Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Lideri Ekrem İmamoğlu’nun, “Erdoğan seçimi kazanırsa ben bile misyondan alınabilirim” tabiriyle ilgili, dedi.
İBB Lideri İmamoğlu’nun adaylıktan vazgeçmiş görünmediğini söyleyen Bakan Bozdağ, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Belli ki Sayın Cumhurbaşkanımızın karşısında, o aykırılıkta bir yer almak istiyor olabilir yahut oradan kendine bir prim edinecek bir şey yapmak isteyebilir. Yani Türkiye bir hukuk devletidir, hukuk devletinde bunların nasıl olacağını Cumhurbaşkanı tayin etmez, hukuk tayin eder. Şu anda dediği şey, seçilirse olacak. Şu anda Cumhurbaşkanı. Yani şayet o denli bir şey olsa seçimi niçin beklesin? O denli bir şey yok. Fakat yalnızca bir mağduriyet algısı, ‘Benim üstüme oynuyorlar. Beni dara zora sokuyorlar. Beni zorlaştırıyorlar’ diye yani klasik bir siyaset yapma stili.
İBB Lideri’nin yabancı konukları ile görüşemesi
Yabancı misyon şefleriyle görüşmenin müsaadeye bağlanması ile ilgili de açıklamalarda bulunan Bozdağ, Türkiye’nin dış siyasetinin, Cumhurbaşkanı ve Dışişleri Bakanlığı üzerinden sevk ve yönetim edildiğini aktardı. Bozdağ, Adalet Bakanı olarak rastgele bir büyükelçi veyahut da dış yetkiliyle görüşeceği vakit, kendisinden randevu istendiği vakit yahut rastgele bir ülkeye Bakanlığın muhtaçlıkları çerçevesinde bir ziyaret planlandığı vakit bunları evvel Dışişleri Bakanlığı ile görüştüklerini ve “Böyle bir fikrimiz var, ne dersiniz” diye sorduklarını söz etti.
“İşin doğrusunu Cumhurbaşkanlığı yazısı ortaya koyuyor”
Bunun, devletin yazısız bir anayasası üzere ve kurallarının da daima o denli olduğuna dikkati çeken Bozdağ, şunları kaydetti:
“Bir geleneği vardır bunun. Cumhurbaşkanımızla da paylaşırız. Oralardan onay aldıktan sonra biz o süreçleri işletiriz. Zira aksi takdirde ne olur? Dış siyasette herkesin söylediği kelamlar farklı manalara gelir ve ülkenin dış siyasetindeki kararlılık, istikamet birlik, nizam, intizam, ortadan kalkar. Bu mevzuda ben de alışılmış duyunca baktım “Nedir bu husus?” diye. Temelinde Sayın Cumhurbaşkanımızın 3 Haziran’da yazdığı bir yazı var.
Bütün bakanlıklara ve bütün devlet ünitelerine, İstanbul Büyükşehir Belediye Liderine mahsus bir yazı değil. Her ünite de bunu kendi alt ünitelerine gönderiyor. İçişleri Bakanlığı da gelen yazıyı kendi alt üniteleri olan valiliklere gönderiyor. Valilikler de bunları kendiyle ilgili ünitelere aktarıyor. Bu Türkiye’nin bütün valilerine, bütün bakanlıklarına, Adalet Bakanı olarak bize, herkese giden bir yazı. Fakat buradan siz kalkıp bütün Türkiye’nin her yerine giden bir yazıyı, ‘Bu bana geldi. Benim için kondu. Benim görüşmemi engellemek için yaptı’ derseniz, hakikat bir şey olmaz. Bu olağanüstü yanlış bir şey.
“Hiçbir büyükelçi görüşmesini Dışişleri Bakanlığına haber vermeden yapmadık”
Şimdi yazıya baktığınızda, ‘Sayın Bakanlarımız ve valilerimiz dahil diyor. Onlar da haber vererek yapacak’ şeyler söz ediyor. Belediye lideri demiyor. Valiye de diyor. ‘Sen de yapacaksan bu türlü yapacaksın. Öbürleri de bu türlü yapıyor’ bu yazı bütün Türkiye’de yönetimde vazife alan herkese iletilen genel bir yazıdır. Kimseye özel yapılmış bir düzenleme değildir. Bu genel düzenlemeden kendisine yapılmış özel bir düzenleme üzere sonuç çıkarmak olağanüstü yanlıştır. O vakit ben Adalet Bakanı olarak ne diyeceğim? Ben daha evvel de Bakanlık yaptım.
Hiçbir büyükelçi görüşmesini Dışişleri Bakanlığına haber vermeden yapmadık. Bazısını da oradan temsilci aldık. Bizde Milletlerarası Hukuk, Dış Alakalar Genel Müdürlüğümüz var bu mevzuda çok uzman arkadaşlar var. Buna karşın biz oradan yetkilileri alırız. Dışarı giderken de hakeza Bakanlık olarak onu yaparız. İşin doğrusunu Cumhurbaşkanlığı yazısı ortaya koyuyor ve bu da vilayetlere bildiri ediliyor. Bütün yöneticilere dönük bir yazı. Buradan özel sonuç çıkarmak büyük bir çaba ister. Maşallah, Ekrem Beyefendi de uygun bir uğraş göstermiş, kendine buradan bile bir mağduriyet devşirdiğini görüyorum. İyi olsun mağduriyeti.” (İHA)