Aytunç Erkin, Sözcü Gazetesi’nde bugün yayınlanan köşe yazısında “Tunç Soyer, Osmanlı’nın son periyodunu, İngilizlerle hareket eden sarayı amaç aldı” dedi.
“HAİN” TUNÇ SOYER SURİYE’DE ÜS KURDU
İzmir Büyükşehir Belediye Lideri Tunç Soyer’in “100 yıl önceydi. Bu toprakları yönetenler, gaflet, dalalet ve hatta hıyanet içindeydi. Gençleri, bayanları, çocukları, geleceği hiç düşünmediler. Saraylarındaki saltanatı korumak için bütün bir milleti ateşe attılar” cümleleri üzerinden fırtına koparanlara bakıyorum da… Yazacağım gelişmeye ses çıkaran oldu mu?
TARİH 3 EYLÜL 2022…
İngiltere merkezli Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’ne (SOHR) nazaran, ABD 3 Eylül’de Suriye’de üçüncü bir askeri üs kurdu. Yeni ABD askeri üssü, kuzeydoğudaki Haseke vilayetindeki Kamışlı’ya yalnızca üç kilometre uzaklıktaki Nakara köyünde kuruldu. ABD’nin, biri Himo köyünde, oburu ise Kamışı Havaalanı yakınlarındaki Tel Fares bölgesinde bulunan iki üssü daha var. Bu ortada Suriye hükümeti, 2011’de savaşın başlamasından bu yana ABD’yi ülkenin doğal kaynaklarını çalmakla suçlamaya devam etti. Suriye Petrol Bakanlığı, ABD ordusunun “her gün 66 bin varil petrol” yağmaladığını ve Suriye’nin günlük petrol üretiminin yaklaşık yüzde 83’ünü kullandığını açıkladı. Ve bu petrolün başında da bekçiliği “YPG/PKK” yapıyor!
İki yıl öncesine dönelim!
TARİH 17 AĞUSTOS 2020…
ABD’li “Delta Crescent Energy LLC” şirketinin Suriye’nin kuzeyinde petrol çıkarmak üzere PKK/YPG ile muahede imzalaması konusunda, o devir ABD’nin Suriye Özel Temsilciliği’ni yapan James Jeffrey şöyle dedi:
“İstikrarı sağlamayı ve IŞİD ile savaşmayı sürdürdükleri surece, onların (PKK/YPG) ekonomik açıdan âlâ durumda olmalarını istememiz bir sürpriz değil. ABD Lideri Donald Trump’ın kararı üzerine bu güce (PKK’ya) petrol alanlarının korunması vazifesi verildi… Bu nedenle onlara takviye sağladık, eğitim, donanım ve danışmanlık misyonları yürüttük.”
1980 DARBESİNİ SAVUNAN ABD
Tunç Soyer, Osmanlı’nın son periyodunu, İngilizlerle hareket eden sarayı maksat aldı, ABD ise PKK/YPG’yle yürüyor. Yorum sizin diyelim ve James Jefrrey’den husus açıldığı için 12 Eylül 1980 darbesiyle ilgili hatırlatma yapmakta yarar olduğunu düşünüyorum.
Çünkü…
1980 darbesini savunan ABD
ABD’nin tesirli fikir kuruluşlarından Washington Enstitüsü’nde 22 Temmuz 2013’te bir tahlil yayımlandı. James Jeffrey ve Soner Çağaptay’ın hazırladıkları yazıda şu tespit dikkatimi çekti:
“… 1980 Türk darbesi, ordunun müdahalesinin kimi durumlarda demokrasiyi tekrar kurabileceğini gösterirken, Türkiye’nin o vakitten bu yana genel olarak başarılı gelişimi, ordunun, öteki kurumların ve memleketler arası toplumun İslamcı hareketleri yumuşatmada oynayabileceği rolü göstermektedir.”
Jeffrey ve Çağaptay ikilisi, Mısır’da Müslüman Kardeşler’in darbeyle devrilmesinin akabinde kaleme almışlar bu yazıyı:
“… Mısır’da Müslüman Kardeşler hükümetinin devrilmesi, Türkiye’nin 1980 askeri darbesi ve onun akabinde ortaya çıkan ‘Türk modeli’ ile karşılaştırmaya davet ediyor. Bu müdahalenin akabinde, Türk ordusu geçiş sürecinde istikrar sağlayıcı bir rol oynarken, ülkedeki İslamcı partiler sonunda siyasi iştirak yoluyla ılımlılaştı. Türkiye’nin 1980 darbesi önümüzdeki aylarda Mısır’a bir yol haritası sunabilir mi? Daha geniş olarak, Türkiye’nin genel demokratik tecrübesi orada tekrarlanabilir mi?”
