Serena Williams 2000’li yılların başında oyun zekasının yanına güç ve servisi ekleyerek kadınlar tenisini değiştirdi. 20 sene içinde de tüm rekorları kırarak inanılmaz istatistiklere ulaştı. Arka arkaya 34 maç kazanma sayısı Serena’nın ulaşılması güç rakamlarından birisi.
Bu sene Roland Garros’ta ise Iga Swiatek oyun zekasının yanına atletizmi de ön plana çıkararak başka yoldan dominasyona gidiyor. Yarı finalde Kasatkina’yı yenerek Serena’nın 34 maç galibiyet serisini yakaladı. Şampiyonluk ise 35 maç ile Venus Williams’ın rekoruna ortak olmak anlamına geliyor. Swiatek, oyununa ve atletizmine uzun zamandan beri yatırım yapıyor. Polonyalı oyuncunun total tenisinin son sürümünün vitrine çıktığı yer Roland Garros oldu. Swiatek eğer servisini güçlendirip paketine eklerse grand slam şampiyonluk sayısında Serena’nın rakamlarına ortak olabilir.
Rafael Nadal ise yine 2000’li yılların başında tüm tenis yeteneklerine olağanüstü bir fiziksel dayanıklılık ve kondisyonu ekleyerek özellikle toprak kortta baş edilmesi güç bir oyuncuya dönüştü.
Onu ise 2007’lerden itibaren bir başka atlet olan Novak Djokovic takip edecekti. Roger Federer’le beraber bu üçlü 17 senedir tenisi domine etmiş durumda, toplamda kazandıkları 61 grand slam ve 100’ün üzerinde masters şampiyonluğu fazla söze yer bırakmıyor. Nadal, bugün Norveçli Casper Ruud’la 14. Roland Garros şampiyonluğu için korta çıkacak. Sadece bir kez kazanmanın bile zor olduğu turnuvayı tam 13 kez kazanmış olmak muhtemelen bir daha görmenin mümkün olamayacağı bir performans.
5 saaat sürebilirdi
Yarı finalde 2. set sonunda Zverev’in kötü bir şekilde sakatlanması ile üzücü bir şekilde biten maç henüz 2 set bitmemiş olmasına rağmen 3 saattir devam ediyordu. Alman oyuncu sakatlanmamış olsa büyük ihtimalle maç süresi 5 saati aşacaktı. Sadece bu örnekten bile aslında vücudu sakatlığa yatkın olan ve bu yüzden gençliğinde tenisi bırakma noktasına gelen Nadal’ın fiziksel handikaplarını aşmak için ne kadar büyük çaba gösterdiğini anlayabiliriz. İspanyol oyuncu sadece bir tenisçi değil çağımızın en büyük sporcularından birisidir.
Bir başka açıdan bakmak gerekirse de aslında dünya sporuna 60’lı yıllarla beraber Johan Cruyff’un önemli bir etkisi oldu, bu olaya sadece futbol olarak bakmamak lazım zaten Cruyff aynı zamanda bir spor filozofudur. Oyuna ‘total’ çerçeveden bakmak zamanla tüm sporları etkilemiş bakış açısıdır. Teniste bunun yansımaları farklı oldu. Özellikle 1990’ların ortalarından itibaren oyun; yetenek, fiziksel ve mental güçten oluşan bir paket olarak düşünülmeye başlandı. Oyuncuların saha içi taktikleri de bu doğrultuda dizayn edildi. Tıp, psikoloji, veri bilimi, gıda bilimi ve iletişim gibi dalların da gelişmesi sporculara yardım etti. Örneğin eskiden 6 ayda iyileşen sakatlıklar artık daha kısa sürede tedavi edilebiliyor ve günümüz tenisçileri kortta birer süper kahraman gibiler.
Rock star gibi
Kort dışında ise 6-7 kişilik ekiplerle birer ‘rock star’ gibi dolaşıyorlar. Eğer yetenek konusunda eksiğiniz varsa fiziksel güç, servis, mental seviye ve oyun taktiği gibi alanları geliştirerek sizden daha yetenekli oyuncularla arayı kapatmak da mümkün olabiliyor. Bunun en güzel örneği olan Maria Sakkari, bugün dünya 3 numarası olarak harika bir noktada bulunuyor. Bu tarz oyuncuların kendini en fazla gösterebileceği ve şampiyonluk şanslarının olduğu turnuva Roland Garros’tur.
Eğer bir grand slam şampiyonluğu istiyorsanız bundan daha iyi bir fırsat olamaz çünkü mesela Wimbledon’da olağan favoriler her zaman bir adım öndedir. Bu anlamda bu sene Roland Garros’un Maria Sakkari ya da Paula Badosa gibi bu tarz oyuncular için bir hayal kırıklığı olduğunu söylememiz lazım. Ama işte burada da Paris’te çoğu zaman favori yoktur sözünü sürekli hatırlamak gerekiyor.
