Karar muharriri Ahmet Taşgetiren,“Keşke geçen yirmi yılda, insanların ‘yankı odasındaymış’gibi kamplaşmadığı bir toplumsal vasat gerçekleştirilseydi” değerlendirmesini yaptı.
Taşgetiren yazısında, “Cumhurbaşkanı Erdoğan “Türkiye Yüzyılı” sunumunda, -o bir “vizyon belgesi” ise ve vizyon dediğimiz şey, ulaşılmak istenen bir ufku tabir ediyorsa- kendisinin en belirleyici olduğu son 20 yılda ulaşılamayan bir Cumhuriyet çerçevesini seslendirmiştir. Şöyle demiştir: ‘Türkiye Yüzyılı’nda ülkemizi herkesin kendi yankı odasından çıkıp birbirini dinlediği, birbirini anladığı, birbirine hürmet duyduğu bir yer haline getirelim. Gelin, Türkiye Yüzyılı’nı fark edilen, fark atan, farkını hissettiren ve farklılıklarıyla zenginleşen bir ülke haline gelişimizin sembolü yapalım. Gelin, Türkiye Yüzyılı’nda fazilet ve adalet devletini doruğa çıkartalım. Gelin, Türkiye Yüzyılı’nda ülkemizi global çarkın bir dişlisi olmak yerine lokomotifi haline dönüştürelim. Gelin, Türkiye Yüzyılı’nı ulusal ve yerli kıymetlerle evrenseli kuşattığımız, kelamımızı çağa söylediğimiz bir devir haline getirelim. Gelin, Türkiye Yüzyılı’nı dehşetleriyle yaşayan bir geçmişten umutları, hayalleri, özgüveni ve hamasetiyle şahlanan bir geleceğe geçişin kapısı yapalım.’ Bu kelamları dinledikten sonra insan ne diyor? Keşke geçen yirmi yılda, insanların “yankı odasındaymış” gibi kamplaşmadığı bir toplumsal vasat gerçekleştirilseydi. Keşke bu müddette devlet yönetiminde “erdem ve adalet” herkesin teneffüs ettiği bir iklim olsaydı. Keşke gelinen noktada kimi vakit en doruktan salvolar yüzünden “korkuları ile yaşama”yı hiç konuşuyor olmasaydık. Keşke bu sorunlu iklimi, “muhafazakâr değerler” ismine yapıp, o bedelleri de yıpratmasaydık.” tabirini kullandı.