İstanbul’da Beş Restoran Dünyanın En Prestijli Gastronomi Ödülü Olan Michelin Yıldızının Sahibi Oldu

Pandeli, Karaköy Lokantası, Alaf, Aheste, Tershane, Giritli, Calipso, Cuma, Sade Beş Denizler Mutfağı ve Aman da Bravo.

Zuma, Nobu, İnari Omakase Kuruçeşme, Çok Çok Thai, Banyan, Glens, 1924 İstanbul, Spago, St. Régis Brasserie, Azur, Khorasani, Deraliye, Octo, Ocak, Yeni Lokanta, Eleos Beyoğlu, Sofyalı 9, Kubbeli Lounge, Lokanta 1741, Matbah, 1924 İstanbul, Atölye, Topaz, Tatbak, Aqua, Aila, Feriye, Seraf, Park Fora, Baht, 29, Beyti, Kıyı, Balıkçı Kahraman, Kiss the Frog, Tuğra, Mürver ve Rumelihisarı İskele.

Michelin rehberinin yorumu ise şöyle: ‘Burada, İstanbul üzere büyük bir kentte olduğunuzu unutmanın epeyce kolay olduğunu göreceksiniz. Aslında kentin kuzeyinde, Yeniköy semtinde, özel iskelenin çabucak ilerisindesiniz (Boğaz vapuru ile ulaşmak daha kolay). Büyüleyici cephesinin arkasında, bu sade restoran, rahat, romantik iç yeri ve kendinizi dünyadan kopmuş hissedeceğiniz artta tarafındaki terasıyla sizi bekliyor. Bu cazibeli yer, Zeynep Pınar Taşdemir’in son derece özgün biçimiyle çok uyumlu. Menüde mevsimlik eserleri görebilirsiniz. Genç şef, yaratıcılığını zerzevat ve otlarla söz etmeyi seviyor. Kabak püresi, zahterin güçlü tazeliğiyle dolu ve baharatlı bir sosta salamura sebzeler ve ılık zeytinlerle birleşiyor. Hafif asiditesi sayesinde karakter dolu ve beğenilen bir ahengi olan varlıklı bir yemek. Bu şef baharatlı ve iştah açıcı tatları keskin aromalarla dengeleme konusunda usta. Yöresel eserlerin kendini göstermesine müsaade veren heyecan verici yemekler yaratıyor.‘

Michelin rehberinin yorumu ise şöyle: ‘Mehmet Gürs’ün Yeni Anadolu Mutfağı geleneğe saygıyı yenilik hissiyle birleştiriyor. Her şeyin ötesinde, ustalığın ehemmiyetini ve Türkiye’nin sunduğu büyük eser çeşitliliğini vurguluyor. Şef, tedarikçileri için mükemmel bir elçi olduğunu gösteriyor. En kaliteli gereçlerle çalışıyor (ve bu mutlaka şarap listesi için geçerli!) ve onlara, gereksiz telaştan arındırılmış orjinal yemeklerde yer almanın gururunu yaşatıyor. Burada her şey lezzetlerin derinliği etrafında dönüyor. Şef Gürs’ün yemekleri başlı başına karmaşık değil, lakin karmaşıklıkları lezzetlerin hassas ahenginde yatıyor. Örneğin, yavaşça haşlanmış ve akabinde ızgara yapılmış ahtapot dokunaçları, hafif tatlı bir sos ilavesiyle zenginleştiriliyor. Semizotu ve elma sirkeli yeşil fasulye turşusu salatası beğenilen bir keskin tat sunuyor. Ağır bir zerzevat sosu ve kurutulmuş balık yumurtası ekleyin ve her lokmada dikkatinizi çeken büyüleyici bir tat elde edin. Etten uzak durmak isteyenler ise şefin her vakit hazır bir vegan menüsünün bulunduğunu bilmekten memnunluk duyacaktır. Tarz sahibi Mikla’da macera sizi bekliyor. Bu birebir vakitte ortam için de geçerli. Marmara Pera otelinin on sekizinci katından aldığınız 360° harika İstanbul görünümü nitekim de bunun mükafatı!‘

Michelin rehberinin yorumu ise şöyle: ‘Neolokal, eski ile yeni ortasında bir köprü pozisyonunda. Türk mutfak geleneğine gösterilen hürmet, daima yenilik yapmak için sağlam bir temel sağlıyor. Esaslı lezzetler burada ana odak noktası olabilir, lakin çağdaş fikir ve tekniklerin kullanımıyla yeni bir tarafa çekiliyorlar. Maksut Aşkar ve genç takımı, mutfak miraslarını koruyor ve heyecan verici mutfaklarıyla geleceğe istikamet veriyor. Bu tıpkı vakitte, mahallî eserlerin titiz seçiminde (kaliteli Türk şarapları dahil!) ve tedarikçilerin yakınlığında olduğu üzere sürdürülebilirliğe de vurgu yapıyor. Şef Aşkar, kendine has bir incelikle özgün tanımlara damgasını vuruyor. Bulgurdan ve lezzetli bir tavuk hazırlığından yapılmış hafif baharatlı bir ‘cupcake’ ve yanında varlıklı kremalı velouté ve patates gevreği ile süslenmiş gövdeli bir tavuk dömi glas hayal edin. Bu, şefin mirasını vurgulamak için benimsediği hafif ve özgün yorum tipidir. Restoranın Çağdaş Sanat Müzesi’ndeki pozisyonu, tecrübenizi daha da unutulmaz kılıyor. Büyük pencereler ve harika teras, İstanbul’un çatılarının ve hoş mescitlerinin eşsiz görüntüsünü sunuyor. Neolokal hakikaten özel bir yer.’

Michelin rehberinin yorumu ise şöyle: ‘Şef, ince nüanslar ekleyerek klâsik tanımlara yeni bir dokunuş katıyor. Örneğin, bilinen tatlara yeni bir soluk getirmek için tütsülenmiş yoğurdun eklendiği tipik bir doldurulmuş zerzevat yemeği olan dolmayı ele alalım. Akabinde, yumuşak kuzu eti yanında servis edilen klasik, yoğunluğu azaltılmış kırmızı şaraba ekstra bir boyut kazandıran Orta Doğu baharatları var. Burada yaratıcılık hürmet ve bir emel hissiyle ortaya çıkıyor.‘

Michelin rehberinin yorumu ise şöyle: ‘Fatih Tutak, Türk coğrafyasına olan sevgisini lisana getiriyor. Her gün kendi bölgesinden gelen gereçleri ve mahallî tüccarlardan temin ettiği eserleri baz alıyor. Tutak, geleneğe ve tabiatın sunduğu şeylere hürmet duyarak yemek yapan bir şef. Sürdürülebilirlik konusundaki tercihi, öteki yolların yanı sıra, sıfır atık yaklaşımında ve fermantasyon ve kuru olgunlaştırma üzere muhafaza tekniklerinin kullanımında ortaya çıkıyor. Klâsik lezzetler burada ekstra bir boyut kazanıyor. Özgün tarafının bir kısmı, sunumlara kendi damgasını vurmak için hafif asidik ve isli tatları nüanslı kullanımında yatıyor. Aslında titizlikle sunulan mantının hazırlanmasına bakalım; şef bunları çokça kuzu etiyle dolduruyor ve süper bir biçimde tütsülenmiş yoğurt kreması, domates sosu ve acılı tereyağıyla servis ediyor. Tatlı olarak sizi bu şık, çağdaş tesisin açık mutfağına davet ediyor. Burada kendinizi aksiyonun ortasında bulacaksınız.‘