Türk Edebiyatı’nın usta şairi Can Yücel, vefatının 23’üncü yıldönümünde sevenleri ile birlikte Datça’da mezarı başında anıldı.
En sevdiğim edebiyatçılardan biriydi Can Yücel…
Hayatımızın bir noktasında kesinlikle Can Yücel şiirleriyle karşı karşıya kalmışızdır. Onun kendine has üslubu ister istemez hepimizin ilgisini çekmiştir.
Türk şiirinin “iğneli” şairi de diyebiliriz kendisi için.
Can Yücel’in göze çarpan en kıymetli lisan materyalindeki küfür ve argonun bolluğudur ki günümüz şiirlerinde bu söyleyiş formu gitgide yaygınlaşmaktadır.
“Şiir yaşanılan dünyada umutsuz objeler içinden bir umudu bulmak, mecnun olan bu dünyada tek akıllılığı, uslanmayan akıllılığı anlatmaktır” formunda tanımlayan Can Yücel dünyayı anlamaya, anlatmaya büyük gayret sarf etmiştir.
Kavganın içinde şekillenen bir şiiri savunan Can Yücel baskıya ve zorbalığa karşı direngen bir şiir yazmaya uğraş göstermiştir
Hayatı da şiirleri üzere daima çabayla geçmiştir.
Mücadeleyle geçmiş güçlü yılların akabinde görmek için gidenlerin dönmediği hoş yerlerden biri olan Datça’ya yerleşmiştir.
Ömrünün son on yılını burada geçirmiştir.
Bir ağustos günü gözlerini açtığı dünyaya, yeniden bir ağustos günü veda etmiştir.
Ve bu sevgi şairi çok sevdiği Datça’da sonsuza uğurlanmak istemiştir.
Öyle de olmuştur.
Türk ulusal eğitiminde Rönesans yaratan, efsane Ulusal Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel’in oğlu olan Can Yücel hiç unutulmadı, unutulmayacak da…
Can Yücel’i sevgiyle, hasretle anarken, Can Yücel üzere, şiiriyle güldürerek, düşündürerek, alay ederek, dalga geçerek muhalefet yapan toplumcu-gerçekçi şairlere ne kadar da gereksinimimizin olduğunu düşünmeden de edemiyorum.
Can Yücel, kendi deyişiyle: “Türkiye’deki haksızlıklara, insan haklarından yoksunluğa ve sınıfsal hegemonyanın, Atatürk periyodu hariç, öteden beri varlığına itiraz eden” bir aydın olarak tam da bugünlerde kendisine çok gereksinim vardı.
Ülkenin bugünkü idare anlayışına görse sanırım daha çok şiirler kazanırdı bu toplum.
Dediğim üzere Can Yücel’i anlamak da başlı başına bir sanattır.
Kendisi zeka ve bilgiyi birleştirip; argo, öfke ve sevgiyi bir bütün halinde getirebilmiş bir dehadır.
Can Yücel kişiliğini ve şairliğini “Serserilik” ile tanımlasa da sevdiklerine olan bağlılığı, sadakati ve vefası serseri ruhundan çok daha büyüktür.
Yaşamını şiirlerle doldurmuş büyük şair “Yaşamım benim en hoş şiirim” diye anlatırken. Geriye kendisine hayran bir millet bırakmıştır.
Can Yücel’e bin selam olsun, ışıklarda uysun demekten diğer da kelam kalmıyor geriye.
Öyle değil mi?