Spor Toto Üstün Lig’in 9’uncu haftasında inanılmaz bir 90 dakika yaşandı. Sarı-lacivertliler 4 sefer üstünlük kurduğu maçta Fatih Karagümrük’ü 5-4 yendi. Fenerbahçe’nin Fatih Karagümrük’ü 90+4’te mağlup ettiği çabayı spor müellifleri kaleme aldı. Sarı-lacivertlilerin deneyimli orta alanı performansıyla övgüleri topladı.
İşte Fenerbahçe – Fatih Karagümrük maçının akabinde yapılan değerlendirmeler…
JESUS’UN HUDUT TANIMAYAN KAZANMA DİLEĞİ / ERCAN GÜVEN
Bir yanda son üç Üstün Lig maçında gol yememiş, 5 maçta 4 galibiyet 1 beraberlik almış, taraftarı tribünlere sığmayan Fenerbahçe, öte tarafta döneme performans veren oyuncularını kaybederek başlamış, son 4 maçını kazanamayan, hocası topun ağzında Karagümrük.
Yüksek fırına uzatılmış demir çubuğun iki ucu sanki… Bir taraf alev alev kor üzere, başkasına dokunanın eli yanmaz, gözü kamaşmaz.
Ne beklenir Kadıköy’deki bu türlü bir maçtan?..
İlginç bir halde karşılaşma öncesi birinci sefer sık maçlar ve eksiklerden şikayet etmesine karşın ve rotasyonu 3 ile sonlu tutmak zorunda kalan Jesus Fenerbahçe’sinin farklı kazanması değil mi?
Fenerbahçe yalnızca yakaladığı zayıf rakiplerini ezmiyor Kadıköy’de… Bazen onları motive de ediyor. En şatafatlı devranında Fenerbahçe’yi Kadıköy’de devirmek hocasından futbolcularına kadar ferdî futbol mesleklerine yepisyeni bir sayfa eklemek zira.
Şimşekler çaktıran 5-4’lük dönemin maçına gelince… Yok yoktu; 32 kısım tekmili birden! Skoru, gayreti ile tarihi bir müsabakaydı.
Fenerbahçe’nin rakibini kendi yarı alanına hapsetmesiyle başlayan seyredilesi maçta Crespo’nun golüne kadar Karagümrük Kadıköy’deki klasik baskıya boyun şayet üzereydi.
Oyunu kendi yarı alanından kurmakta ısrar eden Pirlo’nun Karagümrük’ünü basan Fenerbahçe karşısında fark yemekten kurtaracak tek şey ayağa top yaparak baskıyı kırmak ve Fenerbahçe’nin önde kurduğu savunma gerisine sarkmaktı.
Tam da bunu yaptı Karagümrük.
Önce oyunu dengeledi. Sonra Fenerbahçe blokları ortasına futbolcu sızdırarak, koridorları kullanarak Fenerbahçe’yi kendi alanına kadar itti, hatta Fenerbahçe üzere oynamaya başladı.
Lincoln ve Osayi kanatlardan öne çıktığında İsmail’in takviyesi ile üçlenen Fenerbahçe savunmasının temel direği Szalai’yi bozan Borini performansıydı. Karagümrük’ün hocası Pirlo, Diagne yerine Borini’yi monte ederek sahiden tam isabet kaydetmişti.
Ancak, Karagümrük 15’te Borini ve 24’te Kouassi’nin golleriyle 2-1 öne geçtiğinde bile paniğe kapılmadı, şaşkınlık yaşamadı Fenerbahçe. Hatta daha istekle sarıldı maça. Ve Lincoln’ün ortasına Valencia’nın başıyla skoru eşitledi Fenerbahçe.28 dakikada dört gol… O kadar süratli geliyordu ki goller VAR bir golün çizgisini çekmeden tabela değişiyordu o süreçte.
Maçın ikinci yarısı güya bir final berabere bitmiş penaltı atışlarına geçilmişti.
Önce top Caner’in eline geldi, Valencia Fenerbahçe’yi 3-2 öne geçirdi. Sonra âlâ gününde olmayan Altay, Borini’yi indirdi, Borini skoru 3-3 yaptı eşitledi. Son penaltı’yı yeniden Valencia kullandı, zira kendi şutu Karagümrük savunmasının koluna çarpmıştı.
Skor 4-3 olduğunda Jesus, Emre ve Lincoln’ü çıkarıp Rossi ile Alioski’yi alana sürdü. Jesus’un maç öncesi yakınma sebebi gerçekleşmeye başlamış, Fenerbahçe’de başta Pedro olmak üzere yorulanlar çoğalmıştı. Bilhassa de savunma.Üstelik rakip Fenerbahçe ceza alanında oynamaya başlamıştı. Ve Pirlo, Shukurov yerine Karagümrük’ün golcüsü Diagne’yi kadroya ekler eklemez Burak Kapacak’ın baş golü skoru 4-4 yaptı.
