Yazar Gülnur Ünal, çok okunan Ben O Hayalim adlı yeni kitabını anlattı

Yayınlandığında geniş okur kitesine ulaşan Ben O Hayalim, yazar Gülnur Ünal’ın yeni kitabı.

Ünal, kitabını bize anlattı…

İşte Ünal’la yaptığımız keyifli söyleşi…

Baharda ilk kitabınız O Hayal Benim yayınlanmış, öncelikle hayırlı olsun. Kitabı incelerken doğal olarak özgeçmişinizi de okudum ve gerçekten ilgimi çekti. Televizyon Programcılığı ve Yayıncılığı lisans eğitimi ardından Halkla İlişkiler ve Pazarlama bölümünde yüksek lisans yapmışsınız. Eğitim hayatı ardından bambaşka bir alana yönelip Kaliforniya Üniversitesine bağlı olarak psikoloji ve iletişim programları almışsınız. Bu eğitimle yetinmeyip spritiüel alana kayarak şamanların eğitimine katılmışsın. Şu anda da Güney Koreli bir Zen Budist’ten eğitim almaya devam ediyorsunuz. Konforlu bir kariyer hayatınız olabilecek donanıma sahipken neden insan psikolojisi ilginizi çekti ve sizi Aile ve İlişki Mentorü olmaya yönlendirdi. Yolculuğunuzu paylaşırsanız sevinirim.

“Yüzleşme yolculuğum başladı”

“Çocukluktan itibaren insanları dinlemeyi, izlemeyi ve insan ilişkilerini gözlemlemeyi severim, benim için her zaman ilgi çekici bir alan oldu.Gençliğimde oluşturduğum mesleki hayaller doğal olarak farklı oldu.

Üniversitede de o bölümü kazanınca televizyon ve medya göz alıcı bir dünya, hem insanlara erişebiliyor, mesajlarını verebiliyorsun, hem de kendini kendine kanıtlarken görünür kılıyorsun diye o zamanlar çok cazip gelmişti. Fikir hoşuma gitmişti.

Yüksek lisansta da seçtiğim bölüm lisans eğitimimde seçtiğim alanı pekiştiriyordu. Tabii ki gençliğin havai havasına kapılıp âşık oldum, ilişkimi sahiplendim, fakat bir süre sonra yolunda gitmeyen bir şeyler olduğunu fark ettim.Tam da bu noktada kendimle tanışma ve yüzleşme yolculuğum başladı.”


İnsanları yargısızca anlamak

“Zorlu bir yolculuktur kendini yıkıp yeniden yaratmak cesaret ister. Elbette şahane yol arkadaşlarım vardı, Psikolog İpek Tlabar ile tanıştığım andan itibaren hayatımdaki hiçbir şey eskisi gibi olmadı. Ben kendimi anlamaya başladıkça başkalarını da yargısızca anlamaya başladım.

Eskiden sahnenin ortasında değildim, köşeden oynananları izler dahil olmazdım, heyecanla her yeni insanın kendi içinde nasıl da bir dünya olduğunu fark eder, meraklanırdım. Sorumluluk alıp sahnenin ortasına geldiğimdeyse bambaşka bir Gülnur oldum. Kendimi sahne ortasına aldığımda insanlara yardım edebileceğimi fark ettim, artık yönümü değiştirmeliydim, ama tabii ki eğitim aldım, yoksa bu yolculuğa çıkamazsınız, insanları dokunamazsınız. “


Sayfa: 160

“Bilgelik yolculuğuna ilerledim”

“Önce bilimsel alt yapımı oluşturdum, ardından yüzyıllardır insanlığı takip ettiği kadim bilgelik yolculuğuna ilerledim. Her farklı inanış sistemin beni ruhun başka noktalarına sürüklüyordu. Her insanın hayatı önemli bir yolculuktur. Karşımızdaki insanın da kendimiz gibi dünyanın en önemli kişisi olduğuna inanmazsanız yaptığınız her şey yüzeyseldir. Derinlik insan ruhunun köşelerine saklanmıştır. Bu sebeple de yolculuğuna ilerledim.”

