ANKARA (İGFA) – DEVA Türkiyesi etkinliğinde binlerce insan Ankara’daki salona sığmayınca DEVA Partisi’nin Genel Lider Ali Babacan, evvel salonun dışındaki kalabalığa seslendi.
Etkinlikte genel lider yardımcılarının hazırladığı görüntülerle hareket planlarını tanıtıldı. Babacan, partisinin logosu olan damla formunda kurulan kürsüden seslendi.
‘BİRLİKTE YOLA ÇIKTIĞIMIZ ERDOĞAN KELAMINDAN DÖNDÜ’
2001 yılında birlikte yola çıktığı Recep Tayyip Erdoğan’ın kelamından döndüğünü öne süren Babacan, “Şah Cihan üzere, külliyenin zirvesine çıktı ve ‘Yıkın bunu’ diyerek, kendisini oraya taşıyan demokrasiye gözünü dikmeye başladı. Birebir Mümtaz Mahal’in mezarı üzere. Artık Erdoğan için demokrasi, o harmoniyi bozan küçük bir detaydı zira. Adalet, ortak akıl, istişare, çoğulculuk hepsi; o harmoniyi bozan küçük detaylardı. Kendisine oy veren milyonlarca seçmenle bir arada yola ne için çıktığını unuttu. Ben bu kıssayı kabul etmiyorum. Biz yola çıkarken ulaşmak için çabaladığımız özgürlüklerden, ileri demokrasiden, üniversal hukuk bedellerine olan sadakatten, çoğulculuktan, katılımcılıktan vazgeçmedik, vazgeçmeyeceğiz. O ne yaptı? Hak ve özgürlükleri ezdi geçti” diye konuştu.
34 yaşında bir genç olarak siyasete adım attığını söz eden Ali Babacan, “Siyasete adım attığım birinci günden itibaren, lisana kolay, 7 bin 825 gün oldu. 34 yaşında, ülkesinin yarınlarını keder eden bir genç olarak siyasete girdim. AK Parti’nin kurucu üyesi olarak siyasete birinci adımımı attım. En genç bakan bendim. İktisadın tüm yükünü, evvelki hükûmetlerin yıllarca biriktirdiği o ağır yükü üstlendim. Hazine Bakanlığıyla bir arada Avrupa Birliği Başmüzakerecisi de oldum. Gecenin 2’sinde randevu veriyorduk insanlara gündüz 2’de geliyorlardı. ‘Gece 2’de randevu mu olur?’ diyorlardı. Bu türlü çalıştık işte. Asla yalnız yürümedim. Daima bir grubun içinde oldum. Dışişleri Bakanlığı yaptım. Gerçek gayeler, gerçek isimler ve yanlışsız siyasetlerle ülkemizin prestijini ve gücünü artıran bir diplomasi takımının başında oldum. Her şeyi özgürce tartışıp istişare edebildiğimiz bir hükûmetle ülkemize tarihi bir periyot yaşattık” diye konuştu.
‘BİZ AYRILDIKTAN SONRA İSE ULUSAL GELİR NEREDEYSE YARI YARIYA DÜŞTÜ’
İki büyük krizi, 2002 ve 2009 krizlerini çözen grubun başında olduğunu vurgulayan Babacan, ” 2002’den 2013’e ulusal gelirimiz yaklaşık 3 kat arttı. 3.600 Dolardan 9.700 Dolara çıktı. Bunlar dolar enflasyonundan arındırılmış sayılar. Biz ayrıldıktan sonra ise ulusal gelir neredeyse yarı yarıya düştü. 9.700 Dolardan indi 5.800 Dolara. Birisi de çıkmış, ‘Ben imza atmasaydım yapamazdın’ diyor. Ben de diyorum ki, ‘Hikmet imzadaysa, at bir imza da enflasyonu bir düşür bakalım’. Sayın Erdoğan’a sesleniyorum; duy, anla. Dürüst ve ehil takımlar olmazsa olmaz. Kararları istişareyle almazsan olmaz. Onun için olmuyor. Olmayacak da” dedi.
“HER ŞEY YÜZÜKLE BAŞLADI, KÜLLİYELE BİTECEK”
O periyotta Türkiye’nin arbedelerin modülü olmadığını belirten Ali Babacan, “Ama devletler ortası, milletler ortası arabuluculuk yapıyordu. Askeri vesayeti de yok ettik, ekonomik darboğazı da. Yanılgısıyla sevabıyla tam 14 sene, yalnızca halkımız için çalıştım. Türkiye’nin o hoş günlerine baktığımda, muvaffakiyetin bir kesimi olmak hayatım boyunca benim için bir onur olacak. Keçiören’deki mütevazı konutundan taşındı, devasa bir külliye inşa etti. Ben artık orada duramazdım, durmadım. Ve istifa ettim. Pek çok sağduyu sahibi arkadaşlarımız da birebirini yaptı. Her şey bir yüzükle başladı, korkarım, külliyeyle de bitecek” diye konuştu.
AK Parti’nin kuruluş ülkülerinden ayrılanın Erdoğan olduğunu söz eden Babacan, “Zamanında AK Parti’yi başarılı yapan unsur ve bedellerden biz hiç ayrılmadık. AK Parti’nin kuruluş ülkülerinden ayrılan Erdoğan oldu. Bu gidişata uymayan ne varsa gözden çıkarmaya hazır. Yıkıp geçiyor, ezip geçiyor. KHK’larla milyonları canından bezdiriyor. Kanser hastası çocuğu anne babasıyla görüştürmüyor ya. Bu adalet midir?” diye sordu.
Babacan, herkesin lisanında ‘endişe’ sözünün olduğunu söyledi.
“Muhalefete de iktidara da oy vermiş herkesten birebir kelimeyi duyuyorum” diyen Babacan, “İnsanlar hayatından, sevdiklerinin hayatından tasa duyuyor. Beşerler ülkesinden, siyasetten telaş duyuyor. Evet herkes kaygılı. Telaşlı öğrenciler. Telaşlı bayanlar. Telaşlı Kürtler, kaygılı Aleviler. Kaygılı gençler, anneler, babalar. Kaygılı muhafazakârlar, kaygılı sekülerler. Her birini çok yeterli anlıyor, o duyguyu tam şuramda hissediyorum. Lakin buradan, Ankara’nın ortasından sesimin ulaşabileceği herkese seslenmek istiyorum. Büyüklerim, arkadaşlarım, kardeşlerim; telaşa mahal yok! Bu iktidarın hoyrat siyasetlerinden, yaptığı haksızlıklardan, ömür usullerine yaptığı baskıdan, fakirliği mecburi istikamet haline getiren icraatlarından, eğitimi hallaç pamuğuna çevirip çocukların yarınlarını mahvetmesinden telaş etmeyin” diye konuştu.