Maçın bitmesine iki dakika kala Jesus sıra dışı bir atak ile Serdar ve Batshuayi’yi Valencia’nın yanına koydu, santraforları üçledi. Kazanmak istiyordu. Fenerbahçe’nin beşinci golünü atan Batshuayi ise attıran da Jesus’tu tabi. Büyük hocanın atılımı de büyük oluyor sonuçta.
MAÇ DEĞİL MACERA SİNEMASI / ŞANSAL BÜYÜKA
Maç değil güya macera sineması izledik. Fenerbahçe beklenen oyununun gerisinde kalınca, Karagümrük öngörülenden daha uygun başlayınca “gol dolu” bir başlangıç izledik. Üstelik bu başlangıç, bitime kadar devam etti.
Özellikle başlangıçta çok şaşırtan olan iki manzara vardı. Birincisi; Fenerbahçe savunmasının inanılmaz dağınıklığı ve adam kaçırması… İkincisi; Karagümrük’ün yürekli bir anlayışla önde Borini ve Kouassi ile deparlı oyunu…Hani “Perşembenin gelişi çarşambadan bellidir” misali, daha birinci on dakika içinde, Szalai çok da rahat durumlarda olmasına karşın art geriye üç topu kaleci Altay’a oynayınca, Fenerbahçe savunmasında bir gariplik olacağı güya muhakkak oldu.
İşin farklı yanı, Fenerbahçe savunmasında bir gariplik değil, çok gariplikler oldu. Evvel Crespo’nun golüne bir alkış gönderip, daha güçlü bir alkışı Borini golüne gönderelim. Önüne açışı, Gustavo Henrique’den sıyrılışı üstündü.
Sonra bu golün yanlış adamlarına bakalım. Colley’in geliştirdiği atakta Lincoln Henrique çok önde kaldı. Kademesine giren Szalai çok kolay çalımı yedi, Borini’yi denetim eden Gustavo Henrique neredeyse taca çıktı. Bu kadar zincirleme yanlış yaparsan, golü yemen kaçınılmaz olur.
Dahası; sağda Osayi Samuel, Kouassi’ye daima uzak kaldı, yakın oynamadı. Tahminen de, “Kouassi üzere hareketli oyuncudan çalım yerim” korkusu ile daima “gölge markaj” yaptı.
Fenerbahçe savunmada bu yanlışları yaparken, atakta Emre Mor ile Pedro “sıfır noktasında” oynadı. Ne rakibe basabildiler, ne organize bir atak yapabildiler. Birinci yarı bittiğinde; alanda alışılmışın dışında bir Fenerbahçe ile Karagümrük kadrosu vardı.
İkinci yarıda değişen bir şey olmadı. Fenerbahçe gitti, Karagümrük geldi. Fenerbahçe attı, Karagümrük attı. Szalai ve Gustavo Henrique birinci yarıdaki kusurları yapmaya devam ettiler. Gustavo yanlışında penaltı, Szalai yanılgısında dördüncü Karagümrük golü geldi.
Fenerbahçe yatıp kalkıp Crespo‘ya dua etsin. Bir futbolculuk değil, en az üç adamlık oynadı. O denli olmasa Fenerbahçe bu maçı kazanamazdı. Jorge Jesus’un inadı yüzünden Fenerbahçe maçın tamamına yakınını dokuz kişi oynadı. O iki kişilik eksiği Crespo tamamladı.
Fenerbahçe niçin 9 kişi oynadı? Joao Pedro ve Emre Mor hiç ancak hiç yoktu. İki adamın “sıfır” çeker, hocan inat edip çıkartmazsa, maçın tamamına yakınında oynatırsa olacağı budur; ecel terlerini dökersin.
Karagümrük için kullanılacak tek şey; “galip sayılır bu yolda mağlup” olmalı… Grubun tümüyle çok âlâ ve çok yürekli oynadılar, harika gayret ettiler.
Jorge Jesus büyük hoca, kabul… Fakat büyük hoca diye her yaptığını gerçek kabul etmek zorunda değiliz. Fenerbahçe bu maçta puan kaybetse, geri dörtlünün akıldışı yanlışlarından evvel, Jorge Jesus’un inadına o puanları kaybetmiş olurdu.
Jesus büyük hocasın, lakin senden büyük “futbol” var. Futbolla bu kadar inatlaşma…