ÇEVKO Vakfı, Ekonomi Gazetecileri Derneği (EGD) iş birliğinde geçen yıl başlattığı ÇEVKO Vakfı Söyleşileri ile iklim krizi konusunu tüm yönleriyle masaya yatırmaya devam ediyor. 2022 yılı ÇEVKO Vakfı Söyleşileri’nin dördüncüsü, Türkiye’de Öncü Sanayi Kuruluşlarının İklim Değişikliği ve Sürdürülebilirlik Çalışmaları başlığıyla gerçekleştirildi. EGD Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Celal Toprak’ın moderatörlüğünde, ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer’in de katılımıyla gerçekleşen söyleşide; L’Oréal Türkiye ve Unilever’in uygulamaları aktarıldı.
Özellikle son beş yıldır “iklim krizi ile savaşım” ve “döngüsel ekonomiye geçiş”e odaklanan ÇEVKO Vakfı, ÇEVKO Vakfı Söyleşileri ile iklim krizi konusunu tüm yönleriyle ele alıyor.
“ÇEVKO Vakfı Söyleşileri ” bu yıl da tüm hızıyla devam ediyor. Ekonomi Gazetecileri Derneği Küresel Isınma Kurultayı Komitesi iş birliğiyle, ÇEVKO Vakfı İklim Değişikliği ve Sürdürülebilirlik Çalışma Grubu’nun hazırladığı söyleşilerin dördüncüsü, Türkiye’de Öncü Sanayi Kuruluşlarının İklim Değişikliği ve Sürdürülebilirlik Çalışmaları başlığıyla gerçekleştirildi. Ekonomi Gazetecileri Derneği (EGD) Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Celal Toprak moderatörlüğünde, ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer’in de katılımıyla gerçekleşen online söyleşide; L’Oréal Türkiye ve Unilever’in uygulamaları aktarıldı. Söyleşinin bu ayki konukları ise L’Oréal Türkiye Kurumsal İlişkiler ve Etkileşim Direktörü İrem Karaoda ile Unilever- NAMETR-Çevre Uyum Müdürü Buket Özbekle Apaydın oldu.
ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer: “Harekete Geçmeliyiz, Birlikte Harekete Geçmeliyiz”
Online toplantının açılışında, EGD Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Celal Toprak, “ÇEVKO Vakfı Söyleşileri”nin önemini vurgulayarak ilk sözü ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer’e verdi. ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer ise farkındalık oluşturmak kadar eyleme geçmenin de elzem olduğunun altını şu sözlerle çizdi:
“ÇEVKO Vakfı üyesi şirketlerin İklim Değişikliği ile mücadele konusunda örnek uygulamalarını, EGD iş birliğimizle gündeme getirmeye devam ediyoruz. Sürekli vurguladığımız üzere, bu konuda hem eyleme geçmek hem de farkındalık önem taşıyor. Uluslararası bir tıp dergisinin, 18-25 yaş arası gençler arasında gerçekleştirmiş olduğu bir çalışma, genç kuşağın iklim değişikliğine karşı çaresizlik, suçluluk, kaygı ve öfke duyduklarını ortaya koyuyor. Bu konu bizim neslimizden çok gençleri yakından ilgilendiriyor ve bu da araştırma sonuçlarına yansıyor. İklim Değişikliğinin, birtakım psikolojik sorunlara yol açabileceği de söylenmekte. Çözüm ise harekete geçmekte, eyleme geçmekte yatıyor. Atıkların toplanması, ormanların rehabilite edilmesi gibi çalışmalara katılımla katkı vermek de mümkün. Eyleme geçmek, bu çalışmaların içerisinde yer almak büyük önem taşıyor. ÇEVKO Vakfı olarak, bu yıl üyelerimizle birlikte sahil temizliği, orman rehabilitasyonu gibi pek çok aktivite gerçekleştirdik. Harekete geçmeliyiz, birlikte harekete geçmeliyiz. Bunu özellikle vurgulamak istiyorum. Bugün dinleyeceğimiz çalışma grubu üyelerimizin örnek çalışmalarını da merakla bekliyoruz. Ülkemizin diğer sanayi kuruşlarına örnek oluyor, toplumsal sorumluluk açısından da çok önemli bir görevi yerine getiriyorlar. Herkese teşekkür ediyorum, sizleri saygıyla selamlıyorum.”
L’Oreal Türkiye: Bir Güzellik Şirketi Dünyayı Değiştirebilir Mi?
