Son devirde eski eşi Feyza Aktan ile karşı karşıya geldiği velayet davası ve şiddet argümanları ile gündemde olan Özcan Deniz, Harbiye Açık Hava Tiyatrosu’nda uzun ortanın akabinde geçmişten günümüze tüm sevilen müziklerini seslendirdi. Ünlü müzikçiyi, kendisinden 22 yaş küçük İranlı modacı sevgilisi Samar Dadgar da yalnız bırakmadı. Oğlu Kuzey’i sahneye çıkartan Deniz, “Bu oğlumla birinci konserim. Çok mutluyum” dedi.
“HEP ALGI YARATILDI”
Basın mensuplarının “Özcan Beyefendi hakkınızda aylarca kimi tezler yazılıp, çizildi. Bu bahislerle alakalı neler söylemek istersiniz?” sorusuna ünlü müzikçi, “Hep algı yaratıldı. Güya daima ben konuşuruyorum da diğerleri susuyor üzere. Bu vakte kadar bir defa konuşmadım, yalnızca bir defa adliye çıkışı durumla ilgili kısa bir konuşma yaptım. Konuşmama nedenim evladımı düşünmemdi. Natürel ki mahkemeye ve yakın etrafıma konuştum ancak basına hiçbir vakit konuşmadım. Şayet konuşsaydım Kuzey’e de büyük ziyan verebileceğimi biliyordum. ‘Ne olursa olsun o anne’, ‘Ne olursa olsun o baba’ lafını mutlaka kabul etmiyorum. Kimi anne, babalar çocukları çöpe atıyor. O vakit onlar da anne baba, bu ‘Ne olursa olsun’ lafı cehaletten doğan bir şeydir. Ben hiçbir vakit oğlumu, annesinden ayırmaya çalışmadım, annesiyle de bunu tekraren paylaştım. Yalnızca oğlumun silah olarak kullanılmasını istemiyorum ve engellemeye çalışıyorum. 50 yaşındayım, bu saatden sonra her dakikamı oğlumla dolu dolu geçirmek istiyorum. Şu sahnede yaşadığım tatmini hiçbir vakit yaşamadım. Dört yaşındaki oğlum beni izliyordu. Alkışlarla beni izliyordu ve birinciydi, ömür uzunluğu kalacak” yanıtını verdi.
“BERAAT ETTİM”
“Sizinle ilgili bir tez vardı. Bir telefon konuşmasında ‘Polisi ararsan yüzünde sigara söndürürüm’ gibi” yorumuna anında itiraz eden Deniz, “Konuların hepsinde beraat ettim arkadaşlar, benim üstüme atılan o iftiraların hepsi beni büsbütün velayet davasından geri çektirtmek için yapılan tehditlerdi” dedi.
“KENDİMİ ÖTEKİ NASIL AKLAMALIYDIM?”
Feyza Aktan’ın, eski eşi Özcan Deniz’in tişörtünü yırtması gündem olmuştu. Bu mevzu hakkında da konuşan sanatçı, “Bunu misilleme olarak yaptık. Düşünsenize karşınızda bir şey yapmadığım halde yapmış üzere gösteren biri var. Kendimi savunmak için onu paylaşmalıydım. Kendimi diğer nasıl aklamalıydım? Hani bir laf vardır ya; ‘Kalabalıkta biçim yapanın, tenhada özrü kabul edilmez’. İkincisi beni tokatladı. Tişört olmasa yüzüm, gözüm parçalanacaktı. Ben bu durum için bile gidip, rapor almadım. Çocuğu birinci gün okula göndermemiş. Okuldan beni aradılar, Kuzey okula gitmemiş. Öğretmen ‘Beş dakikanız var, birazdan derse başlayacağız, sizi bekliyoruz’ dedi. Çocuğun esasen bende olması gereken gün almaya gidiyorum. Kapıyı çalınca bana saldırmaya başladı bir anda” formunda konuştu.
“HER ŞEYİ KAYBEDEBİLİRDİM”
Sözlerine devam eden Özcan Deniz, “Arkadaşlar benim mesleğim, gelmişim, geçmişim, nereye gidiyorum, ne biriktirdim bu saatden sonra nereye gidecekmiş, ne olacakmış değerli değil. Bir duruma dikkat çekmek istiyorum. Bu süreçte 30 yıllık mesleğimi, bütün hayatımı, bütün birikimimi masaya sürdüm oğlum için, her şeyi kaybedebilirdim. Karşı taraf ise hiçbir şeyi masaya sürmedi. Karşı taraf ortaya bir yarar bile sürmedi. Burada sizce kimin haklı olma ihtimali var? Mahkeme kapılarında bekledim. Bir hakim ‘Yargılıyorum seni’ diyebilirdi. Hiçbir halde kanıtı olmayan dava, altı ay sürdü. Olağan bir vatandaş olsa mümkün değil bu kadar sürmeyecek bir dava. Bir de Bayanlar Günü’ne denk geldi. ‘Aha oradan bir şey çıkartacak’ dedim. Fakat neyseki sonraki gün beraat olduğum duyuldu. Şayet ceza verselerdi, Türkiye’nin bana bakışı çok farklı olurdu. Kendimi anlatmaya çalışana kadar ‘Bye bye sana Özcan Deniz’ olurdum. Bunu göze aldım. Her türlü iftirayı göğüslemeyi göze aldım” açıklamasını yaptı.
“BOĞULABİLİRİM, YAKILABİLİRİM, YOK EDİLEBİLİRİM”
Gerekirse oğlu için mesleğine noktalamaktan çekinmeyeceğini vurgulayan 50 yaşındaki sanatçı, şu tabirleri kullandı:
Karşımda bir genç anne, bir bayan var. O yüzden bu durum onu güçlü kılıyor. Daha hassas davranmam, daha istikrarlı davranmam gerekiyor. Çocuğum var, annesi var, anlatamayacağım durumların içine düşmem riski var, izah edemeyeceğim bir kitleyle müsabakam durumum var. Boğulabilirim, yakılabilirim, yok edilebilirim. Bu durumlar daha evvel yaşandı. Şu an sinema çekmem gereken bir vakit ancak çocuğuma vakit ayırıyorum. Bugün ‘Kariyerini noktala’ deseniz, evladım içinse noktalarım. Stop düğmesine anında muvaffakiyetim. Umurumda değil, bir yarar elde etmeye çalışmıyorum. 10, 15, 20 yılım kaldı ya da kalmadı. Evladıma ilgili geçireceğim günler sayılı ve bunu kimseye kurban ettirmek istemiyorum. Çocuk için de yazık, benim için de yazık. Evladımı benden kopartmaya çalışıyorlar. Hem de şöhret ve para uğruna! Üstünde tepişen menajerler, basın danışmanları var. ‘Bu nizamın içinden oğlumu nasıl kurtarırım?’ diye iki yıldır gecem, gündüzüm berbat geçti.