Yeniden Refah Partisi Genel Lideri Fatih Erbakan geçtiğimiz ocak ayında cumhurbaşkanı adayı olacağını açıklamıştı. Erbakan, iktidara yakınlığıyla bilinen Beyaz TV kanalında 29 Ocak günü katıldığı bir canlı yayında, aday olacağını ilan etmiş, “Teşkilatımız 300 bin imza ile Cumhurbaşkanlığı adaylığımızı ilan etmek için çalışma başlattı” demişti. Sunucunun, seçimin ikinci çeşide kalması durumunda kimi destekleyecekleri istikametindeki soruya ise ‘politik’ bir yanıt vermişti: “İkinci çeşide biz kalacağız”. Erbakan’ın o konuşmasında sarf ettiği “Yeniden Refah Partisi oylarının yüzde 8’in üzerinde olduğunu gördük. Seçim devrindeki çalışmalarla oyumuzu yüzde 10’un üzerine çıkartacağız” kelamları daha çok ilgi görmüştü.
Ancak bu yayından tam bir hafta sonra Türkiye 6 Şubat sarsıntılarıyla sarsıldı. Bilhassa sarsıntının birinci günlerinde arama-kurtarma ve yardım hususlarında büyük eksiklikler yaşanması, ülkeyi 20 yıldır yöneten AKP iktidarının, başta yıkımın yaşandığı bölgeler olmak üzere tüm yurtta sorgulanmasına yol açtı. Son olarak futbol maçlarında tribünlerden yükselen “Hükümet istifa” sloganlarının yarattığı kriz, MHP önderi Bahçeli’nin bu sloganlara verdiği agresif karşılık ve Erdoğan’ın Adıyaman’da “ilk günlerdeki yetersizlikler” nedeniyle vatandaşlardan ‘helallik’ istemesi, iktidar cephesinde bir ‘rıza’ zahmeti olduğunu gösteren yeni gelişmeler oldu.
Böyle bir anda yeni güç destekleri arayışında olan Erdoğan’ın, Ulusal Görüş geleneği için ebedi önder durumundaki Necmettin Erbakan’ın oğlu Fatih Erbakan liderliğindeki Tekrar Refah’a hem maddi hem de ‘manevi’ olarak gereksinim duyması beklenen bir gelişmeydi. AKP kurmayları ve Erdoğan’ın yakın etrafından kimi isimlerin Fatih Erbakan’la zelzele öncesinde de çeşitli görüşmeler yaptığı ve hiç değilse ‘muhalefeti desteklememe’ konusunu müzakere ettiği biliniyordu. Lakin zelzeleden sonra gereksinimin şiddeti arttı. Beklenir ki görüşmelerin kapsamı da bu ‘şiddetli ihtiyaç’ kapsamında genişlemiş olmalı…
Fatih Erbakan, 10 Şubat’tan itibaren sarsıntısı yaşayan bölgelere çeşitli ziyaretler gerçekleştirdi ve birtakım açıklamalar yaptı. Bu ziyaretlerin birincisinde Kahramanmaraş’ta Kriz Uyum Merkezi’ne giderek İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’dan bilgi de aldı.
18 Şubat’taki ikinci ziyaretinde Adıyaman’da hayli ölçülü bir lisan kullandı: “Depremlerden evvel alınması gereken önlemlerin bu kadar ders yaşadıktan sonra alınmasını temenni ediyoruz.”
Erdoğan’ın çok eleştirilen ‘kader planı’ kelamlarına de yeniden çok ölçülü değindi: “Tabii ki bunlar baht planında olan gelişmeler fakat, yazgıya iman etmemiz nasıl farz ise üzerimize bir vecibe ise önleme tevessülün farz olduğunu da bilmemiz gerekiyor.”
Fatih Erbakan’ın bu ölçülü açıklamaları iktidar medyasında da memnuniyetle karşılandı, geniş yer buldu.
Ve nihayet bugün, Erbakan’ın adaylıktan vazgeçtiğine dair bir ‘kulis’ bilgisi iktidar medyasında yer aldı. Diriliş Postası gazetesinde, Furkan Erten imzasıyla yayınlanan ‘özel kulis’ haberinde şu sözler yer aldı:
“Asrın felaketi sarsıntıların akabinde Cumhurbaşkanı adayı olma fikrinden vazgeçen Erbakan bu bahisle alakalı bir basın açıklaması düzenleyecek.”
Haberde Erbakan’ın, “uzun vakittir Altılı Masaya yönelik tenkitlerini sürdürdüğü” hatırlatılıyor ve yapacağı açıklamada da “Masaya verilen oylar Ulusal Görüş’e gitmeyecek” vurgusu yapacağı öne sürülüyor. Diriliş Postası’na nazaran Fatih Erbakan, “deprem sonrasında istikrarın korunması gerektiğini düşünüyor” imiş ve yapacağı açıklamada, oy verilecek ‘kişi’yi belirtmese de “Milli Görüş’e en yakın adaya oyunuzu verin” diyecekmiş.
Bu haberden sonra Fatih Erbakan ya da Yine Refah yetkililerinden şimdi bir açıklama gelmedi. Bu bir ‘ortam yoklaması’ mıdır yoksa iktidar basınının Erbakan’ı ikna sürecinin kesimi olarak ‘imal edilmiş bir kulis’ midir şimdilik bilinmiyor… Lakin, bilhassa dar gelirli vatandaşlar ortasında, eskinin ‘Adil Düzen’ sloganının söz ettiğine benzeri bir propaganda faaliyetiyle güçlenme eğilimi yakalayan Tekrar Refah’ın, her türlü zenginleşme, müteahhit nizamı ve zelzele felaketi karşısındaki arkası gerisi kesilmeyen skandallarla tartışılan bir siyasal durumla bütünleşmesi kendi tabanında nasıl karşılanır, bu güçlenme eğilimini nasıl tesirler sorularının karşılığı daha bariz görünüyor.