Harika Qinwen Zeng
Iga Swiatek karşısında 4.turda izlediğimiz Qinwen Zeng muhteşem bir oyuncu. Yeteneği, fiziği, atletizmi ve oyun görüşü ile Polonyalı oyuncuyu zor duruma düşürdü. Bir ahtapot misali her topa yetişen, hem savunmayı hem de hücumu bu kadar dengeli kurabilen bir oyuncuyu uzun zamandır görmedim. Zeng karşısında ilk seti kaybeden Swiatek, ikinci set başında rakibi sakatlanınca ancak maçı dengeleyebildi. Final setinde ise Çinli oyuncu sakatlığından dolayı kortta hareket edememesine rağmen yine de belli bölümlerde Swiatek’i zorlamayı başardı. Zeng’in henüz 19 yaşında olduğunu düşünürsek, tenis dünyasının yeni bir yıldız kazandığını şimdiden söyleyebiliriz.
Finalde zinde bir Nadal
Çeyrek finalde Djokovic ile aslında erken bir final oynayan Nadal’ı o maçta Djokovic zorlayamadı. Pek gününde olmayan Sırp oyuncu hata yapınca daha iyi oynayan Nadal tahmin edilenden daha kısa bir sürede maçı kazandı. Yarı finalde de aslında 5-6 saat sürecek maç Zverev’in sakatlanması ile 3 saatte bitince finale daha zorlu bir yoldan gelen Nadal fiziksel olarak depoyu fazla boşaltmamış oldu. Tabii ki burada olan tablonun alt tarafından gelen ve kurada Nadal, Djokovic, Zverev ya da Alcaraz’dan arınmış olarak finale daha taze gelen Casper Ruud’a olacak gibi görünüyor. Finale daha zinde olarak çıkacak bir Nadal, Norveçli oyuncuya daha fazla problem yaratacaktır.
İpek Öz’ün yükselişi
İlk 200’e girerek ilk defa bu sene Roland Garros elemelerde mücadele eden İpek Öz, Türk Tenisi’nin en önemli yükselen yıldızlarından. Ülkemizin en önemli tenis insanlarından biri olan Mert Ertunga’nın koçluğunu yaptığı Öz, şu anda dünyada bir senede en fazla sıralama atlayan oyunculardan biri oldu.
Oldukça geniş bir vuruş ve oyun varyasyonuna sahip olan İpek tam bir ‘all-court’ oyuncusu, maçlarında bu özellikleri ile önlem alınması zor bir rakip haline geliyor. Zaman içinde sürekli üzerine koyarak ilerlemesi de İpek’in bir başka avantajı olacak. Bu anlamda İpek’in önümüzdeki dönemde sıralamada ilk 100’e girmesi ve bütün büyük turnuvalarda ana tablolarda ülkemizi temsil etmesi yüksek bir olasılık.
Türkiye’de pek çok ilki başaran ve Türkiye Tenis Tarihi’ni değiştiren kadın oyuncu olan Çağla Büyükakçay’dan sonra bir başka kadın oyuncumuzun ilk 100’e girecek olmasının hayali bile gerçekten çok keyifli.
İstanbul Tennis Championship’in önemi
Her sene Nisan’da İstanbul’da organize edilen ve WTA takviminde olan İstanbul Tennis Championship ülkemiz tenisi için çok önemli bir turnuva. 2019 yılında İstanbul’da final oynayan Petra Martic ve Marketa Vondrousova aynı sene Roland Garros’ta çeyrek finalde karşı karşıya geldiler. Hatta Vondrousova aynı sene Paris’te Ashleigh Barty ile final oynadı.
Bu senenin finalisti Veronika Kudermetova ise Roland Garros’ta çeyrek finale kadar geldi, Kudermetova aynı zamanda İstanbul’da 2021’in çiftler şampiyonu olmuştu. İstanbul’a büyük oyuncular da geliyor ama örneğin Vondrousova gibi genç ve potansiyel tenisçiler için de İstanbul Tennis Championship her sene büyük fırsatlar sunuyor.
Coco Gauff double peşinde
Geçen sene tek kadınlarda şampiyon olan Barbora Krejcikova aynı zamanda çiftlerde de şampiyon olmuştu. Bu sene de teklerde finale yükselen Coco Gauff çiftlerde de partneri Jessica Pegula ile beraber şampiyonluk mücadelesi verecek.
İki şampiyonluk tabii ki muhteşem bir başarı olur, geçen sene çiftler maçı sonrasında Krejcikova’nın hem tekler hem de çiftler kupasını masaya koyarak yaptığı basın toplantısı gerçekten etkileyiciydi.
Tekler şampiyonluğu daha önemli ama en azından bir tanesini kazanabilmek Coco Gauff’u fazlasıyla mutlu edecektir. Zaten yaşı ve yeteneğini düşündüğümüzde ilerleyen yıllarda Amerikalı oyuncuyu bu seviyelerde fazlasıyla görebileceğiz.
IGA SwIatek şampiyon
Kadınlar finalinde 21 yaşında olmasına rağmen ‘tamamlanmış bir ürün’ olan Iga Swiatek, 18 yaşında ‘henüz gelişmekte olan bir ürün’ olan Coco Gauff’a büyük bir üstünlük sağlayarak 6-1 ve 6-3’lük setlerle maçı 2-0 kazanarak 2. kez Roland Garros şampiyonu oldu. 2. sette biraz daha direnç gösterebilen, finale biraz daha alışmış görünen Coco Gauff’un bu çabası yeterli olmadı ve her haliyle Gauff’tan çok daha dominant görünen Swiatek bir saati biraz aşan bir sürede maçı bitirmeyi başardı.
Bu şekilde üst üste 35. maçını kazanan Swiatek, Venus Williams’ın bu alandaki rekorunu da egale etmiş oldu.