Milli Eğitim Bakanı Özer, 2022-2023 eğitim öğretim yılı hazırlıkları kapsamında, Hacı Bayram Veli Üniversitesi Büyük Kongre ve Kültür Merkezi’ndeki toplantıda, Ankara’da misyon yapan okul müdürleriyle bir ortaya geldi.
Toplantıya Ankara Valisi Nasip Şahin ve Ankara Vilayet Ulusal Eğitim Müdürü Harun Fatsa da katıldı. Burada konuşan Bakan Özer, Ankara’ya yapılan eğitim yatırımı ölçüsünün yaklaşık 6 milyar liraya ulaştığını belirterek, “2022-2023 eğitim öğretim yılı hazırlıkları için paklık, kırtasiye, küçük tamirler ve okulların donatım eksiklerinin giderilmesi için 700 milyon liralık yatırımı Ankara’daki tüm okullarımıza göndermek üzere bugün itibariyle start vermiş bulunuyoruz. Paklık elemanlarıyla ilgili süreçleri de yakinen takip ediyoruz. O bahiste da yeni bir açılımımız olacak. Eğitim öğretim başlamadan evvel, inşallah, okullarımızın o gereksinimini giderecek müjdeli haberleri paylaşacağız” diye konuştu.
‘EĞİTİM ÇOK DAHA DÜZGÜN NOKTALARA GİDECEK’
Ankara’nın 2022-2023 eğitim öğretim yılının hazırlıklarına ait bütçesinin 700 milyon lira ile de hudutlu kalmayacağını vurgulayan Özer, “Okula sirayet etmeyen hiçbir eğitim siyasetinin alanda bir karşılığı yok. İşte kütüphane, okullara sirayet etti mi? Etti. Etraf dostu okul, öğretmen eğitimleri, yardımcı kaynak. Sizlerle birlikte bu süreçleri yönettiğimiz vakit, sizler bu süreçleri, siyasetleri sahiplendiğiniz vakit eğitim sisteminiz çok daha uygun noktalara gidecek” dedi.
Bakanlığın tüm bürokratlarının bu yaz alanda olup vilayetlerdeki hazırlık çalışmalarını izleyeceğini, kendisinin de sürecin birebir takipçisi olacağını lisana getiren Özer, “Yeni eğitim yılında öğrencilerimizi, küçük tamiratları yapılmış, paklık gereksinimleri giderilerek her türlü paklık gereci alınmış, kırtasiye gereci alınmış, laboratuvarları güncellenmiş yeni okullarda bekleyeceğiz” tabirlerini kullandı.
‘KAYIT YAPMAKLA BAĞIŞ ORTASINDA BİR ALAKA YOK’
Kayıtlarda bağış alındığına yönelik okul yöneticilerinin töhmet altında bırakıldığını söyleyen Bakan Özer, istisnai birtakım durumlar nedeniyle sistemde bu türlü yaygın bir davranış olduğuna dair algı oluşturulduğunu belirtti. Özer, kayıt parasına ait, şunları kaydetti:
“Yardımcı kaynak sorununu nasıl çözdüysek bu bu sorunu de sizlerle birlikte el birliği yaparak çözeceğiz. Göstereceğiz. Bizim okullarımızın muhtaçlığını devletimiz karşılıyor. Ulusal Eğitim Bakanlığı karşılıyor. Her türlü gereksinimimizi gideriyor. Kayıt yapmakla bağış ortasında hiçbir alaka yok ancak isteyen velimiz, bağış yapabilir. Kayıt devrinden sonra bağış yapabilir. Bunu engellemiyoruz ancak Türkiye Cumhuriyeti devletinin tüm vatandaşları çocuklarına rastgele bir ek fiyat ödemeden okullara kayıt yapabilecekler ve biz eğitim sistemimizde artık bu tip makûs örneklerle değil, muvaffakiyet kıssalarıyla anılacağız. Ben inanıyorum ki sizlerle, siz bedelli çalışma arkadaşlarımızla çok kıymetli muvaffakiyet öykülerine imza atacağız.”
Başörtüsü, kılık kıyafetle ilgili maniler, katsayı üzere uygulamalarla vatandaşın eğitime erişiminin engellenmek istendiğine işaret eden Bakan Özer, bu uygulamalar sonucu öğrencilerin din öğretimi yapan ve mesleksel eğitim veren iki okul çeşidinden uzaklaştığını, uzun vadede bu okul tiplerinin başarısızlığa mahkum edildiğini söyledi.
‘ÖĞRETMENLERİMİZİN YÜZDE 60’I KADIN’
Türkiye’nin bu süreçte iki şeyi başardığını kaydeden Özer, kelamlarına şöyle devam etti:
“Bir, eğitiminde kitleselleşmeyi sağlarken, yani eğitime katılan öğrenci sayısını artırırken birebir vakitte eğitimin çıktılarında milletlerarası göstergelerdeki muvaffakiyetini da artıran az ülkelerden biri olmuştur. Tıpkı vakitte öğretmen başına düşen öğrenci sayısını da azaltabilen ender ülke olmuştur Türkiye. 2000’li yıllarda eğitim sistemimizde 500 bin civarında öğretmenimiz varken şu anda 1,2 milyon öğretmenimiz eğitim sisteminde vazife almakta. Yani eğitim sistemindeki öğretmenlerimizin yüzde 75’i son 19 yılda atanmıştır. Burada bayanlarımız için müspet ayrımcılık olmuştur. 2000’li yıllarda 500 bin öğretmenin yüzde 40’ı bayanken bugün 1,2 milyon öğretmenin yüzde 60’ı bayandır. Son 20 yılda bilhassa kız çocuklarının okullaşma oranlarındaki atılan büyük adımların istihdama da yansımasıdır birebir vakitte. 2000’li yıllarda öğretmen başına düşen öğrenci sayısı 40’lar düzeyinde. Eğitim sistemi bu kadar büyümüş olmasına karşın şu anda geldiğimiz noktalarda öğretmen başına düşen öğrenci sayısı 20’nin altına inmiştir.”