İHH İnsani Yardım Vakfı’nın Youtube kanalında yayınlanan ve ilgiyle takip edilen “Şahitliğim” serisinin yeni kısım konuğu, merhum Abdülmetin Balkanlıoğlu’nun oğlu Halil Balkanlıoğlu oldu.
Halil Balkanlıoğlu; babasının çocukluğunu, baba – evlat münasebetlerini, medreseden hocalığa uzanan yıllarını, sürgün yıllarını, vefatını ve sonrasını anlattı.
“Arkadaşları harçlıklarını babama emanet edermiş”
Babasının çocukluğunun 10 yaşına kadar Çorum Sungurlu Aşağı Fındıklı Köyü’nde geçtiğini anlatan Halil Balkanlıoğlu, “Sonrasında köyden kente göçmüşler. Kente göçtükten sonra babam parasız yatılı imam hatip okulunu kazanmış. Çorum’la ilçe ortasındaki yetmiş kilometre arayı bisikletle gidiyormuş devamlı olarak. Babam on üç yaşındayken dedem vefat etmiş ve babam ailenin en büyük çocuğu olarak kışın değişik yerlerde, yazın inşaatlarda, tuğla fabrikalarında çalışmaya başlamış. Çorum’dayken imam hatibin birinci talebesi oluyor. Yani çocukluğunda yaramazlıkta köyün birincisi lakin okula geldiği vakit okulun en başarılı öğrencisi oluyor. Yeniden lisede Ulusal Türk Talebe Birliği devir başkanlığı yapıyor. Bir de Anadolu’nun farklı vilayetinden Çorum İmam Hatibe gelen talebeler bütün harçlıklarını getirip babama verirlermiş. Niçin? Kendilerinde bıraktıkları vakit on beş günde harçlıkları bitermiş. Lakin babama verdikleri vakit babam onu o denli bir iktisatlı, o denli bir yönetimli, o denli bir programlı harcarmış ki herkese örneğin on beş gün yetecek para bir ay yetermiş” diye konuştu.
İslâmi ilimleri tahsil etmek için hukuk fakültesini bıraktı
Abdulmetin Balkanlıoğlu’nun Çorum İmam Hatip Lisesinin akabinde İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesini kazandığını anlatan Halil Balkanlıoğlu, “Babam ikinci sınıftayken Mahmud Efendi Hazretlerinin müezzini Hasbi Abdülkerim Hoca Efendi ile tanışıyorlar. Abdulkerim Hoca o periyot üniversiteli talebelere ders veriyormuş. Babamları da davet ediyor sohbetlere ve derslere. Sonrasında babam Mahmud Efendi Hazretleri ile tanışıyor. Mahmud Efendi babamın İslami ilimlere yönelmesini istemiş. Ve babam kesin bir kararla üniversiteyi bırakmış ve İslâmi ilimleri öğrenmeye karar vermiş” dedi.
“Yolda kalan turiste uçak bileti almıştı”
Halil Balkanlıoğlu, babasının insanlara yararlı olmak için daima olarak uğraş sarf ettiğini ve bu sebeple devamlı seyahat ettiğini belirtti. Balkanlıoğlu, “Bir keresinde babam Almanya’dan yeni geliyor. Arkadaşıyla mescide giriyorlar. Namazını kılıp mescitten çıktığında bakıyor ki bahçede bir turist yatıyor. Babamın dikkatini çekiyor. Yanına gittiklerinde Alman bir turist olduğunu anlıyorlar. Sonra babamın Almanca bilen bir arkadaşı ‘ne işin var senin burada’ diyor. O da diyor ki, ‘İstanbul’u gezmeye geldim. Ancak son gün çantamı çaldırdım. Param, telefonum, cüzdanım gitti diyor. Bir tek ön cebimdeki pasaportumla kaldım’ diyor. Babam niçin burada yattığını sorduruyor. Demiş ki, caminin önünde yattım zira biliyorum ki Müslümanlar merhametlidir. Kimseye de bir şey söylemiyorum lakin kesinlikle birisi gelir benim halimi sorar. Babam çabucak havaalanından bir bilet alıyor. Adamın pasaportunun ortasına biletini ve hatırı sayılır da bir para koyuyor. Adam Müslüman değil. Bu diyor, sana Hz. Muhammed Mustafa’nın (SAV) hediyesi” tabirlerini kullandı.
“Müslümanların birlik beraberliğini çok önemserdi”
Abdulmetin Balkanlıoğlu’nun çok yeterli bir baba olduğunu söz eden Halil Balkanlıoğlu kelamlarını şöyle sürdürdü: “Çok merhametli bir insandı. Esasen herkese karşı öyleydi. Babam dışarıda nasılsa, meskende de birebirdi. Birtakım beşerler vardır, dışarıda çok şen şakraktır, merhametlidir fakat konuta gelince aslan kesilir. Yok. Dışarıda gördüğüm Metin Hoca’yla içeride gördüğüm Metin Hoca ortasında zerre kadar fark yok. Muhabbetli, sıcak, samimi bir insandı. Maddi olarak elindeki imkânları da bizden esirgemezdi. Babamın çok büyük bir özelliği de karşısındaki insan ister yetmiş seksen yaşında olsun, ister on yaşında olsun çarçabuk bağlantı kurabiliyordu, bağ kurabiliyordu. Müslümanların birlik beraberliğini, birbirlerinin hakkını hukukunu muhafazalarını çok önemserdi. Diyelim ki bir insan hakkında ona bir şikayet geldiğinde, adamın çabucak ağzını kapatırdı. Kaygısı ki, ‘benim kalbimi o beşere karşı kirletme.” sözlerini kullandı.
“28 Şubat sonrası sürgüne gönderildi”
“Babamın tutsaklığı da oldu, sürgünlüğü de oldu. Gözaltına alındığı da oldu. 28 Şubat devrinde babamla da çok uğraşıldı. 2000’li yılların başında da Fatih’ten o vakit köy olan Kayabaşı’na sürüldü.
Sürüldüğünde natürel çok meşakkatler çekti. Geri dönmek istedi. Sonra şunu fark etti. Köy sakinlerinin genelinin dini bakımdan gidişatı âlâ değil. Babam bunu görüyor diyor ki ‘Metin, Allah seni buraya boşuna göndermedi. Boş ver Fatih’e dönmekle uğraşmayı, sen bulunduğun yerleri yeşert. Gel vakit git vakit artık etraf köylerden de cuma günleri sohbete geliyorlar. Köy artık bu türlü hiç görmediği bir otomobil konvoyları görmeye başlıyor. Köylüyle muhabbet sıkı fıkı oluyor. O vakte kadar yani tahminen elli yıl içinde o köyden hacca gidenlerin sayısının tahminen de daha fazlası babamla birlikte hacca gidiyor. Gençler sakal bırakmaya, cübbe şalvar giymeye başlıyorlar. Ortam orada çok güzelleşiyor.”
Halil Balkanlıoğlu babasının vefatından sonra daha fazla tanındığını, daha geniş kitlelerce sevildiğini ve sohbetlerinin daha fazla insan ulaştığını söyledi. Abdulmetin Balkanlıoğlu’nun cenazesine ağır bir iştirakin olduğunu hatırlatan Halil Balkanlıoğlu, toplumun farklı kesitlerinden insanların cenazede gözyaşı döktüğünü ve babası için dualar ettiğini anlattı.
İHH Youtube kanalında
“Cennete Yalnız Gitmek İstemezdi!” | Oğlu, Abdülmetin BalkanlıoğluHoca’yı Anlattı başlıklı içerik, İHH’nın Youtube kanalından izlenebiliyor.