L’Oréal Türkiye Kurumsal İlişkiler ve Etkileşim Direktörü İrem Karaoda, sürdürülebilirlik çalışmaları hakkında bilgi vermeden önce her gün kendilerine “Bir güzellik şirketi dünyayı değiştirebilir mi?” sorusunu sorduklarını belirtti. Bu soruyu katılımcılara da soran Karaoda, sözlerine şöyle devam etti: “Yaptığımız işin kalbinde bu soru var: Bir güzellik şirketi dünyayı değiştirebilir mi? Şuna inanıyoruz: Devrimlerini aşkla yapar ve tüm paydaşlarını bu seferberliğe dahil ederse, Evet! Bunun kalbinde ise üç ana devrim yatıyor: İlki, dijital dönüşüm. İkincisi, bugün ele alacağımız sürdürülebilirlik/ yeşil devrim. Üçüncüsü de anlamlı markalar yaratma devrimi. Sürdürülebilirlik programımız Gelecek İçin L’Oréal’in en büyük özelliği ve benzerlerine göre farkı, kapsayıcılığı. L’Oréal olarak etkimizi yüzde 1’den yüzde 100’e çıkarıyoruz, dedik ve tüm paydaşlarımızı, tedarikçilerimizi, iş ortaklarımızı, müşterilerimizi bu sürece dahil etmek, liderlik etmek üzere yola çıktık. Gelecek İçin L’Oréal Sürdürülebilirlik Programımızla odağımız; kendi iş yapış şeklimizi ‘gezegenimizin sınırlarına’ saygı duyarak dönüştürmek. Yani kendimizi dönüştürmek. Kendimizle sınırlı kalmayarak tüm iş eko-sistemimizi güçlendirmek, daha kapsayıcı olmak. Son olarak, dünyanın yüzleştiği, acil olarak önlem alınması gereken çevresel ve sosyal zorlukların çözümüne ‘somut ve ölçülebilir’ katkılarda bulunmak.
L’Oréal Türkiye Kurumsal İlişkiler ve Etkileşim Direktörü İrem Karaoda, Sürüdürülebilirlik programı ile ilgili şunları söyledi: “İklim Değişikliği, Su Güvenliği ve Orman” olmak üzere üç çevresel temanın tümü için altı yıl üst üste ‘3A’ skoru almayı başaran ilk ve tek şirket olduk (Karbon Saydamlık Projesi/ CDP Worldwide tarafından). Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Zirvesi’nde L’Oréal Global Compact tarafından iş dünyasının en kapsamlı sürdürülebilirlik programı olarak tanındık. En kapsamlı bu sürdürülebilirlik programını neye göre dizayn ettiniz, derseniz… Altı ana konu başlığımız var. İklim, su, kaynaklar, biyoçeşitlilik, toplumlar ve iş eko sistemi. İklimdeki hedeflerimizin ilki, 2025 yılına kadar yüzde 100 yenilenebilir enerji kullanmak. Ürünlerimizin sevkiyatında oluşan karbon salımını yüzde 50 oranında azaltmak… Ayrıca stratejik tedarikçilerimizin karbon salımını yüzde 50 oranında ve tüketicilerimizin ürün tüketiminden kaynaklanan karbon salımını yüzde 25 oranında azaltmayı hedefliyoruz. Endüstride kullanılan suyun yüzde yüz geri dönüşümü, ürünlerimizin kullanımından kaynaklanan su kullanımını yüzde 25 oranında azaltmak, su eko-sistemlerine saygılı formüller yaratmak için Çevresel Test Platformları oluşturmak ve su kaynaklarının sürdürülebilir kullanımı ile ortak hedeflerle ilerliyoruz. Kaynaklar konusundaki hedeflerimiz ise yüzde 100 oranında yeniden doldurulabilir, yeniden kullanılabilir, geri dönüşüme kazandırılabilir veya biyolojik olarak bozulabilir plastik ambalajlar, ambalajlarda geri dönüşüme kazandırılmış maddelerden veya biyolojik temelli kaynaklardan üretilen plastik, geri dönüşüme ve yeniden kullanıma kazandırılan saha atıkları, döngüsel ekonomiye uygun eko-dizayn stantlar, biyolojik temelli, bol bulunan