Konya’nın Sarayönü ilçesinde altyapı çalışmaları sırasında ortaya çıkan erken Bizans periyoduna ilişkin yer altı kentinin turizme kazandırılması için çalışma yürütülüyor.
Konya Müzeler Müdürlüğünce 5 aydır yürütülen hafriyat ve paklık çalışmalarıyla bir kısmı ortaya çıkarılan yer altı kenti, farklı uzunluklarda ve genişlikte tünellerle birbirine bağlanan 20 metrekarelik odalardan oluşuyor.
İlk belirlemelere nazaran 5 bin metrekare alana yayıldığı tespit edilen yer altı kentinin sonlarının, bölgede yürütülen yüzey araştırmalarına nazaran çalışmalar ilerledikçe daha da genişleyebileceği öngörülüyor.
Odayı andıran ömür alanlarında, su kuyuları, ocaklar, bacalar, aydınlatma için kandil yerleri, kilerler, havalandırma delikleri bulunan yerin geçmişi, elde edilen birinci malzemelere nazaran 8. yüzyıla tarihlendiriliyor.
SEKİZ ÖMÜR ALANI
Konya Müzeler Müdürlüğü Arkeoloğu ve Hafriyat Lideri Hasan Uğuz, AA muhabirine, altyapı çalışmaları sırasında bulunan alanda yer yer oluşan göçüklerin temizlenmesiyle şu ana kadar 8 ömür alanı ortaya çıkardıklarını söyledi.
Uğuz, bulgulara nazaran Hristiyan mahallî halkın, 150 yıl süren akınlardan korunmak için 8. yüzyılda yer altı kentini kullandığını tespit ettiklerini lisana getirdi.
Kazı, paklık ve haritalandırma çalışmalarını eş vakitli sürdürdüklerini aktaran Uğuz, “Harita mühendisleri yer üstüyle yer altını çakıştırarak çalışmalarını sürdürüyor. Çıkardığımız haritalarla şimdilik 5 bin metrekarelik bir alana yayıldığını söyleyebiliriz. Yer altında yerler var ve yerleri birbirine bağlayan galeriler var. Galeriler epeyce küçük. Bu da bize insanların çok âlâ beslenemediğini ve küçük yapıda olduklarını gösteriyor.” diye konuştu.
Keşfedilen yerin Konya ve etrafında benzerinin bulunmadığına, en büyük yer altı kentlerinden birini keşfetmiş olabileceklerine dikkati çeken Uğuz, şu değerlendirmede bulundu:
“Orta Anadolu’nun en büyük yer altı kentlerinden birini bulmuş olabiliriz. Bölge halkının rivayetleri ve farklı yerlerdeki çökmeler bize yer altı kentinin çok geniş bir alana da yayılabileceğini, çok uzun bir tünel sistemi olabileceğini gösteriyor. Yakaladığımız açıklıklar ve göçükler bu noktada olumlu sinyaller veriyor. Bölgede öbür yer altı kenti bilinmediği için tarihi ve turistik açıdan da kıymetli bir keşif.”
BİRBİRLERİYLE TEMASLI GALERİLER
Yer altı kentinin insan barındırma kapasitesinin ve kesin büyüklüğünün çalışmaların ilerlemesiyle netleşeceğini belirten Uğuz, şöyle devam etti:
“Göçük olan kimi yerlerden suyla bir arada gelen toprak akıntısı yerleri 30 ila 80 santimetre ortasında doldurmuş. Yerler temizlenip açığa çıktıktan sonra insan barındırma kapasitesi ve büyüklüğü netlik kazanacak. Bizi çok heyecanlandıran domestik evsel yerler, birbiriyle ilişkili galeriler var. Bizim için en değerlisi buranın keşfedilmesi ve çalışmanın başlatılmış olması. Yer altındaki bu gizem, insanların buralarda nasıl yaşadığı, o devirde bu yerlerin nasıl oluşturulduğu ilgi çekiyor. Kent turizmine önemli bir yarar sağlayacağını düşünüyoruz.”
Yer altı kentlerinin Anadolu’da 1. ve 2. yüzyılda ağırlaştığını hatırlatan Uğuz, birinci yerlerin daha erken periyotlarda yapıldığını, 8. yüzyılda genişletildiğini düşündüklerini, buluntular üzerinde tarihlendirme çalışmalarının devam ettiğini kaydetti.