Kırmızı sandalye yeniden Türkiye’de

Önümüzdeki sene Türkiye Cumhuriyeti’nin 100’üncü yılı ve Kanada ile diplomatik ilişkilerin 80’inci yılı dolayısıyla yeni bir projeye imza atan Kanadalı dünyaca ünlü fotoğrafçı Randy VanDerStarren, şimdilerde kırmızı sandalyesi ile Türkiye’yi karış karış geziyor. Üç yıl önce Türkiye Gazeteciler Konfederasyonu Dış İlişkiler Sorumlusu Mevlüt Yeni’nin kurduğu dostluk bağları neticesinde Türkiye’ye gelen VanDerStarren ve oğlu Spencer VanDerStarren Antalya başta olmak üzere Burdur, Denizli, Isparta ve Türkiye’nin birçok kentinde fotoğraflar çekerek Toronta’da sergiler açmıştı. Kanada’nın Toronto Pearson Havalimanı’nda Türkiye’nin tanıtımı için yer alan fotoğraflarla açılan sergiler ile Kanada’da milyonlarca kişiye Türkiye’nin tanıtımı yapılmıştı. Üç yıl aradan sonra yepyeni bir proje için kırmızı sandalye ile yollara çıkan VanDerStarren daha önce çekemediği Türkiye’nin güzelliklerini yeniden çekiyor. Çekilen fotoğraflar ile daha sonra Türkiye ve Kanada’nın önemli şehirlerinde karşılıklı sergiler açılacak. Bu kapsamda Türkçe, İngilizce ve Fransızca dilinde ülkeleri tanıtan kitap hazırlanacak. Türkiye’ye gelen Randy VanDerStarren ile fotoğraf yolculuğunu ve dünyayı dolaşan kırmızı sandalyesini konuştuk.

BİR YÖNETMEN KARAR VERİR

Reklamcılıktaki kariyeri boyunca Coca-Cola’dan Mercedes gibi dünyanın önde gelen firmalarına reklam fotoğrafları çeken Randy VanDerStarren, radikal bir karar alıp oğlu Spencer ile fotoğraf yolculuğuna çıkmak için kurumsal işinden ayrılmış. Şimdiye kadar on dört ülkeyi gezen VanDerStarren’in, çektiği karelerde sembol olan kırmızı yönetmen sandalyesinin kırk binden fazla fotoğrafını çekmiş. Kırmızı sandalyeyi özellikle sembolizmi nedeniyle seçtiğini söylüyor usta fotoğrafçı. Yönetmen sandalyesi seçmesini ise, “Film ekranında ne gösterileceğine bir yönetmen karar verir” diyen VanDerStarren, “Hayatınızın en büyük ekran olduğunu düşünüyoruz. Bu nedenle sandalyemiz, hayatınızı yönlendirme yeteneğinizi ve sorumluluğunuzu temsil etmekte” diyor.

Yönetmen sandalyesinin özel bir sandalye türü olduğunu dile getiren VanDerStarren, “Arkanıza yaslanıp dünyayı izlemekle ilgili değildir. Hayatlarımızı, ülkelerimizi, gezegenimizi ve topluluklarımızı etkileyen bilinçli kararlar vermekle ilgilidir. Dünyayı daha iyi bir yer haline getirmek, her birimizin seçimlerini yönetmesine bağlıdır” şeklinde açıklıyor ve bu önemli mesajı tüm dünyada paylaşmaya devam edeceğinin de altını çiziyor.

Kırmızı sandalye ile birçok ülke arasındaki bağı oluşturan fotoğrafçı, farklı dillerden ve farklı coğrafyalardan insanları fotoğrafladığı için her zaman onur duyduğunu ifade ediyor.

Randy VanDerStarren

SANDALYE SOHBETİ BAŞLATIYOR

Fotoğraflara bakanların sandalye ile yer arasındaki bağlantıyı hissedeceğini söyleyen VanDerStarren, “Diller, coğrafyalar, giyim veya mutfak gibi yüzeysel farklılıklarımıza rağmen tüm insanlar arasında evrensel bir bağ var. İnsanlığın daha derin, daha önemli seviyelerinde, biz aynıyız” diyor. “Nereye gidersek gidelim bu bağlantıya dokunmaya çalışıyoruz” diyen VanDerStarren, böylece bir sandalyenin kültürler, coğrafyalar, ülkeler ve insanlar arasında bir köprü de olabileceğini söylüyor. Kırmızı sandalyenin sohbeti başlattığını söyleyen VanDerStarren, “İzleyiciler sandalyeyi gördüklerinde neden fotoğrafta olduğunu soruyorlar. Bu da bir sohbeti açıyor” diyor. Sandalyenin gerçek insan hikâyelerini paylaşmaya başlamanın çok etkili bir yolu olduğunu belirtiyor ve şimdiye kadar pek çok hikâyenin parçası olduğu için şanslı hissettiğini söylüyor. VanDerStarren, gelecek sayısız hikâyeyi de dört gözle beklediğini de ifade ediyor. Usta fotoğrafçı fotoğraflarında sembol olan kırmızı sandalyesine de çok iyi baktığını ve bu yüzden sandalyeyi her zaman yanında taşıyarak güvende tuttuğunu söylüyor.

Türkiye beni sıcakkanlı insanları ile etkiledi

Dünya’nın ve Türkiye’nin birçok yerini gezen fotoğrafçı, Türkiye’de en çok etkilendiği ve hâlâ etkisinden çıkamadığı yeri ise şöyle anlatıyor: “Türkiye’de yaptığım ilk fotoğraf gezim sırasında İstanbul Galata Köprüsü’nde güneşin doğuşunu gördüğüm zamanı hep hatırlayacağım. O zamandan beri bu ülke beni coğrafyası, doğası, kültürü, tarihi ve sıcakkanlı insanları ile sürekli etkiledi. O gün doğumu devam eden inanılmaz bir maceranın başlangıcıydı.” “Türkiye’de beni etkileyen sayısız yer var” diyen VanDerStarren, Antalya’da Termessos, İstanbul’da Nuruosmaniye Camii, Hatay’da çarşılar, Nemrut Dağı’ndaki karla kaplı heykellerin favorilerinden bazıları olduğunu söylüyor. Sandalyenin her fotoğrafa her zaman orijinal olarak yerleştirildiğini söyleyen VanDerStarren asla PhotoShop kullanmadıklarının özellikle altını çiziyor. Usta fotoğrafçı, “Harika fotoğraf; aydınlatma, hareket, nesne, arka plan, hava durumu ve diğer şartlar gibi birçok unsurun bir araya gelmesidir. Bu unsurlar sihirli bir şekilde birlikte olduğunda, güzel bir hikâye ortaya çıkabilir” şeklinde fotoğraf çekerken en çok neye dikkat ettiğini sıralıyor. VanDerStarren, sandalyenin her fotoğrafa ek bir unsur ve meydan okuma sağladığını da söylüyor. Sandalyenin yolculuğunu görmek için Instagram’da @takeyourseatinsta veya TakeYourSeatOnline.com adreslerini takip edebilirsiniz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir