Resesyona karşı ‘yeşil yatırım’

 

Son olarak IMF Direktörü Kristalina Georgieva geçen hafta Davos’ta küresel resesyon endişesini dillendirdi. Georgieva hem Ukrayna’daki savaş hem de Çin’deki yavaşlamaya bakarak bu gelişmelerin bir resesyona yol açabileceğini düşünüyor. IMF çok değil birkaç hafta önce zaten küresel ekonomiye dair tahminlerini aşağı çekmişti. Mesela daha önce yüzde 4.4 olan 2022 büyüme tahminini yüzde 3.6 olarak revize etmişti. Şimdi ise yavaşlamanın da bir adım ötesine giderek olası bir resesyondan söz ediyor.

Dolayısıyla önümüzdeki dönemde IMF’nin tahminlerini daha da aşağı çektiğini görürsek hiç şaşırmayalım.

Şimdi ne yapmalı?

Resesyon tam bir baş belasıdır. İlla sizin ülkenizde olması gerekmiyor. Bir başka ekonominin resesyona girmesi zincirleme etki yaratarak çok kısa sürede diğer ülkelerdeki makro ekonomik dengeleri de bozabiliyor. Mesela Amerikan ekonomisinin resesyona girmesi ile birlikte Türkiye’de ihracata yönelik faaliyet gösteren sektörler olumsuz etkilenebiliyorlar. Çünkü her ne kadar Türkiye’nin ABD’ye ihracatı sınırlı da olsa Avrupa gibi ana ihracat pazarları ABD’deki daralmadan payına düşeni alacaktır. ABD’de bir resesyon olduğu taktirde bunun Avrupa piyasalarına ve Türkiye’ye olan yansımalarını kısa bir süre içinde görmeye başlayabiliriz.

Yaklaşmakta olan resesyon dünyanın yaşayacağı ilk küresel çaptaki resesyon olmayacak. Hem dünyanın hem de Türkiye’nin yeterince resesyona deneyimi var. Bu deneyimler hangi adımların atılması gerektiğini bize söylüyor. Mesela 2008 krizi ve krize tepki olarak atılan adımlar yaklaşan resesyon riskine karşı yapılacaklar konusunda bizlere bazı ipuçları veriyor.

2009 krizinin ardından bazı ülkeler hem ekonomilerin canlanması hem de temiz enerjiye geçiş için yeşil yatırımları teşvik ettiler. ABD gibi bazı gelişmiş ülkeler ekonomik teşvikler kapsamına temiz enerjiye geçişi de dahil ettiler. Aynı şekilde Avrupa Birliği de enerji güvenliği ve düşük karbonlu üretimi teşvik kapmasına aldı.

İzleyen dönemde de birçok ülke destek programları ile yenilenebilir enerji ve enerji verimliliğine katkıda bulunmayı da hedefledi. Yeşil yatırımlar ile bir yandan enerjide sürdürülebilirliğe doğru adım atılırken diğer yandan istihdam ve büyüme yaratmak mümkün.

Üstelik yeşil teşvikler yeşil olmayanlara göre bazı avantajlara da sahip. Mesela yenilenebilir enerjiye ve karbon emisyonunu azaltacak yatırımlara sağlanacak yeşil teşvikler ile kısa süre içinde etki yaratmak mümkün. Üstelik bu etki kısa süre içinde yaratılırken sağladığı büyüme ise uzun süreli olabiliyor. Dolayısıyla kaliteli bir ekonomik toparlanma sağlanması mümkün.

Kısacası, olası bir resesyona karşı ekonomik önlemlerden oluşan bir yol haritasına ve destek paketine ihtiyaç var. Ve enerji verimliliğine yönelik politikalar böylesi bir destek paketinin kritik parçası olmalıdır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir