Yeniden Refah Partisi Dış Bağlantılardan Sorumlu Genel Lider Yardımcısı Doğan Bekin, “Türkiye’nin mülkiyeti altında olan ve şu anda fiilen Yunanistan’ın işgalinde olan ada ve kayalıklarla ilgili milletlerarası platformlarda her türlü hukuksal ve diplomatik teşebbüslerin yapılması büyük zaruret arz etmektedir” dedi.
Yeniden Refah Partisi Genel Lider Yardımcısı Doğan Bekin, Yunanistan ile artan tansiyona ait yazılı açıklama yaptı. Yunanistan’ın memleketler arası hukuku çiğneyerek Adalar Denizi’ni (Ege) kendi lehine dönüştürme gayretlerini kabul edilemez bulduklarını belirten Bekin, “Yunanistan’ın memleketler arası hukuku hiçe sayan ve çiğneyen tavrı karşısında öncelikli olarak mutabakatlardan doğan yasal haklarımızın korunması ve teminat altına alınabilmesi için mutlak suretle sonuna kadar tüzel kanalların faal biçimde işletilebilmesi için gerekli teşebbüslerin yapılması ve haklılığımızın tüm dünyaya duyurulması gerekmektedir” tabirlerini kullandı.
“İşgal altındaki 18 ada kritik önemde”
Yunanistan’ın karasularını 6 mil üzerine çıkarma teşebbüslerini kabul edilemez pahalandıran ve Türk hükümetinin Lozan Barış Antlaşması’nın ortaya koyduğu 3 mil için yasal haklarını ortaya koyması gerektiğine dikkat çeken Bekin, şunları kaydetti:
“Türkiye’yi Kıbrıs, Ege ve Doğu Akdeniz’de memleketler arası boyutta sıkıştırmaya yönelik ABD ve AB payandalı Yunan siyasetlerinin son devirlerde düzgünce ağırlaşmış olduğunu görmekteyiz. Yunanistan’ın 2004 yılından itibaren Türkiye’yi dar bir alana sıkıştırmak hedefiyle Adalar Denizi’nde uyguladığı fiili işgal siyaseti sonucu ne yazık ki Türkiye’ye ilişkin olan 18 ada ve 2 kayalığa el koymuş durumdadır. İşgal edilen her bir adanın, münhasır ekonomik bölge (MEB) ve kıta sahanlığına sahip olduğunu dikkate alınacak olursa bu adaların Türkiye açısından ne derece ehemmiyet arz ettiğini görmek mümkün olabilir. Prof. Dr. Necmettin Erbakan başbakanlığındaki 54’üncü Hükümet misyon başındayken, Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in siyasi teamülü hiçe sayarak, ‘dönüşümlü başbakanlık’ gereği hükümet kurma misyonunu Tansu Çiller yerine Mesut Yılmaz’a vermesi ve ardından CHP dayanağıyla kurulan ANASOL-D azınlık hükümetinin, Temmuz 1997’de Madrid’de yapılan NATO tepesi sırasında Yunanistan’la ‘Madrid Deklarasyonu’ ismi altında 6 unsurluk mutabakat zaptını imzalaması vakit içerisinde hiçbir somut sonuç ihzar etmediği üzere Yunanistan bilhassa AK Parti iktidarı periyodu sırasında 2004 yılından itibaren Adalar Denizi’nde 18 ada ve 2 kayalığı işgal etmiş oldu. Halbuki ki Yunanistan, Madrid Deklarasyonu mucibince Ege Denizi’nde tek taraflı olarak karasularını 12 mile çıkarmayacağını taahhüt etmiş; buna karşılık Türkiye Cumhuriyeti de Haziran 1995’te Refah Partisi Genel Lideri Erbakan Hoca’mızın öncülüğünde TBMM’de kümesi bulunan siyasi partilerin ortak deklarasyonu olan Yunanistan’ın karasularını 6 mil üzerine çıkarmasının savaş nedeni (Casus Belli) olacağına dair kuvvet kullanma ortak bildirisini yeterli niyet göstergesi olarak dikkate almayacağını tabir etmiştir. Bu çerçevede yapılan 60 istikşafi görüşmelerde şimdiye kadar hiçbir sonuç alınmadığı üzere Yunanistan ‘Madrid Deklarasyonu’ ile karasularını 12 mile kadar çıkarmayacağını taahhüt etmiş olmasına karşın her fırsatta karasularını 6 mil üzerine çıkarma dileğini dillendirmeye çalışmıştır. Keza, kelam konusu Madrid Deklarasyonu’na karşın mülkiyeti Türkiye’ye ilişkin olan 18 adayı fiilen işgal etmiş ve silahlandırmıştır. Yunanistan, AB’nin dayanağıyla Türkiye’nin aleyhine bu adımları atarken, Adalar Denizi’nde Türkiye’nin aleyhine olan MEB ve kıta sahanlığını da bu çerçevede tekrar şekillendirmeye çalışmaktadır. 2000’li yıllarda Sevilla Üniversitesi’nde hazırlanan Sevilla haritası ile Türkiye ve Yunanistan’ın Ege Denizi ve Doğu Akdeniz’deki MEB haritası ile Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de, Antalya Körfezi’ne hapsedilmesi ve Ege Denizi’nin büyük ölçekte Yunanistan’ın denetimi altında olması için uğraş harcanmaktadır.” (DHA)