minerallerden veya yüzde 95 oranında döngüsel süreçlerden elde edilen içeriklerin kullanıldığı formüller ve ambalaj yoğunluğunun yüzde 25 oranında azaltılması. Biyo-çeşitlilik başlığı altında biyolojik temelli içeriklerin izlenebildiği formül ve ambalajlara döneceğimizi taahhüt ediyoruz. Ayrıca biyo-çeşitlilik üzerinde olumlu bir etkiye sahip tesis ve operasyon binaları da hedeflerimiz arasında. Toplumlar konu başlığında, ihtiyaç sahibi kadınların desteklenmesi için 50 milyon Euro fonumuz var. Bozulan eko-sistemlerin bir milyon hektarlık kısmının iyileşmesi ve döngüsel ekonominin desteklenmesi için de 100 milyon Euroluk bir fonumuz daha bulunmakta… Sonuncusu da iş eko-sistemi. Stratejik tedarikçilerimizin çalışanlarının geçimlerinin garantiye alınması, grup ürünlerinin eko-dizaynla üretilmesi hedeflerimiz arasında. Markalarımızın sosyal programlarından minimum 3 milyon kişi yararlanacak, toplumun dezavantajlı kesimlerinden de en az 100 bin kişiye de istihdam sağlayacağız. Türkiye’de bu hedefler doğrultusunda neler yaptık? İki hareket olarak konumlandırıyoruz. İlki “Geri Dönüşüm Hareketi”. E-ticaretimizi yüzde 100 plastiksiz şekilde gerçekleştiriyoruz. Carbios isimli bir startup ile sonsuz kez geri dönüştürülebilen plastikten üretilen ilk kozmetik şişesine imza atmaktan dolayı gururluyuz. Merkez ofisimizde atıklardan kompost üretimi, ileri dönüşüm başlığı altında makyaj stantları (36 okula kitaplık/ kedi evi/ oyuncak dolabı), teşhir malzemelerinin yüzde 100 eko-dizayn olması ve Garnier “Yeşil Bir Adım” projesiyle geri dönüşüme yine katkı sunmaktan dolayı mutluyuz. L’Oréal Professional Serie Expert serisinde yüzde 95 oranında geri dönüştürülmüş plastik kullanılıyor. DIA Light serisinde yüzde 95 geri dönüştürülmüş alüminyum ve yüzde 100 dönüştürülmüş plastik geri dönüştürülebilir kutu mevcut. La Roche_Posay markamızda kartondan ambalaj, Armani My Way parfümünün yeniden doldurulabilir şişesi ve Kiehl’s markamızın geri dönüştür ve ödülünü al projesi de ‘Geri Dönüşüm Hareketi’nin önemli ayakları… Başka bir startupla da iş birliğimiz var: Çevre Koruma Hareketi başlığımız altında yer alan, su tüketimini yüzde 65 azaltan duş başlığı (Gjosa Water Saver). Fabrikamızda yüzde 72, merkez ofisimizde yüzde 60 oranında yenilenebilir enerji kullanıyoruz. Su tasarrufu amacıyla 6 bin litre yağmur suyunu yeniden kullanıma sunuyoruz, bahçe sulamasında kullanıyoruz. Garnier çevresel ve sosyal etki etiketleme sistemi başlattı ki tüketiciler A’dan E’ye bir sıralama çerçevesinde ürünün çevreye etkilerini görebiliyor. Ecobeauty Score Konsorsiyumu (42 paydaş ile çevresel etki standardı) ve Biotherm’in ambalajdan satışa sürdürülebilir malzemeler kullanması da diğer çalışmalardan. Su konusunda da liderlik etmeyi planlıyoruz. L’Oréal Türkiye İstanbul üretim tesisimiz, “suyu dönüştürerek kullanan su dostu” bir fabrika haline gelecek. Her yıl 50 milyon litre su tasarruf edilmesi planlanıyor ki bu da 53 bin İstanbullunun bir günlük su tüketimine eş değer bir oran. 2022’nin son çeyreğinde hayata geçirmeyi planlıyoruz. Güçlerimizi birleştirerek dünyayı değiştirebiliriz!”
Unilever: Sürdürülebilir Yaşamı Yaygınlaştırmak İçin Ne Yapmalıyız?