Ruhun Altın Tozu: Affetmek” başlıklı bir bölümü var. Son yıllarda affetmek kavramı üzerine çok yazılıyor, adeta ezber ettiriliyor. Affetmek sizce nedir gerçekten?


“Affetmek insanlara yargısız yaklaşmaktır”

“Affetmek insanlara yargısız yaklaşmaktır, yargısızlık noktasına geçtiğinizde af bile yoktur. Her insanın kendi yolculuk hikayesi var, affetmek bu yolculuğa saygı duymaktır.

Yargısızlık noktasının zor olduğunu düşünüyoruz, çünkü bilinçaltımızda en çok kendimizi yargılıyoruz, doğal farkında olmadan da bu yayılıyor ve herkese yöneliyor.

Affetmeyi seçmek kendini tanıma yolculuğuna altın bir bilet almaktır. Her bir durak eski anları bırakılıp yeni durakların ihtişamına açılmaktır.

Cümlelerden ibaret bir yolculuk olsaydı bu, dünyanın yaratılışından itibaren bugüne gelen kadim bilginin, dinlerin, bireysel ahlak anlayışının olmadığını savunmuş oluruz. Halbuki yüzyıllardır üzerine eklene eklene gelen ruhsal bir bilgi ağı var.”

“Kara lekelerden arınmak”

Bilim nasıl her bir bilginin eşsizliğiyle ilerliyorsa, ruhsal yolculuğun öğeleri de böyle ilerliyor. Hayata bir bütün olarak bakmak istiyorsak önce kendimize affı öğrenip tüm yüklerden kurtulmalıyız. Affetmeyi seçtiğinizde çevrenizdekiler gibi siz de bunun yararını fazlasıyla görürsünüz.

O af ruhunuzda başladığınızda zihinsel ve duygusal enerjiniz arındığını fark edersiniz, yorgunluklarınız kalkar ve potansiyellerinizin önünüze serildiğini görürsünüz. Artık sınır ve kısıtlılık yoktur, çünkü gerçek özgürlük kendimize yapıştırdığımız kara lekelerden arınmaktır.”


Ne istiyorum?” başlığınızdan yola çıkarak soruyorum. Ne istediğimizi saf bir şekilde keşfedebilmemiz mümkün mü? Çılgın bir görsel, işitsel ve yazınsal bombardıman altındayız. Ne istediğimizi net olarak belirlememiz mümkün mü sizce?

İç dünyamıza kulak vermek

“Mümkün tabii ki. Kendi gücümüzde kalarak bunu belirleyebiliriz. Sizin de dediğiniz gibi her gün reel ya da bilinçaltı bir sürü mesaj bombardımanına maruz kalıyoruz ve hangisinin bize ait, hangisinin topluma ait olduğunu bazen anlayamayabiliyoruz. Odağımız kendimizde olduğu sürece, yani iç dünyamıza kulak verdiğimiz sürece tüm kararların bize ait olduğunu pekala anlayabiliriz.”

Aşk ve ilişkilere değinmeden olmaz tabii. Aşk acısı onarılabilir mi?

İnsanın yalnız kalma hakkı

“Tabii ki onarılabilir, çok da güzel onarılır. Bir ilişki bittikten sonra kendimize yalnız kalma hakkı tanıyarak, ilişkiden ilişkiye koşmadan kendimizi yenileme yolculuğuna çıktığımızda geçmiş ilişkide yaşanılanları anlamaya ve yavaş yavaş sindirmeye başlarız. Bitirdiğimiz ilişkiye nesnel bir şekilde yaklaşıp kimseyi suçlamaya girmeden kendi payımıza düşen farkındalıkları alma cesaretini gösterirsek yepyeni bir insana dönüşürüz.”


Biz gerçekten hayalin kendisi olabilir miyiz?

“Hayal ettiğimiz kişinin kendisi oluruz”

“Kendimizle iletişimde kalarak, yani ruhumuza yatırım yaptıkça hayalin kendisi oluyoruz, ki zaten eşsiz bir hayaliz, sadece farkında olmayacak kadar yorgun bir zihnimiz var. Zihnimizin işlevsel bir makine olduğunu fark edip onu işlevine göre çalıştırır, duygu dünyamıza karıştırmazsak o hayal ettiğimiz kişinin kendisi oluruz.”



Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir