Yemek eleştirmeni Vedat Milor, KızlarSoruyor’a konuştu. TV8 ekranlarında yayınlanan Masterchef müsabakası hakkında soruları da yanıtlayan Milor müsabakayı hiç izlemediğini belirterek, “Ama heyetteki arkadaşları biliyorum. Somer Beyefendi işini ciddiyetle yapan ve alanına hakim biri. Ülkemizde yemek alanındaki ilginin artmasında hepsinin çok kıymetli katkıları olmuştur diye düşünüyorum” dedi.
Milor, şöyle konuştu:
“Hiç MasterChef izlemedim. Lakin heyetteki arkadaşları biliyorum. Somer Beyefendi işini ciddiyetle yapan ve alanına hakim biri. Geçen gelişimde Somer Beyefendi ile bir ortaya gelmiştik. İşini ciddiyetle yapan ve alanına hakim biri. Ülkemizde yemek alanındaki ilginin artmasında hepsinin çok kıymetli katkıları olmuştur diye düşünüyorum.
TV’lerdeki ve yazılı basındaki yemekle ilgili program ve yazıların başarısı, biraz da insanların ufkunu genişletip genişletemediğine bağlı. Yani insanlarda materyal kalitesi şuuru oluşuyor mu, farklı şeyleri denemek için cesaretlendiriyor mu, farklılıklara açık hale geliyorlar mı? Bence bu mevzularda insanları değiştirdiğimiz ve tutuculuktan uzaklaştırdığımız oranda başarılı oluyoruz. “
‘İLK YEMEK ELEŞTİRMENİ ATİLLA DORSAY’DIR’
Türkiye’deki yemek eleştirmenliği hakkında da konuşan Milor, “Tıpkı moda üzere yemek de bir hava atma aracı, bir statü sembolü haline geldi. Özsaygı ve özgüven çerçevesinde, kendi zevklerinize öncelik vermelisiniz. Türkiye’de benden evvel de çok pahalı restoran eleştirmenleri vardı, birinci başlayanın Atilla Dorsay olduğunu söyleyebiliriz” tabirlerini kullandı.
‘SOSYAL MEDYA KONUTTA YEMEK YAPMAYI KOLAYLAŞTIRDI’
Sosyal medyanın yemek kültürüne olumlu tesir ettiğini vurgulayan Milor, “Sosyal medya meskende yemek yapmayı kolaylaştırdı, birçok farklı tarife erişim arttı. Beşerler yemekten farklı bir keyif almaya başladı, yemekten anlayan bir genç artık cool görülmeye başlandı” diye konuştu.
‘YEMEĞİ ÇALMA DEĞİL, KARŞILIKLI DÖLLENME’
“Yoğurdu, baklavayı komşuya kaptırdık. Döneri de Almanlara mı kaptırıyoruz?” diye sorulan Milor, “Bir yemeği birinci hangi milletin yaptığı tarih bilimi açısından ehemmiyet arz edebilir ancak bence daha da değerli bir şey var. O da hangi yemeğin daha âlâ olduğu ya da farklılıkların birebir anda var olması. Alman döneri deyince bu çalma manasına gelmiyor. Tersine tesir alanının genişlediğini gösteriyor. Bu yüzden ‘yemeği çalma’ değil, benzeri eserleri kullanarak birebir sonuçlara varan, birbirlerini zenginleştiren mutfaklar olarak görebiliriz, karşılıklı döllenme diyorum ben buna!” dedi. (KÜLTÜR SANAT SERVİSİ)