Unilever NAMETR (Unilever Kuzey Afrika, Orta Doğu, Türkiye ve Rusya) Çevre Uyum Müdürü Buket Özbekle Apaydın, Unilever’in sürdürülebilirlik yaklaşımı hakkında önemli bilgiler verdi:
“Hedefimiz, Sürdürülebilir Yaşamı Yaygınlaştırmak. Özellikle iklim ve döngüsel ekonomi çerçevesinde uygulamalarımızı paylaşmak istiyorum. Unilever, 190’dan fazla ülkede operasyonlarına devam ediyor. 148 bin çalışanıyla faaliyet gösteren, dünyanın önde gelen kişisel bakım, ev bakım, güzellik, sağlık, beslenme ve dondurma şirketlerinden biri. Her gün 3.4 milyar tüketiciye ulaşıyoruz. Unilever olarak Türkiye’de altı fabrikamız ve 5 binden fazla çalışanımızla faaliyet gösteriyor ve 32 ülkeye ihracat gerçekleştiriyoruz. 29 markamızla, en az 1 ürünümüzle her hanede yer alıyoruz. Unilever Türkiye genelinde kadın liderlerin tüm liderlere oranı ise yüzde 50. Unilever bir amacı olan şirketlerin kalıcı olduğuna, bir amacı olan insanların geliştiğine ve bir amacı olan markaların büyüdüğüne inanıyor. Dünyanın karşı karşıya olduğu sorunların aşılması için devletler yoğun çalışıyorlar, ancak iş dünyası ve markalar da çözümün bir parçası olmak zorunda. 2010-2020 yılları arasında uyguladığımız Unilever Sürdürülebilir Yaşam Planı ile dünya genelinde 1.3 milyar insanın sağlığının ve esenliğinin geliştirilmesine destek olduk. Ürünlerimizin sera gazı etkilerinde yüzde 10 azaltım sağladık, tüketici atıklarının ayak izini de yüzde 34 oranında azalttık. 2.6 milyon küçük işletme sahibine destek sağladık, ürünlerimizin yüzde 67’sinin sürdürülebilir yöntemlerle tedariğini sağladık. BM Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerini operasyonlarına entegre eden ilkler arasındaydık. 10 yılın sonunda sürdürülebilirlik konusundaki ajandamız sona ermedi. 2020 yılında Unilever Sürdürülebilir Yaşam Pusulası stratejimizi lanse ettik. Bu yeni iş stratejimiz 1 milyar Euro’luk İklim ve Doğa Fonu’nu, 2039 yılında tüm ürünlerin üretiminden kaynaklı emisyonlarda karbon nötr olmasını, 2023 yılına kadar ağaçsızlandırmadan arınmış bir tedarik zincirini, yeni jenerasyon çiftçileri ve küçük işletmeleri güçlendirmeyi, 2030 yılına kadar ürün formülasyonlarını biyobozunur hale getirmeyi ve 100 adet su koruyuculuğu (Water Stewardship) programını hayata geçirmeyi de içeren birçok hedefi içinde barındırıyor… Ekosistemimiz içinde 4R Stratejimiz mevcut. Bu stratejiyi azalt, yeniden kullan, geri dönüştür ve geri kazan olarak özetlemek mümkün (Reduce/ Reuse/ Recycle/ Recover). Bu strateji kapsamındaki yatırımlarımızı da temiz teknoloji fonumuz aracılığıyla gerçekleştiriyoruz. 2021’de Türkiye’de toplamda 1.8 milyon Euro değerinde sürdürülebilir teknoloji yatırımına imza atıldı. 2010-2020 döneminde Türkiye’deki fabrikalarımızda karbon emisyonlarında yüzde 55 azalma sağlanırken 2010 yılından bugüne üretim süreçlerinde kullanılan enerjide ürün başına yüzde 17 azaltma kayıtlara geçti. ‘Çöplüğe Sıfır Atık’ uygulamamız da hala devam ediyor.”
Şirketin tüm fabrikalarında yüzde 100 yenilenebilir kaynaklardan elektrik enerjisi kullanımı ve ‘çöplüğe sıfır tehlikesiz atık’ sisteminin mevcut olduğunu ifade eden Buket Özbekle Apaydın, sözlerini şöyle sürdürdü: “Güneş, rüzgar ve yenilenebilir termal enerji kaynaklarına odaklanan karbonsuzlaştırma çalışmalarımız devam ediyor. 2025’e kadar yeni hedeflerimiz de var. Atık toplama ve işleme konusunda yatırım ve doğru ortaklıklarla, geri dönüştürülmüş plastik satın alımı ve kullanımıyla, piyasaya sürdüğümüz ambalajların toplama bedelini doğrudan ödediğimiz ‘Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu Planları’ ile sattığımızdan daha fazla plastiği toplayıp işleyeceğiz. ÇEVKO ile çalışıyoruz bu konuda da. İlk kullanılan plastiği ciddi şekilde azaltacağız. Ülkemizde PCR alt yapısını da desteklemeye devam edeceğiz.”
ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer, konuşmacılara teşekkür etti ve bu söyleşide olduğu gibi şirketlerin yaptıkları çalışmaları paylaşmalarının bir kez daha önemine değindi.
Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı