Köşe muharriri Bedir Acar’ın ilgili yazısı şu biçimde:
“Gazeteci her şeyi bilen, her mevzuda yorum yapma salahiyeti olan uzman, kanaat lideri vs. değildir.
Lakin, maşallah, bizde modadan, gastronomiye, siyasetten iktisada, dış siyasetten teknolojiye, hukuktan zelzele bilimine kadar bambaşka konularda gazetecilerin (çok azı hariç) bilmediği, yorum yapmadığı husus yok.
Nagehan Alçı mesela, takımlı ekran yüzü…
Kendince hakim, savcı olmuş karar beyan ediyor:
‘Ben’ diyor…
‘Osman Kavala üzere pırıl pırıl insanlara zulmeden, şenlikleri ve konserleri yasaklayan, rakiplerine siyasi yasak getiren ve kelamı aldı mı militarist ve yayılmacı telaffuzlarda bulunan bir siyasi tarafta bulunmam.’
İnsanlara zulmeden, yasakçı, militarist, yayılmacı bir siyaset izleyen tarafta bulunmayı kim ister ki…
Acaba, Yunan, Ermeni, İsrailli siyasetçilerden, içimizdeki darbe şakşakçılarından, Suriye’de kantonlar ilan eden, Türkiye’de hendek siyaseti izleyen bölücülerden mi bahsediyor, veyahut, konser, şenlik ismi altında terör örgütü sempatizanlarına propaganda imkanı sağlayan İsveç hükümetinden mi?
Yok o denli değil; cümlenin devamına ‘Ak Parti’ yazarak Nagehan Alçı, silahını doğrulttuğu adresi işaretliyor!
Devletin yargıcının hatalı bulup tutukladığı Osman Kavala’yı gazeteci Alçı, kendinden emin, ‘pırıl pırıl insan’ ilan ediyor.
İnsanları sokağa döküp katliamlara neden olmuş bir siyasetçiye (Selahattin Demirtaş’a) hesap sorulmasını ise ‘rakibe getirilen siyasi yasak’ olarak nitelendiriyor.
Neye nazaran, kime nazaran?
Hakim-savcı-gazeteci Alçı’ya nazaran…
Hukukçudan daha hukukçu… Yargıçtan daha hakim… Onlar okullarda, fakültelerde boşuna dirsek çürütmüşler.
Baksanıza ‘Kızıl Soros’ lakaplı, karanlık adamlarla karanlık bağlar ağı olan bir tutukluyu ekran yüzü gazetecimiz, bulaşık deterjanı üzere iki dakikada ‘pırıl pırıl’ yapıvermiş!
Yargı, gazeteci Alçı’nın kanaati yanında halt etmiş!”