Dayanışmanın On Yılı: Saha

Sanatçı, küratör ve yazarların üretim ortamlarını destekleyerek uluslararası etkileşimlerini artırmak amacıyla 2011 yılında kurulan SAHA Derneği’nin 10 yıllık yolculuğu “Dayanışmanın On Yılı: SAHA” adıyla kitaplaştı. Kitapta SAHA’nın sanat ekosistemindeki misyonu, Türkiye’nin çağdaş sanatının uluslararası arenadaki temsili, özgün projeleri, desteklediği sanatçılar, sağladığı katkılar, global işbirlikleri ve gelecek vizyonu tanıklıklarla ele alınıyor.

Türkiye’den sanatçı, küratör ve yazarların üretim ve gelişim ortamlarını desteklemek, uluslararası sanat kurumları ve ağları ile etkileşimlerini artırmak amacıyla 2011 yılında kurulan SAHA Derneği’nin ilk 10 yılını değerlendirdiği “Dayanışmanın On Yılı: SAHA” kitabı yayımlandı.

Bugüne dek Türkiye’den 450 sanatçı, küratör, yazar ve sanat inisiyatifinin projesini, 43 farklı ülkede ve Türkiye’nin farklı kentlerinde sanat kurumlarıyla işbirliği yaparak ve kaynak sağlayarak destekleyen SAHA Derneği’nin hikâyesini, sanat ekosistemindeki gelişmeler ve gelecek projeksiyonu ile birlikte ele alan kitabın metinleri Zeynep Miraç imzası taşıyor. SAHA’nın kurumsal kimliğini de tasarlayan Bülent Erkmen kitabın editoryal konsepti ve tasarımını üstlenirken kitabın editörlüğünü Eda Sezgin, yayın hazırlığını ise SAHA üyeleri ve ekibinden oluşan bir komite yaptı.

SAHA Yönetim Kurulu Başkanı Füsun Eczacıbaşı, kitap ile ilgili yaptığı açıklamada SAHA’nın yolculuğunu şöyle özetliyor: “Bulunduğumuz coğrafyada olumsuzlukların ve yarattığı karamsarlığın girdabına kapılmadan, sanat düşünür ve üreticileriyle birlikte, ait olduğumuza inandığımız dünyada varlığımızı sürdürebilmek için 2011 yılında tohumları atıldı SAHA’nın. Sanatın, özgür düşüncenin, yaratıcılığın toplumları dönüştürücü, geliştirici gücüne inananların, başka kültürlerden izole olmadan, iletişim içinde, farklılıkların zenginleştirdiği uygar bir dünyada yaşamak isteyenlerle hayata geçti. Sağlıklı ve kalıcı bir ekosistem için gereksinimler nelerdir konusunda sanatseverlerin, sanat tüketicilerinin öncelikli gördüklerine değil de, sanat üreticileri ve düşünürlerinin görüşlerine kulak kabarttığımızda eksik olan ve yapılması gereken çok netti aslında. Tüketim yerine üretimdi gelişmesi gereken. Uluslararası sanat izleyicilerinin ve sanat profesyonellerinin sadece ülkemizi ziyaret ettikleri kısa sürede gördükleri sergiler veya iki senede bir gerçekleşen bienallerde tanıştıkları kısıtlı sayıda sanat insanıyla etkileşimin ötesindeydi gerekli olan. Beklentileri bu ziyaretçilerin ülkelerindeki müzelerde eserlerinin sergilendiği, bienallere, konuk sanatçı programlarına davet edildikleri bir ortamdı. Güncel sanatın paylaşımının kendi coğrafyamızın ötesine taşarak uluslararası kültürel iletişimin ve diyalogun etkin ve sürekli bir katılımcısı olmasıydı. Sanat üreticileri ve düşünürlerinin arzuları, kendi gölümüzde yüksek sesle, sular sıçratarak tekne sürmek yerine sessizce dünyaya yelken açmaktı. Başlangıçta Türkiye’deki sanat üretimlerinin uluslararası sergilere katılımına destek vermek için yola çıkmış olsak da, sektörün gereksinimlerine kulağımız hep açık oldu. SAHA bu doğrultuda evrildi ve gelişti. Bünyesindeki SAHA Studio ile hem sanatı destekleyen hem de sanatın üretildiği bir kuruma dönüştü. İnancım o ki, ikinci on yılımızda yine sanat ve sanatçılarla birlikte yol alacak, rotamızı onların gereksinimlerine göre belirleyecek, birlikte hayal kurup birlikte umudu koruduğumuz bir dünyaya yelken açacağız.”

“‘Başka bir dünya’ uğruna çıkılan bir yolun hikâyesi”

SAHA’nın öyküsünü kaleme alan yazar Zeynep Miraç ise “Hayırseverlik, sponsorluk, koleksiyonerlik… Bunların biraz yanında, biraz da dışında bir yer daha var. Hepsine temas eden ama motivasyonunu daha başka tarif eden bir yer. Yaşadığı ülkeyle ilgili hayalleri olan, ideali uğruna çaba göstermeye kararlı, yaşadığı çağa, o çağın sanatına katkı vererek iz bırakma niyetindeki insanların buluştuğu bir yer. Sanatçıların kariyerlerinde attıkları önemli adımları destekleyen, hedeflerine doğru onlarla birlikte yürüyen, elini onlardan hiç çekmeyen ama nerede duracağını da iyi bilen bir yer. On yıl önce kurulmuş bir hayal. On yıllara yayılacak bir gaye. Adı SAHA. 2011 yılında böyle bir hayalle çıktı yola SAHA… Deneyimlerle, ihtiyaçlarla, sorulara aldığı cevaplarla, özeleştiri ve değerlendirmeyle özgün bir model oluşturdu. Ve on yılın ardından SAHA’nın hikâyesi, “Dayanışmanın On Yılı” başlıklı bir kitaba dönüştü. SAHA’yı SAHA yapanların, desteklenen sanatçıların, kurucuların, üyelerin, uluslararası danışma kurulu üyelerinin tanıklıklarını içeren kitap, 21. yüzyılı şekillendirmekte olan kavramların da çevresinde dolaşıyor: sürdürülebilirlik, dayanışma, eşitlik, şeffaflık… Kitapta SAHA’nın dünyanın önde gelen sanat kurumlarıyla kurduğu uluslararası işbirlikleri; destek verdiği sanatçıların Venedik Bienali ve Documenta gibi önde gelen uluslararası sergilere, Tate Modern ve MoMA gibi sanat kurumlarına uzanan yolculukları; merkez dışına odaklanıp yerel bienal ve sanat inisiyatifleriyle oluşturduğu dayanışma ağı ve tüm bunların yanı sıra sanat üretimini ve sanat yazımını destekleme amaçlı çalışmalarının izdüşümleri olan SAHA Studio, SAHA Yazı Dizisi gibi özgün projeleri yer alıyor. “Dayanışmanın On Yılı”, “Neden yok?” sorusunu “Nasıl var olur?” ile değiştirmenin hikâyesi… Bir başka deyişle, ‘başka bir dünya’ uğruna çıkılan bir yolun hikâyesi.” sözleriyle kitabın içeriğini özetliyor.

Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir