın sonuna kadar devam etti.
İkinci Dünya Savaş’ıyla tekrar Çin kontrolüne girdi
İkinci Dünya Savaşı’nın sona ermesiyle Japon işgali son bulurken, Ada, o sırada Çin’de iktidarda olan Milliyetçi Partinin (Koumintang/KMT) kontrolüne geçti.
O yıllarda, ana karada Çin Komünist Partisi (ÇKP) ile Koumintang arasında iç savaş patlak verdi.
Savaş, 1949’da Komünistlerin kesin zaferiyle sonuçlandı.
Mao Zıdong önderliğindeki ÇKP, 1 Ekim’de Pekin’de Çin Halk Cumhuriyeti’nin (ÇHC) kuruluşunu ilan etti.
Partizanlar 1949’da Taipei’yi geçici başkent ilan etti
Yenik düşen KMT mensupları ise Komünistlerin deniz gücünün zayıf olmasından yararlanarak Tayvan Adası’na çekildi.
Çan Kay-şek önderliğindeki partizanlar, 1912’de kurulan Çin Cumhuriyeti’nin (ÇC) egemenliğinin Ada’da devam ettiğini ileri sürerek Aralık 1949’da Taipei’yi “geçici başkent” ilan etti.
Koumintang’ın kurduğu hükümet ve idare yapısı, 1949’dan sonraki on yıllarda Tayvan’daki yönetimin temelini oluşturdu.
1980’lere kadar süren tek parti yönetimi, bu yıllarda yapılan reformlarla çok partili parlamenter rejime dönüştü.
Yarı başkanlık sistemiyle yönetilen bir cumhuriyet olan Tayvan’da, başkan ve yardımcısı her 4 yılda yapılan seçimlerle belirleniyor.
Dünyanın en büyük 21. ekonomisine sahip
Güney Çin Denizi ile Doğu Çin Denizi ve Filipin Denizi arasındaki kritik geçiş noktasında bulunan Ada, dünya ticaretinin yaklaşık üçte birinin güzergahı olan bölgenin merkezinde yer alıyor.
Yüzölçümü 36 bin 137 kilometre olan Tayvan, yüzde 99’u kapsayan ana ada ile çevresindeki 168 adacıktan oluşuyor.
Nüfusu 23 milyonu aşan modern Tayvan, yüksek sanayileşme, kentleşme ve eğitim düzeyiyle dünyanın en gelişmiş bölgelerinden biri. IMF’nin 2022 tahminlerine göre, Ada, 841 milyarı aşan gayrisafi yurt içi hasılası (GSYH) ile “dünyanın en büyük 21. ekonomisi”, kişi başına düşen yıllık gelir de 36 bin dolar civarında.
Tayvan, 1960’lardan itibaren kaydettiği hızlı kalkınmayla Singapur, Hong Kong ve Güney Kore ile “Asya kaplanları” olarak adlandırılan, yükselen Asya ekonomileri arasında yer aldı.
Ada, yurttaş hakları, sağlık ve insani gelişme endekslerinde de üst sıralarda yer alıyor.
Ticari ilişkilerinin en yoğun olduğu ülke Çin
Doğal kaynaklar açısından kısıtlı bir coğrafyaya sahip Tayvan’ın ekonomisi büyük ölçüde sanayi üretimi ve ihracata dayalı bir ekonomiye sahip. Tayvan Maliye Bakanlığının 2021 yılına ait verilerine göre, Tayvan’ın toplam gelirinin yaklaşık yüzde 70’i ihracattan sağlanıyor.
Başlıca ihracat ürünleri olarak yüzde 38,5’lik payıyla elektronik parçaları, yüzde 34,8 ile mikroçip, yüzde 13 ile iletişim cihazları ve yüzde 8 ile metaller göze çarpıyor.
Tayvan, ihracatının yüzde 42’sini Çin’e ve Hong Kong’a yapıyor. Diğer başlıca ihracat güzergahlarıysa yüzde 15,7 ile Güney Doğu Asya Uluslar Birliği (ASEAN) ülkeleri, yüzde 14,7 ile ABD ve yüzde 9 ile Avrupa ülkeleri.
Aynı verilere göre, ithalatında da Çin ve Hong Kong yüzde 22,1, Japonya yüzde 14,7, ASEAN ve Avrupa ülkeleri yüzde 12,4 ve ABD yüzde 10,3 paya sahip.
Çip üretiminde dünyanın bir numarası
Tayvan’ı son dönemde dünya kamuoyunun gündemine taşıyan bir başka kritik konuysa, ABD ve Çin arasındaki teknolojik rekabetin tetiklediği, tedarik zincirlerindeki sıkıntılarla derinleşen “mikroçip krizi” oldu.
Bilgisayarlardan akıllı telefonlara, uçaklardan elektrikli araçlara kadar birçok aygıt ve teknoloji temelini oluşturan mikroçiplerin 3’te 2’sinden fazlasını üreten Tayvan, dünya ekonomisi açısından hayati bir işlevi üstleniyor.
Tayvan şirketi TSMC (Tayvan Yarı İletken İmalat Şirketi), “dünyanın en büyük üreticisi” olarak sektörün lokomotifi konumunda.
