Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Dışişleri Bakanlığı, Güney Kıbrıs Rum İdaresi’nin (GKRY) 29 Ekim’i “Kayıp Şahıslar Günü” olarak ilan etmesini şiddetle kınadıklarını bildirdi.
Bakanlıktan yapılan açıklamada, GKRY’nin 29 Ekim 2022 tarihinde yaptığı bir açıklama ile 1974 yılından bu yana akıbeti muhakkak olmayan kayıp şahıslar için 29 Ekim tarihini “Kıbrıs’taki Kayıp Şahıslar Günü” olarak ilan ettiği hatırlatılarak, “Rum mezalimi nedeni ile 1963 yılından itibaren büyük kayıplar vermeye başlayan ve 1974 yılında Anavatan Türkiye’nin garantörlük haklarından kaynaklanan haklı müdahalesi ile acıları son bulan Kıbrıs Türk halkının yıllar uzunluğu yaşadığı kayıpları görmezden gelen ve kayıp şahıslar konusunu siyasi gereç emeli olarak kullanan Rum idaresini bu açıklamasından dolayı şiddetle kınıyoruz. Adadaki kayıp şahıslar konusunun politikleştirilmesine karşı çıktığını savunduğunu tez eden Rum idaresinin bu provokatif kararını Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş yıl dönümü olan 29 Ekim tarihine denk getirmesi ve bu hassas mevzuyu bir siyaset gereci olarak kullanması, büyük bir saygısızlık ve hakarettir.” sözleri kullanıldı.
GKRY’nin, Kıbrıs konusundaki tek muhatabı olan Kıbrıs Türk halkını yok sayarak, Türkiye’yi muhatap alma konusundaki beyhude efora her fırsatta başvurduğu belirtilen açıklamada, şunlar kaydedildi:
“Adanın tarihi gerçeklerini kendi çıkarları doğrultusunda manipüle ederek, kayıp yakınlarının acılarını dahi kendi çıkarları doğrultusunda siyasete alet edecek kadar ileriye giden Rum tarafını sağduyulu davranmaya ve Kayıp Şahıslar Komitesi’nin çalışmalarını olumsuz istikamette etkileyecek adımlar atmaktan imtina etmeye davet ediyoruz.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, kayıplar konusunda çalışma yapmak üzere yetkilendirilmiş tek düzenek olan Kayıp Şahıslar Komitesi’nin çalışmalarına katkı koymak ve hususun bir siyaset materyali olarak kullanılmasını engellemek için üzerine düşeni yapmıştır ve yapmaya devam edecektir.
Rum tarafı bu adanın eş sahibinin Kıbrıs Türk halkı olduğu gerçeğini kabul ettiği gün, iki halk ortasında gerçek manada diyalog kurulması ve iki hükümran eşit devletin güzel komşuluk alakaları içinde yan yana yaşaması mümkün olabilecektir.” (AA)