Sembolizmin temsilcilerinden olan Ahmet Haşim denilince aklımıza Merdiven şiiri gelir. Türk edebiyat tarihinin unutulmazları arasında yer alan Ahmet Haşim, iyi eğitim aldı.
Bu eğitimden harika şiirler doğdu. Dönemin ünlü şairleriyle bir arada oldu.
Bu yazı Ahmet Haşim için yazıldı…
Fizan Mutasarrıfı Arif Hikmet Bey ile Sara Hanım’ın oğlu olarak 1887’de Irak’ın başkenti Bağdat’ta dünyaya gelen Haşim, baba tarafından Bağdatlı Alusizadeler’e, anne tarafından da Kahyazadeler’e mensuptu.
Babasının Arap vilayetlerinde sürdürdüğü memuriyeti sebebiyle ilk öğretimini farklı yerlerde tamamlayan Haşim, bu dönemde Arapça da öğrendi.
Annesini 8 yaşındayken kaybeden yazarın çocukluğu, ileride hatıralarını yazacağı “Şiir-i Kamer”deki dizelerde izlerinin görüleceği yalnızlık ve acı duygularıyla Dicle kıyılarında geçti.
Ünlü Merdiven şiirini yazan şair, büyük bir takdir topladı.
İşte şairin o meşhur şiiri..
Ağır, ağır çıkacaksın bu merdivenlerden,
Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak,
Ve bir zaman bakacaksın semâya ağlayarak…
Sular sarardı… yüzün perde perde solmakta,
Kızıl havâları seyret ki akşam olmakta…
Eğilmiş arza, kanar, muttasıl kanar güller;
Durur alev gibi dallarda kanlı bülbüller,
Sular mı yandı? Neden tunca benziyor mermer?
Bu bir lisân-ı hafîdir ki ruha dolmakta,
Kızıl havâları seyret ki akşam olmakta…
Ünlü isimlerden dersler aldı
Haşim, annesinin vefatının ardından babasıyla İstanbul’a geldi ve Numune-i Terakki okuluna başladı. Türkçesini geliştirdikten sonra Mektebi Sultani’de (Galatasaray Lisesi) eğitim almaya başlayan edebiyatçı, Tevfik Fikret ve Ahmed Hikmet Müftüoğlu gibi hocalardan eğitim alarak 1907’de liseden mezun oldu.
İil şiir
“Hayal-i Aşkım” başlıklı ilk şiirini 13-14 yaşlarında kaleme alan Haşim’in bu şiiri, Ömer Seyfettin’in de yazdığı “Mecmua-i Edebiye” dergisinde yayınlandı.
Ahmet Haşim’in arkadaş çevresinde İzzet Melih Devrim, Hamdullah Suphi Tanrıöver, Emin Bülent Serdaroğlu ve Abdülhak Şinasi Hisar gibi isimler vardı.
Mezuniyetinin ardından bir süre Osmanlı İmparatorluğu’nun tütün inhisarını elinde bulunduran Reji İdaresi’nde memur olarak çalıştı.
Edebiyat anlayışı
Galatasaray Lisesi’nde sanata ve edebiyata ilgi duymaya başlayan şair, 1909’da başlayan Fecr-i Ati hareketine katıldı. Edebiyat ve sanat dergilerinde yazan genç edebiyatçıların birleşmesiyle oluşan ve “Edebiyatı ideolojinin değil, estetiğin emrine vermek” prensibinden hareketle çalışmalarda bulunan topluluğun dağılmasının ardından Haşim, uzun bir sessizlik dönemi geçirdi.
Haşim, İzmir Sultanisi’nde Fransızca öğretmenliğine atandıktan sonra hukuk öğreniminden vazgeçerek, 1910’da İzmir’e yerleşti ve 1912-1914 arasında öğretmenlik ve Maliye Nezareti’nde çevirmenlik yaptı.
Anadolu’ya geci…
Yakup Kadri Karaosmanoğlu ile birlikte, 1. Dünya Savaşı’nın başlamasıyla dört yıl ihtiyat zabiti olarak görev yapan Haşim, askerliği süresince Anadolu’nun pek çok farklı yerini görme fırsatı buldu. Ahmet Haşim, savaştan sonra Düyun-u Umumiye İdaresi’nde ve bu kurumun dağılmasının ardından Osmanlı Bankası’nda çalıştı.
Gzetelerdeki yazılarını kitaplaştırdı
Memuriyet hayatına devam ederken İstanbul’da çıkan “Akşam” ve “İkdam” gazetelerinde fıkra, tenkit ve kronikler yazmaya başlayan usta edebiyatçı, gazetede yazdıklarının bir kısmını daha sonra “Gurabahane-i Laklakan” adlı kitabında topladı.
“Dergah” dergisinde yayınladığı şiirlerinin bir kısmını da “Göl Saatleri” adlı kitapla okurların beğenisine sunan Haşim, Şeyh Galip’ten izler taşıyan ve “Göl Saatleri”, “Göl Kuşları”, “Serbest Müstezatlar” ve “Muhtelif Şiirler” olmak üzere dört bölümden oluşan bu kitap üzerine, Türk şiirinde Yahya Kemal Beyatlı’dan sonra saf (öz) şiirin en önemli temsilcisi olarak gösterildi.
Böbrek rahatsızlığı tedavisi için 1924’te Düyun-ı Umumiye’den aldığı ikramiyeyle Paris’e giden Haşim, 1926’da yeniden Paris’e, 1932’de ise Frankfurta gitti, ancak iyileşemeden döndü.
Haşim, “Resimli Kitap”, “Dergah” ve “Yeni Mecmua”da 1905-1908 yılları arasında yazdığı şiirlerini, 1926’da “Piyale” adlı kitabında bir araya getirdi.
Günün meselelerine dair kaleme aldığı makalelerin bir kısmını, Paris gezi notlarını da ekleyerek, 1928’de “Bize Göre” adlı kitabında toplayan yazar, Frankfurt’taki günlerini de “Frankfurt Seyahatnamesi”nde yazıya döktü.
Şiirlerinde musikiye de yer verirken eserlerini empresyonizmle sembolizmin etkisiyle ele alan şair, şiirlerinde imge ve iç ahenk bakımından zengin bir üslup kullanırken Türk edebiyatında “akşam şairi” olarak tanındı.
Ahmet Haşim öldü
Yaşamının son günlerinde “Güzin” ismiyle seslendiği Zarife Özgünlü ile evlenen Haşim, 4 Haziran 1933’te Kadıköy’deki evinde, 49 yaşındayken vefat etti ve Eyüpsultan Mezarlığı’na defnedildi.