Yönetmen, yazar ve senarist Ozan Açıktan, sinemadaki kariyer yolculuğunu paylaşarak, bir filmin üretim aşamalarına dair merak edilenleri yanıtladı
Öğretmen Akademisi Vakfı, her ay gerçekleştirdiği ÖRAV Sohbetleriyle; bilgi ve deneyimleri, sıra dışı meslekleri ve hayatlarıyla, ilham veren konukları öğretmenlerle bir araya getirmeye devam ediyor. ÖRAV’ın Youtube kanalından herkesin erişimine açık olarak yayınlanan sohbet serisinin bu ayki konuğu; Silsile, Aile Arasında, Atiye, Geçen Yaz gibi birçok filmin yönetmeni olan, yazar ve senarist Ozan Açıktan oldu. Sohbette Ozan Açıktan sinema yolculuğuna ve bir filmin üretim aşamalarına dair merak edilenleri anlattı.
‘‘Öğretmenlik ve yönetmenliğin en önemli ortak noktası güçlü iletişim becerisi’’
‘’Kararlılık ve esneklik bir yönetmenin olmazsa olmazları arasında yer alıyor. İkisini yan yana tutabilme becerisi çok önemli. Fakat bunun tek bir yöntemi yok, insan sayısı kadar yönetim yöntemi var. Ekipte 150 kişi varsa, 149’u ile ayrı ilişki kurmamız gerekebiliyor. Kimi ile mesafeli olmak gerekiyor, kimine yakın olmak gerekiyor. Her şeyi kontrol edemeyeceğimizi bilmeliyiz. İkna da çok önemli. Tüm süreç ikna etmek üzerine kurulu. Bir yönetmenin her şeyi yanlış yapsa da ikna etmekten sıkılmayacak derecede işine aşık ve ikna etmek için insanları seven birisi olması gerekiyor. İnsan sevmiyorsanız birini ikna edemezsiniz. Süreç boyunca seçilen tüm parçaların da gün sonunda seyirciyi ikna etmesi gerekiyor. Öğretmenlik ve yönetmenlik arasındaki en önemli ortak nokta da güçlü iletişim becerisi aslında.’’
‘’Oyuncu ile aramızdaki güven bağını kurabilmek çok önemli’’
‘’Kiminle çalışacağımı seçerken anlaşabileceğim ve işine saygı duyduğum insanlarla bir araya gelmeyi tercih ediyorum. Ünlü veya güçlü diye kimseyle çalışmıyorum. O insanın filme ve öyküye değer katacağına ikna olmam gerekiyor. Sonrasında senaryo üzerine konuşuyoruz ve anlaşma noktalarını seçiyoruz. Anlaşmazlık durumunda bir önceki anlaşmaya dönme tekniğini kullanıyoruz. Her şey aynı anda ve aynı derecede önemli olamaz, önemli olan aradaki güveni kurmak oluyor.’’
‘’Reklam filmi ve sinema filmi arasındaki en büyük fark yapılış amacı’’
‘’Her iki film türünde de bir set kuruluyor ve sabahtan akşama kadar problemin çözülmesi gerekiyor. Burada problem olarak kastettiğimiz şey belirli saat aralığında çözmemiz gereken ilişki, zamanlama, teknik donanım, öykü, ışık gibi birçok unsur. Yaşanan heyecan hem sinema hem reklam filminde var. Fakat bir tanesini beni sevin diye yapıyorsunuz, örneğin bir kalem satıyorsanız o kalemin sevilmesi için yapıyorsunuz. Diğerinde ise ben bu kalemi sevmek için bu filmi yapıyorum. Kalemi anlamak isteğim, merak ettiğim, dünyadaki yerini anlamak istediğim için yapıyorum. Uzun metraj filmler daha hayata dair ve benim dışımda, benden dışarıya giden, sevdiğim için yaptığım bir şey. Reklam filmi ise beni sevin diyen ve yalnızca gösterdiği ürüne odaklanan bir form.’’
Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı