Havalimanlarına yönelik otobüs nakliyatı yetkisini belediyelerden alarak özel işletmelere devreden genelgenin yürütmesi, Danıştay tarafından durduruldu.
İSTANBUL (İGFA) – Sabiha Gökçen Havalimanı’ndan kent merkezine nakliyat yetkisi, UKOME kararıyla İETT’ye devredilmiş, 2011 yılında bu karar doğrultusunda çıkılan ihaleyi HAVABÜS firması kazanmıştı.
Ancak, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı 2020 yılında 2920 sayılı Türk Sivil Havacılık Kanunun “Yer hizmetleri” başlıklı 44. unsuruna dayanarak yayınladığı bir genelgede yetki aşımı yapmış, havalimanlarına yönelik nakliyat hizmeti verilmesi için ihale açma yetkisini Belediyelerden (Kamu) alarak havalimanını işleten özel şirketlere vermişti.
İBB, kanunlara ters olarak ve UKOME kararı bulunmayan bir uygulamayla Sabiha Gökçen Havalimanı’na nakliyat yapan, böylelikle haksız gelir temin eden HAVAİST firmasına para cezaları kesmeye başladı.
İstanbul Emniyet Müdürlüğü ise, geçtiğimiz haftalarda birebir güzergahta kanunlara alışılmamış bir biçimde hizmet veren HAVAİST firmasının araçlarının yerine, HAVABÜS otobüslerini durdurup, para ve araç bağlama cezaları uygulamaya başladı.
Büyükşehir Belediyesi; Sabiha Gökçen Havalimanı’na nakliyecilik yapan HAVAİST firmasının, hukuksuz ve UKOME kararı olmadan yetkisiz bir formda çalıştığını, İstanbul Valiliği ile İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne yazılı olarak bildirdi. Yazıda, “Havaist firması tarafından sürdürülen yasaya ters nakliyat faaliyetine karşı yasal yetkilerimizi kullanmaya devam ederek, hukuka karşıt bu uygulamaya son vermeyi amaçlıyoruz” denildi.
İHALE SÜRECİ YASAYA UYGUN YÜRÜTÜLSEYDİ NE OLACAKTI?
5216 sayılı kanuna kapsamında; havalimanı – kent içi ortası nakliyatı bir kamu kurumu olan İBB tarafından görülecek, bu yolla milyonlarca lira gelir temin edilecek ve bu gelir 16 milyon İstanbullu için kullanılacaktı. Ayrıyeten nakliyecilik hizmeti yasaya uygun olacak ve vatandaşlar, İBB teminatıyla kaliteli bir hizmete kavuşacaktı.
Kamuya ilişkin yetkiler, kaynaklar ve topraklar kamuda kalarak; halk faydasına, halk için, halkın nezareti, kontrolü ve iştirakiyle kullanılacak, 16 milyon İstanbullu kazanacaktı. Büyükşehir Belediyelerinin yetkileri elinden alınmaya çalışılmasaydı, kent içi gelirlerin hukuksuz bir biçimde özel şirketlere gitmesi engellenecekti. Özel şirketlere aktarılan haksız kaynaklar, milyonlarca lira kaynaktan yoksun edilen belediyeler ve o kaynaktan mahrum kalan vatandaşlar olmayacaktı.
Diğer taraftan; kamu kaynaklarının hukuka uygun, aktif ve verimli kullanılmasını önemseyen, hem kamuya gelir temin eden hem de halka kaliteli, nitelikli, inançlı bir ulaşım hizmeti sunulmasını sağlayan bir anlayış hakim olacaktı.