Tayvan’ın çip üretimindeki merkezi rolü, bu alanda daha rekabetçi olmak isteyen ABD ve Çin’i, son yıllarda çip üretimindeki paylarını artırmaya yöneltti. ABD Temsilciler Meclisinde 28 Temmuz’da, mikroçip sektörüne 280 milyar dolarlık teşvik verilmesini öngören yasa tasarısı onaylanmıştı.
Çin de benzer şekilde ulusal stratejik planları çerçevesinde payını artırmak için politikalar geliştiriyor. Pekin, sanayisinin Tayvan mikroçiplerine bağımlılığı azaltmak üzere yerli üreticilere büyük çaplı sübvansiyonlar sağlıyor.
Tayvan’ın mikroçip endüstrisi, Pekin’in olası fikri mülkiyet ihlallerinden korunmak için daha sıkı yasal düzenlemeler getirmeyi öngörüyor.
Diplomatik tanınma ve BM’de temsil süreci
İç savaşın ardından Tayvan’da çekilerek yönetim kuran Milliyetçi Parti, İkinci Dünya Savaşı’nın ardından kurulan Birleşmiş Milletlerde “Çin Cumhuriyeti” adıyla tüm Çin’i Birleşmiş Milletlerde (BM) temsil etmeye başladı. Öyle ki Çin, savaşın galibi sayıldığından bu hükümetin temsilcileri Güvenlik Konseyinde yer aldı.
1971’e kadar geçen sürede BM’de hangi hükümetin Çin’i temsil etmesi gerektiği tartışmalı olmayı sürdürdü. Çin Cumhuriyeti, Kuzey Atlantik Paktı (NATO) ülkelerinin büyük bölümü tarafından Çin’in meşru temsilcisi olarak kabul edilmeyi sürdürürdü.
Varşova Paktı ülkeleri, bağlantısız ülkeler ve İngiltere, Hollanda gibi bazı Batılı ülkeler Çin ana karasını kontrol eden Halk Cumhuriyeti’ni Çin’in meşru temsilcisi olarak tanımayı seçti.
“İki Çin” olarak adlandırılan bu dönem, sonraki yıllarda çok sayıda ülkenin diplomatik ilişki tercihini Çin Cumhuriyeti’nden Çin Halk Cumhuriyeti’ne çevirmesi ve 1971’de BM Genel Kurulunda yapılan oylamada, Pekin hükümetinin Çin’in tek meşru temsilcisi kabul edilmesiyle sona erdi.
ÇHC ve onu muhatap kabul eden ülkeler, “tek Çin” politikasını benimserken, Tayvan’ın ve Çin Cumhuriyeti’nin BM ve diğer uluslararası örgütlerdeki konumu belirsiz hale geldi.
Çin Halk Cumhuriyeti, boğaz ve çevresindeki askeri varlığının yanı sıra Tayvan’ın dünya ülkeleriyle müstakil diplomatik ilişkiler kurmasına, BM’de ve diğer uluslararası kuruluşlarda temsil edilmesine karşı çıkıyor.
ÇHC, kendisini tanıyan ülkelerin Tayvan ile diplomatik ilişkilerini kesmesini şart koşuyor.
Tayvan ile resmi ilişkilerini 2021’de kestiğini duyuran Orta Amerika ülkesi Nikaragua, diplomatik tanıma ilişkisini Pekin’e çeviren son ülke olmuştu. Nikaragua’nın ilişkileri kesmesi sonucu Tayvan’ı diplomatik olarak tanımayı sürdüren BM üyesi ülke sayısı 13’e düşmüştü.
Orta Amerika ülkeleri Guatemala, Honduras ve Belize, Güney Amerika ülkesi Paraguay, Karayip ülkeleri Haiti, Saint Vincent ve Grenadinler, Saint Kitts ve Nevis, Saint Lucia, Pasifik ülkeleri Tuvalu, Nauru, Palau ve Marshall Adaları ile Afrika ülkesi Esvatini, halen Tayvan’ı Çin’in temsilcisi olarak tanıyor.
Çin, Tayvan’ı eyaleti olarak gördüğü için onun kendi adıyla uluslararası kuruluşlarda yer almasını engelliyor. Tayvan, Asya Pasifik Ekonomik İşbirliği Zirvesi (APEC), Asya Kalkınma Bankası (ADB), Dünya Ticaret Örgütü (WTO), Uluslararası Olimpiyat Komitesi (IOC) gibi uluslararası kurum ve kuruluşlarda “Çin Taipeisi” adıyla yer alıyor.
Birçok lehçe kullanılıyor
Mandarin Çincesinin resmi dil olduğu Ada’da birçok lehçe de kullanılıyor.
Çin alfabesi kullanılıyor
Tayvan’da yazı dilinde, ana karada kullanılan basitleştirilmiş alfabe yerine geleneksel Çin alfabesi kullanılmaya devam ediyor.
Nüfusun yüzde 95’i Han Çinlileri’nden oluşuyor
AA’nın haberine göre; resmi verilere göre, Tayvan nüfusunun yüzde 95’ini ana karadan göçen Han Çinlileri oluşturuyor. Bunların yüzde 85’i 17. ve 18. yüzyıllarda göçen Hoklo ve Hakka etnik gruplarına mensupların soyundan geliyor. Yüzde 10’luk bir kesim ise iç savaşın ardından göçenlerin ailelerine mensup.