Fikirci Bey yazdı: BEŞİNCİ NESİL

Benim kuşak hemen hatırlayacaktır, 80’lerin sonlarında 90’ların başlarında, giyimi kuşamı düzgün, ellerinde bizim ilk kez gördüğümüz pager’lar, dillerinde “algoritmalar” ile bir kısım insanlar sürekli “artık dünya eskisi gibi olmayacak”, “artık dünya böyle bir şey” diye bize “İletişim çağına” girdiğimizi anlatmaya başladı. Ellerindeki bütün kanıt da “bilgisayarlar” ve yeni yeni duyulmaya başlayan “internetti”

O zaman anlamakta tabi ki güçlük çekiyorduk çünkü gördüğümüz en iyi bilgisayar, IBM’in 40 ve 80 Megabayt desktopları idi. (bugün sıradan bir telefon en az 120 Gigabayt, 1 Gigabayt 1024 Megabayt olduğuna göre varın aradaki uçurumu siz düşünün)

O kadarcık bir güçle o kadar büyük konuşmaları bizi şaşırtıyordu ve inandırıcı gelmiyorlardı, ama bir 10 yıl içinde her şey netleşmeye başladı.

Elbette asıl kırılma noktası telefon ile internetin evliliği oldu.

Sonra arkası geldi.

Gerisini siz de biliyorsunuz.

Şimdi geldiğimiz nokta şu. Artık maddi üretimi yapanlar, yani sanayi ve zirai üretim yapanlar, buzdolabı, çamaşır makinesi, araba, uçak, tank üretenler ve domates biber yetiştirenlerin borusu ötmüyor. Nicel olarak en büyük üretimi yapanlar, üretimin yönetimine sahip değiller. Tam tersine maddi olmayan üretimi yapanlar; enformasyon, bilgi, fikir, görüntü, ilişkiler ağı, etki oluşturanlar onları yönetiyorlar. Ve tabi bütün bu maddi olmayan üretimin arkasında da internet teknolojileri, yapay zeka ve big data var. Hatta artık maddi üretim nerede bitiyor, maddi olmayan üretim nerede başlıyor o sınır da silinmiş durumda. Domatesin çekirdeğindeki genetik bilgiye sahip olan minik bir azınlık dünyanın bütün domates üreticilerinden daha güçlü ve onları yönetiyor. Nicel olarak azlar ama nitel olarak en güçlü onlar.

Buna artık biyopolitika deniyor.

Bu sözcüğün kendisi bile hali hazırda onlarca kitabın konusu. Tabi bizim konumuz bunun derinliği değil. En basit biçimi ile artık “dünya düzeni” denilen şey insanların 9-5 çalıştırıldıkları ve bir şeyler tüketmeye ikna edildikleri “disiplin toplumu” değil, insanların, onların dedikleri şeyleri tüketmezse yaşayamaz hale gelecekleri “kontrol toplumu”

Bütün bunlar entelektüel çevreleri çok yakında ilgilendiren ağır tartışma konuları ama elbette benim bu kadar kısa bir yazıda yapmak istediğim şey bunları açıklamak değil.

Burada hayati bir şey dikkatinizi çekiyor mu?

Artık insanlar kapitalizm tarafından potansiyel bir müşteri olarak izlenmiyor, insanlar “nitel olarak dönüştürülüyor”

Bu nedenle bu kontrolü mümkün kılan internet teknolojilerini kimlerin icat edip, yönlendirdiği bir dünya savaşında taraf olmak kadar önem taşıyor.

İşte tam da bu noktada internet erişiminde yeni nesil teknoloji olan 5G’yi kendimiz geliştirmemiz gerektiğini söyleyen Türk Telekom CEO’su Ümit Önal’ın yerli ve milli vurgusu önem taşıyor. Önal konunun maddi yönünü öne çıkarıp cari açığa değinmiş ama söylediklerine biraz daha dikkatli bakınca riskte olanın sadece maddi olmadığını anlıyorsunuz.

Önal’a karşı en büyük argüman “elimizde henüz öyle bir teknoloji yok, bu işler sürat ister, geç kalmayalım…”

Önal da var demiyor zaten ama 2025’e kadar bunu gerçekleştirebileceğimizi söylüyor.

Peki, gerçekten geç mi kalırız?

Hayır, çünkü birincisi zaten henüz dünyada 5G kullanabilen çok az ülke var.

İkincisi teknoloji gerçekten pahalı, iki kere düşünmeyi gerektirecek kadar pahalı

Üçüncüsü, “vericiler” arası 250 m civarında olduğu için metropollerden uzaklaştıkça o sıklıkta bir altyapı kurulamayacağından 5G’nin kırsala ulaşması epey zaman gerektirecek

Dördüncüsü, 5G kullanan cihazlar hem çok ısınıyor hem de pilleri çabuk bitiyor. Dolayısıyla henüz pil teknolojisinde de geliştirmelere ihtiyaç var.

Yani Sayın Önal’ın 2025 tarihi hiç de geç bir tarih değil.

Nelerin riskte olduğu düşünülürse bu teknolojiye kendimiz ulaşmamız daha büyük önem taşıyor.

5G hem yüksek maliyeti, hem de kullanıcıların güvenliği açısından bakıldığında hiç de aceleye getirilecek bir konu değil. “Mevcut bir operatörümüzün erişemediği bant genişliğine “taşıma suyla” hemen ulaşma çabaları akılcı değil.” diyor konuya hakim bir dostum. (Merak edenler için bu operatörün adı “Vodafone”) “Vodafone meseleyi gereksiz şekilde sıkıştırıp, bir an evvel Çinli Huawei marifetiyle bir oldu bittiyle ilerlenilmesini sağlama peşinde.” devam ediyor aynı dostum sözlerine. Ve şöyle de bitiriyor: “İşin asıl acı tarafı da meseleye son derece sığ ve derinliksiz yaklaşan bir takım zevatın da “5G’ye benim zamanımda geçildi” demiş olmak için dış müdahalelere açık sisteme razı olması ve ciddi güvenlik sorunlarını akıl edememesidir. Neyse ki olayın önemi Külliyenin de dikkatinden kaçmadı ve milli 5G düşüncesi ağırlık kazandı. Sonra da bu bir an evvel 5G’ye Çinli Huawei ile geçelim diyenler bir anda 5G’ye geçiş için Millilik vurguları içeren tweetler atmaya başladılar. Verilmiş sadakamız varmış..”

Bu 5G mevzuunda Makam, mevki, şan şöhreti ayaklarının altına almış, gerçek Vatan evlatlarının çabaları da unutulmamalı. Birkaç yıl içinde kendilerine ne kadar müteşekkir olduğumuzu daha iyi anlayacağız.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir