Ertuğrul Özkök’ün Tansu’ya Mektuplar’ı devam ediyor.
Ertuğrul Özkök’ün bugünkü yazısı şöyle:
Bir haftadır Amerika Birleşik Devletleri’ndeydim.
İtiraf edeyim şuurlu bir formda Türkiye diyeti yaptım.
Daha doğrusu siyaset ve trol detoksu diyebilirsiniz.
Yani Türkiye’de birtakım siyasetçilerin söyledikleri ve her iki tarafın trollerinin attığı tivitlerle zerre kadar ilgilenmedim.
DÖNDÜĞÜMDE BENİ ŞAŞIRTAN GELİŞME
Döndüğümde ise beni şaşırtan bir sürpriz bekliyordu.
HDP Kongresi yapılmış ve çok şaşırtan bir “Danışma Kurulu” oluşturulmuştu.
Tabii en şaşırtıcısı da yakından tanıdığım üç kişinin HDP Müracaat Konseyine girmesiydi.
Bu şahıslar Hasan Cemal, Mehmet Altan ve Ali Bayramoğlu’ydu…
Üçü de geçmişte görüş ayrılıkları yaşadığım üç aydındı.
Ama üçü de, en derin ayrılıklarımızın olduğu günlerde bile ciddiye aldığım, hürmet duyduğum insanlardı.
ÖNCE YANLIŞ VERİLEN HABERDEN BAŞLAYAYIM
Haber evvel “HDP’ye girdiler” formunda geldi.
Tabii beni asıl şaşırtan buydu.
Çünkü üçünün de HDP’ye gireceğine ihtimal vermiyordum.
Sonra işin aslı anlaşıldı.
Hiçbiri HDP’ye girmemiş, yalnızca Müşavere Kurulu’na girmeyi kabul etmişlerdi.
Bu da benim için şaşırtıcıydı.
Merak ettiğim ise şuydu:
Onları kim ne diyerek ikna etmişti?
O nedenle üçünü de tek tek arayıp konuştum.
ÖNCE HASAN CEMAL’İ ARAYIP SORDUM: KİM İKNA ETTİ
Önce Hasan Cemal’den başladım. Hasan Cemal bana nazaran, Türk yazılı basınının bugüne kadar çıkardığı en başarılı genel yayın direktörlerinden biridir.
Öğretim üyesiyken onun çıkardığı Cumhuriyet gazetesini ve onun yaptığı devrimci değişiklikleri büyük ilgiyle ve hayranlıkla izlerdim.
Hürriyet’in Ankara Temsilcisi ve sonradan genel yayın direktörü olunca, onun yanında çalışmış çok başarılı gazetecilerle birlikte çalışma imkanı buldum.
O şahıslar ortasında Sedat Ergin, Cengiz Çandar, Yalçın Bayer, Zeynep Atikkan, Deniz Som üzere isimler vardı.
ÖNCE YAZILMAMAK KAYDIYLA KONUŞTU SONRA
Hasan Cemal evvel “Bunları yazmaman kaydıyla söylüyorum” dedi.
Danışma heyetine girmeleri ile ilgili görüşümü sonradan yazacağım, fakat evvel asıl merak ettiğim bahisten başlayayım.
Hasan Cemal’i İstişare Heyetine girmeyi kimnasıl kabul ettirmişti?
Yani onu kim aramıştı?
Şimdi yazdıklarımı onun müsaadesini alarak aktarıyorum.
Hasan Cemal’i Ahmet Türk aramış.
“Ahmet Türk kıramayacağım bir insandı” diyor Hasan Cemal. Ancak tekrar evvel girmek istememiş.
Ahmet Türk, “Sizin fazla vaktinizi alacak bir şey değil. Yılda bir iki sefer biraraya gelip sohbet edeceğiz. Fikirlerinizi söylersiniz” demiş.
Hasan Cemal de, “Belki bu açılıma katkımız olur” diyerek kabul etmiş.
MEHMET ALTAN VE ALİ BAYRAMOĞLU’NU KİM ARADI
İkinci olarak Mehmet Altan’ı aradım.
Onu yine HDP Eşbaşkanı seçilen Mithat Sancar aramış.
Mehmet Altan bir gün müsaade istemiş ve kabul etmiş.
Mithat Sancar açılım projelerini anlatınca ikna olmuş.
Tabii ki o da partiye girmemiş, yalnızca İstişare Konseyi üyesi olmayı kabul etmiş.
Üçüncü olarak Ali Bayramoğlu’nu aradım.
Onu da şahsen Mithat Sancak arayıp ikna etmiş.
LİSTEDE BENİ ŞAŞIRTAN 4’NCÜ KİŞİYİ KİM İKNA ETTİ
Listede beni şaşırtan bir dördüncü kişi daha vardı.
Emekli Büyükelçi İstek Türmen.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde misyon yapmış, saygın bir diplomat.
Onu sık sık İnsan Hakları konusunda yaptığı çok pahalı çıkışlarla tanıyoruz.
Ne yazık ki ona ulaşamadım. Münasebetiyle onu kimin aradığını öğrenemedim.
Onu da Mithat Sancar’ın aramış olması olasıdır diye düşünüyorum.
BU İSİMLERİN DAVET NEDENİ DEMİRTAŞ‘IN KELAMLARINDA SAKLI
Benim görüşüme gelince…
Bu arkadaşlarımızın HDP Müşavere heyetinde misyon almalarını kıymetli görüyorum ve destekliyorum.
Ama ondan da kıymetli gördüğüm HDP’de bu iradenin doğmasıdır.
Bu iradeyi, Selahattin Demirtaş’ın dün yayınlanan bildirisinde da görüyoruz.
SELAHATTİN DEMİRTAŞ’IN BİLDİRİSİNDEN ÜÇ CÜMLE
(*) Diyor ki;
“Türkiye’de değişim istiyorsak bunu kendimizde başlatma yüreğini göstermek zorundayız. “
(*) Kelamlarını daha da açıyor:
“Eğer öbür muhalefetten Kürt açılımı bekliyorsak HDP olarak Türkiye açılımı yapmak zorundayız.”
(*) Bir de şu kelamları:
“Siyasetin ve şiddetin bir ortada olamayacağını bizim de bildiğimizi, bütün problemlerimize Türkiye’nin bütünlüğü içinde tahlil aradığımızı ve onurlu bir barış için için ciddiyetle çalıştığımızı tüm Türkiye’ye en uygun lisanla anlatmamız gerekir.”
BU DÖRT AYDIN MÜŞAVERE ŞURASINDA NE DİYECEK
Bu dört kişinin Müşavere Konseyine girmesi işte bu bakımdan çok değerlidir.
Eminim yakından tanıdığım bu üç insan, katıldıkları toplantılarda, silahlı uğraşın artık çıkar yol olmadığını bütün açıklığı ile anlatacaklardır.
Şuna mutlaka inanıyorum.
Türkiye’nin her alanda bu melezleşmeye muhtaçlığı var.
Ancak o sayede bir millet haline gelebiliriz.
Ertuğrul Özkök
Odatv.com