Şimdi… 1980 darbesini legal ve demokratik gören bir ABD’den bahsediyoruz. ANAP başkanı Turgut Özal’a verilen dayanak de manidar:
“… Türk darbesi, bölgede son iki jenerasyonda gerçekleştirilen birçok askeri müdahalenin tahminen de en başarılısı olarak öne çıkıyor. Detaylar farklı olsa da, Mısır ve Türkiye darbeleri tıpkı temel güçler tarafından üretildi: çok toplumsal kutuplaşma, hükümetin büsbütün fonksiyonsuz olduğuna dair artan inanç ve sivil şiddet hayaleti. Türk ordusunun aksiyonlarının kimi tarafları uzun müddettir tartışmalı olsa da, halk o sırada müdahaleyi geniş çapta destekledi. Bunun bir nedeni, ordunun ülkeyi açıkça sivil demokratik idareye geri döndürmesi. 1983’te özgür seçimlerin (1977 seçimlerinde önde gelen Müslüman muhafazakar partiden aday olan) yeni başbakan Turgut Özal ile sonuçlanmasıydı.”
Analiz, AKP’nin “Ilımlı İslamın temsilcisi” olarak nasıl iktidara geldiğiyle sonlanıyor:
“… Bu iç ve dış dinamikler, Türkiye’nin mevcut iktidar partisi AKP’yi üretti. Erbakan, Temmuz 2001’de SP aracılığıyla İslamcı hareketini sürdürmeye çalıştığında, eski takımlarının birden fazla yeni bir yaklaşımın uygun olduğuna karar verdi. Ondan kopup RP/FP parti sisteminin birçoklarını yanlarına aldıktan sonra, Ağustos 2001’de AKP’yi kurdular. Kökleri daha açık biçimde İslamcı olan atalarına büyük ölçüde dayanan AKP, 2002 seçimlerinde ölçülü bir siyasi platform ortaya koydu. AKP’nin başarısı, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç üzere yeni yüzlerden oluşan bir liderlik kurma kararından da kaynaklandı.”
Tunç Soyer’den ABD’ye, ABD’den YPG’ye, YPG’den Ölçülü İslam’a uzanan yol. Yani… Problem Soyer değil!
Çünkü…
OKULDA YASAKLANAN NUTUK
Osmanlı İmparatorluğu’yla, ecdadla uğraşan kimse yok! 2023’e giderken AKP’nin seçim stratejilerinden birisi de “muhafazakar bölümü konsolide etmek”, imam-hatip, laik-anti-laik, Osmanlı-Cumhuriyet arbedeleriyle toplumu bir sefer daha kutuplaştırmak! Bugüne kadar Atatürk’e ve Cumhuriyet’e karşı kabul edilemez cümleleri kuranlara karşı iktidarın sessiz kaldığını, iktidar sözcülerinin dahi kurucu önderlerle hesaplaştığını gördük!
Örneğin…
Haziran 2021’de, Mersin’de Çamlıyayla Dava Ocakları, bir proje kapsamında okullarda Mustafa Kemal Atatürk’ün Nutuk yapıtının sadeleştirilmiş bir özeti olan “Mustafa Kemal Atatürk Gençler İçin Nutuk” isimli yapıtı dağıtmayı talep etti. Çamlıyayla İlçe Ulusal Eğitim Müdürü talebe şu karşılığı vermişti:
“Kitabın 25. sayfasında Osmanlı padişahı Vahdettin’e yönelik ‘soysuzlaşmış, alçak’ ve devrin Osmanlı Hükümetine yönelik ‘aciz, haysiyetsiz ve korkak’ tabirleri kullanıldığından, kitabın 5. sayfasında ‘Öğretmen sopayla vurmuştur’ denilerek öğrencileri olumsuz etkileyebilecek şiddet ve 24. sayfasında yer alan görselde ‘Büyük Başkan Mustafa Kemal Atatürk’ün elinde sigara ile gösterilerek’ öğrencilere olumsuz örnek teşkil edecek ögelere yer verildiğinden kelam konusu kitabın öğrencilere dağıtılması uygun görülmemiştir.”
Müdürün bir okula öğretmen olarak atandığı ve soruşturma başlatıldığı açıklanmıştı.
Yani… Sorun Tunç Soyer değil!
SONUÇ: Yarın “Yeni Osmanlıcılık” üzerine konuşalım.