Antalya’da son dönemlerde yaşanan küçük depremler, vatandaşları tedirgin etti.
Ev arayışında olanlar ve eski binalarda oturanlar tarafından kentteki deprem bölgeleri merak edilen konular arasında yer aldı.
Doğu ilçelerinde deprem riski az
Konuya ilişkin olarak açıklama yapan Akdeniz Üniversitesi Mühendislik Fakültesi5 İnşaat Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ramazan Özçelik, kentin yapılaşma durumu hakkında açıklamalarda bulundu.
Bölgenin doğu ilçelerinde deprem tehlikesinin az olduğunu söyleyen Özçelik, merkez ve batı ilçelerine doğru gidildikçe tehlikesinin giderek arttığını kaydetti.
Kaş, Kemer, Kumluca ve Finike tehlike altında
Özellikle Kaş, Kemer, Kumluca, Finike gibi ilçelerin deprem tehlikesi altında olduğunu ifade eden Özçelik, “Bu bölgelerde ki faylanmalar Fethiye’den çıkıp Kaş, Finike bölgesine oradan da Burdur üzerine bir faylanmadır. Buralar ciddi anlamda bir depremin meydana gelebileceğini bize gösteriyor. Akdeniz açıklarında Helen Yayı dediğimiz, Kıbrıs’a doğru uzanan Rodos Adası’nın güneyinden geçen faylanma bölgesi var. Bu bölgede meydana gelebilecek bir depremde ülkemizdeki kıyı ve merkezi etkileyebileceğini düşünüyoruz” diye konuştu.
“Hiç olmayacak gibi davranamayız”
İnşaat mühendisleri olarak binaları yaparken 475 yılda olması beklenen bir depremi simüle ettiklerini dile getiren Özçelik, “Büyük bir depremi bekliyoruz ama döngüsel periyodu çok yüksek ne zaman olur sorusunu dünyada şu ana kadar kimse cevabını veremiyor. Hiç olmayacak gibi davranamayız, yarın olacak gibi önlemlerimizi almak durumundayız” dedi.
“1998’den önce yapılmış olan yapıların büyük çoğunluğu riskli”
Daha sonra 1998 yılında deprem şartnamesinin revize edildiğinde Antalya’nın 2’nci derece deprem bölgesi olarak karşılarına çıktığının altını çizen Özçelik, “Buradaki yapı stoku beklenen depremden daha küçük bir ivme ile tasarlandı, 1998’den önce yapılmış olan Antalya’daki yapıların büyük bir çoğunluğu riskli olarak bir tarafa ayırabiliriz. 1998 şartnamesi dikkate alınarak tasarlanmış ve inşa edilmiş yapıların nispeten daha güvenli olduğunu söyleyebiliriz. Dolayısıyla bu yapıların falezlerin üzerinde ya da iç taraflarda olmasının pek bir farkı yok” dedi.
“3 ile 8 kat arası binalara özelikle dikkat edilmesi gerekiyor”
Türkiye’de meydana gelen depremlere bakıldığında, genelde 3 ve 8 kat olan binalarda meydana gelen yıkımlar sonucu can kayıplarının çoğunlukta olduğunu ifade eden Ramazan Özçelik, “3 kat aşağısındaki yapıların can güvenliği diğer yapılara göre daha sağlam diyemiyorum ama can kaybı riski açısından biraz daha düşük. 8 ve 10 kattan sonra da binaların genel itibari ile can kaybına sebep olmadığını görüyoruz. Bu arada 3 ile 8 kat arası binalara özelikle dikkat edilmesi gerekiyor. Antalya’daki bina stoku yaklaşık olarak 40-50 bin civarında bunların yüzde 99’u 1998 şartnamesinden önce yapılmış binalar. Bu binaların bir an önce teşhis edilerek içerisinde en tehlike oluşturacak binaların bulunup bunların kentsel dönüşüme dönüştürülmesi gerekiyor.
Özelikle batı ilçeleri Kaş, Kemer, Kumlaca bunlar ciddi anlamda deprem tehlikesi ile karşı karşıya. Buralardaki riskli yapıların hızlı bir şekilde dönüştürülmesi lazım. Elimizdeki ekonomik kısıtlamalardan dolayı dönüştürülecek olan binaların sayısı sınırlı bu sınırlar içerisinde en riskli yapıyı bir an önce bulup dönüştürmemiz şart” diye konuştu.
“Tasarlanan proje ile yapılan işçilik uyumlu değilse sağlamlıktan bahsedemeyiz”
1998 şartnamesinden önce yapılan binaların kolonlarında demir miktarının yarı oranında olduğunu aktaran Özçelik, “Betona baktığımızda olması gerekenin üçte biri kadar beton dayanımı var. Bu şartlar altından bu binanın ayakta kalması mümkün değil. Şimdiki sistemde ise biraz daha kontrollü kullandığımız bilgisayar programlarından sonra denetim sistemiyle bunlar artık daha sağlam binalar yapmamıza olanak sağlıyor. Tasarlanan proje ile yapılan işçilik birbiri ile uyumlu değilse biz yine sağlamlıktan bahsedemeyiz. Kontrol sistemini, yapı denetim ile çözüyoruz, insan faktöründe her şey birleşiyor eğer kaliteli işçiliğimiz kaliteli mühendisliğimiz kaliteli yapı denetimimiz varsa depremden korkulacak bir unsur yok” ifadelerini kullandı.
“Belli miktarda hasar binalarımızda olabilir”
İHA’nın aktarımına göre; uzman bir mühendis tarafından hazırlanan projenin inşaat sahasına uygulanmasının önemine işaret eden Özçelik, “Çok güvenli bir şekilde biz binamızda oturabiliriz. Beklenen büyük bir deprem esnasında çayımızı içiyorsak 15 saniye sonra yine çayımızı içmeye devam edebiliriz. Biz bir bina tasarlayalım depremden hiç hasar almasın böyle bir şey çünkü bu maliyetle alakalıdır. Belli miktarda hasar binalarımızda olabilir, ancak buradaki parametre can kaybı olmayacak binalar yapmamız lazım” dedi.